Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '11

 
Kategori
Dostluk
 

Pizza Patio–3 (Alanya-İst)

Pizza Patio–3 (Alanya-İst)
 

Manavgat


Alanya’da kaldığımız bir hafta içinde, sıcaklardan ıstakoz gibi olduk! Dağlardan aşağıya inen nem bulutu, vücudumuza jöle gibi yapışıyor ve sürekli duş alma ihtiyacı duyuyorduk. Gündüzleri çok sıcak olduğu için ancak güneşin o kavurucu sıcağının kaybolduğu saatlerde çarşıya, sahile iniyor veya kendimizi ilçe dışına serin yerlere atıyorduk. Tam bir hafta yatak odasında yatıp balkonda uyandım! Sıcaktan önce yere iniyor sonra döne döne balkonu buluyordum. Başımı eşiğe koyup ancak bir iki saat uyuyabiliyordum. Arabadan dışarı çıkıp markete girmek veya marketten tekrar arabaya gelmek meseleydi. Arada ki klimasız boşlukta, sanki alev tüneli vardı! 

Hani hep derlerdi “Antalya’da asfalt yola yumurta kırsan pişer.” Ben böyle sıcak görmedim, efendi; ne yumurtası? Ben kendimi burada tam bir hafta, fırından çıkmış yılbaşı hindisi gibi hissettim! (Ah gözünü sevdiğim İğneada’sı; akşam olunca hırkanı giyecek, balkanlardan gelen ayazı yiyeceksin kardeşim! Oksijen mi? Gani gani…) Dim çayı, Manavgat şelalesi olmasa yanmıştık biz; arada sırada kaleye çıkıp denize taş düşürme yarışı yapmaktan nerdeyse kolum çıkacaktı! Bir daha Alanya’ya gelirsem kauçuk kuş lastiği getirmeye karar vermiştim! 

&&& 

Bir gün hanımlar evde eşyaları toplarken Adnan ağabeyle ben denize yüzmeye gidelim dedik. Adnan ağabey bana “dur ben seni güzel bir kumsala götüreyim” dedi. Git git bir türlü bu güzel kumsala gelemedik. Tam kırk üç kilometre sonra nihayet!Şezlonglarımıza havlularımızı serip kendimizi Akdeniz’in fokurdayan sularına saldık! (Ah gözünü sevdiği Karadeniz’i yazın ortasında bile girerken bırr yapıyorsun :)) ) Bir ara resmen suyun üzerinde sanki deniz yatağında yatar gibi uyumuşum. Yarış yapan sürat motorlarının gürültüsüne uyandım. 

Adnan ağabeyle göz göze geldik. Bana “suyun üstünde nasıl öyle yatabiliyorsun” dedi. O zaman anladım ki Adnan ağabey yüzme de bilmiyor! Ona sırt üstü yatmasını öğretmeye çalıştım. Tam öğrendi dediğim anda tuzlu su yuttu ve bir panik yaptı ki, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Küçük bir tsunami etkisi doğurdu. Ben 95 kilo, o' 115 kilo! Etrafımızda köylerden yüzmeye gelmiş taşralı çocukları boğulmaktan son anda kurtardım. Kendini karaya atan bir caretta caretta, Nuh’un gemisi gibi üzerine aldığı bilumum deniz yaratıkları ile ormanın derinliklerine doğru tabana kuvvet kaçtı! :) 

&&& 

Unutamadığım en ilginç olaylardan biri sahile indiğimiz ilk akşam o kocaman siyah ve paslanmaz ağırlıklı uzun motorları ile gelmiş metalciler. Hepsinin üzerinde tıpkı filmlerdeki gibi siyah deri yelekler ve deri pantolonlar. Kollarında ve sırtlarında kocaman dövmeler, zincirler, yamalar, rozetler. Uzun saçlar, “Hanımın Çiftliği”nde ki, Cemşir ağa gibi kocaman kalın dolambaç bıyıklar… Karman çorman bir tarz, şoke olduk vesselam. 

Aynı gece Adnan ağabeyin bir dostunun mekânına meşhur dondurmasından yemeye gittik. 

Oğulları ile birlikte çalışan dondurmacı bizi kapıda karşıladı. Adnan ağabey “Misafirlerim İstanbul’dan geldi” deyince bize hakikatten sıcak bir ilgi gösterildi. İsmini şu an hatırlayamadığım “baba” dondurmacı; dondurma siparişini yazarken Adnan ağabey ve yengenin istediklerini yazdı. Eşim ve bana baktı “siz” dedi. “Kavunlu, keçiboynuzu pekmezli, muzlu, damla sakızlı, hindistancevizli, fındıklı, narlı, havuçlu, Türk kahveli, güllü, papatyalı, dut pekmezli, incirli” 

Ve hemen arkasından, “siz yeni geldiniz isterseniz seçimi bana bırakın” dedi. “Peki, seçimi siz yapın” dedik. Adnan ağabey ve yengenin siparişleri önce geldi. 

Az sonra ışıklar söndü, turistlerin şaşkın bakışları arasından, maytaplar eşliğinde bizim karışık meyveli dondurmalar alkışlar arasında havada ışık saçarak masamıza uzay mekiği gibi hafifçe iniş yaptı. Tekrar hep bir ağızdan “Hoş geldiniz” diyen, samimi içten, işine renk katan ve uzun yıllar unutulmayacak bir anlam yükleyen bir işletmenin ekip çalışmasını gördük! 

Ev sahiplerimiz bile böyle bir karşılama beklemediklerini ve açıktan açığa bizi kıskandıklarını itiraf ettiler ha ha ha. Sabah kahvaltıları dışında yemeklerimizi hemen her gün değişik bir mekânda yedik. Dim çayında bize hizmet eden garsona, yediğimiz yemeğin hesabından fazla bahşiş bırakan Adnan ağabey, Alanya’da yemek yenilecek tüm mekânlarda tanınan, sevilen sayılan biriydi. 

Uzun yıllar çarşıda turistlere yönelik deri mağazası işlettiği için beş yabancı dili vardı. Havasında olduğu zaman rep’çiler gibi hızlı konuşarak ikna edemeyeceği insan yok gibi; sonunda da “anladın mı yani?” der ve soru sorarak cümlesine noktayı koyardı. :) 

&&& 

Alanya’daki Aquaparkta bulunan Bungee Jumping vinci gözümüze ilişti. Eşim tutturdu “bende atlayacağım” demeye. Adnan ağabey arabayı aniden durdurdu ve üçümüz birden ona dönüp baktık. Eşim “Ne var? Ne bakıyorsunuz” dedi. Adnan ağabey arabayı vincin yanına çekti. Atlayanların ve seyreden yakınlarının çığlık seslerini yakından gören sevgili eşim; tarihi sözü söyledi “Vallahi korkmasam atlardım.” Hep birlikte bastık kahkahayı. 

&&& 

Öğleden önce Adnan ağabeyin eşyalarını nakliyeciler bir güzel paket yapıp kamyona yüklediler. Ve daha sonra İstanbul’a hareket ettiler. Bizde öğleden sonra İstanbul’a hareket ettik. Gelirken Bursa, İnegöl, Kütahya, Burdur ve Antalya üzerinden Alanya’ya gelmiş giderken de. Konya, Ankara ve Bolu üzerinden İstanbul’a dönmüştük. 

Konya’da verdiğimiz mola’da, Konya ile özdeşleşmiş yöresel yemeklerden meşhur etli ekmek yedik. Bu mola’dan sonra direksiyona ben yanıma da sevgili eşim oturdu. Uzun bir gece yolculuğundan sonra Ankara’ya geldik. Yakıt almak için benzin istasyonuna girince ilk defa yanımızda getirdiğimiz bavullardan birini açmak zorunda kaldık (!) üşümüştük. 

Bolu ya geldiğimizde benim dayanacak gücüm kalmamıştı. Hemen kenara çektim benden bu kadar deyip yer değiştirdik. Biz arkaya onlar öne geçti. Adnan ağabey uyumasın diye yenge tüm arabaların plakalarını kodlayıp ona okuyordu. İstanbul’a geldiğimizde sabah olmuştu… Bizi evimize bırakıp onlar Avcılara evlerine devam ettiler. Hemen istirahata çekildik uyanınca kaldığım yerden devam edeceğim sevgili dostlar bana müsaadenizle :) 

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..