Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '15

 
Kategori
Felsefe
 

Platon ve Platoncu İdealizm

Platon ve Platoncu İdealizm
 

Platon


Kuşkusuz Platon felsefe tarihinin gelmiş geçmiş en büyük filozoflarından biridir. Sokrates gibi büyük bir filozofun öğrencisi olma onuruna erişen bu sıra dışı dahi sadece öğretisiyle değil aynı zamanda öğretisini hayata geçirmek için vermiş olduğu politik mücadelelerle de ün salmıştır. Felsefesini düşünsel derinliğiyle olduğu kadar güçlü üslubu ve olağanüstü hayal gücüyle donanmış edebi şahaserler olarak da nitelenen diyaloglarında dile getirmiştir. Üzerine sayısız çalışmanın yapıldığı ve sayısız filozofu derinden etkilemiş olan Platon, Atina’daki kültürel hayatın en önemli taşıyıcı ve geliştirici simalarından biri olmuştur. Kurduğu okul Akademia derin izler bırakmış, köklü bir felsefe geleneğinin yaratılmasında etkili olmuştur. Öğrencisi büyük Aristoteles bu okulda yetişmiştir. Güçlü idealizmi kendisinden sonraki felsefe gelenekleri içinde yeni formlarıyla devam etmiş ve geliştirilmeye çalışılmıştır. Kendisine karşı çıkan filozoflar bile onun güçlü kişiliğinden ve felsefesinden etkilenmiş ve her zaman saygı duymuşlardır. Yirminci yüzyılın önemli filozoflarından Alfred North Whitehead Platon sonrası felsefenin Platona düşülen dipnotlardan ibaret olduğunu söyleyerek onun etkisinin gücünü belki bazılarına abartılı gelebilecek bir biçimde dile getirmiştir. Aristokrat bir ailenin çocuğu olarak Atina’da İ.Ö. 428 ya da 427 yılında doğmuştur. İlkin kendisine Aristokles adı verilmiş ancak atletik görünüşü sebebiyle ‘geniş omuzlu’ anlamına gelen Platon adıyla çağrılmaya başlandığı söylenir. Önceleri Herakleitosçu Kratylos’un öğrencisi olan Platon daha sonra Sokrates ile tanışmış ve bu büyük bilgeye karşı derin bir sevgi ve saygı beslemiş onun yanında yetişmiştir. Hocasının o zamana özgü Atina demokrasisi tarafından ölüme mahkum edilmesinden dolayı söz konusu rejime düşman olmuş ve kendisinin tasarladığı Aristokrasi yanlısı, filozoflar tarafından yönetilen, Sparta tarzı askeri bir disiplinle düzenlenmiş bir devlet anlayışını savunmuş ve böyle bir devleti yaşama geçirmek için mücadele etmiş hatta bu uğurda köle olarak satılmış ancak daha sonra azad edilerek özgürlüğüne kavuşmuştur.
 
Atina’da yiğit Akademos’un türbesinin yakınında bir okul kurmuş ve Akademia adı verilen ve bugünkü Akademilerin yani Üniversitelerin temeli olan bu okul uzun yıllar eğitim faaliyetlerine devam etmiştir. Platon’un Mısır’ı ziyaret etmiş olabileceği ve orada Yahudilikle tanışmış olabileceği yönünde araştırmacıların tezleri vardır. Matematiğe felsefesinde önemli bir yer veren Platon’un okulunun girişinde ‘Geometri bilmeyen giremez’ diye yazıldığı rivayet edilmiştir.
 
Platon eserlerini çoğunlukla diyalog formunda yazmış ve baş konuşmacı olarak hocası Sokrates’i seçmiştir. Hocasının sadece Ahlak ve insan sorunlarına olan ilgisini, bir süreliğine, Sokratik adı verilen gençlik diyaloglarında izlemiş ancak daha sonraları olgunluk ve yaşlılık yıllarında bilgi, varlık, doğa sorunları üzerine derinlemesine düşünmeye başlamıştır. Genel olarak araştırmacılar tarafından Platon’un eserlerinin tamamına sahip olduğumuz kabul edilmiştir. Kendi öğretisini devamlı olarak sorgulayan ve geliştiren Platon’un eserleri zamandizinsel olarak Sokratik dönem, Geçiş dönemi, Olgunluk dönemi, İleri yaş dönemi olmak üzere tasnif edilmiştir. Ayrıca iki mektubu da elimizde bulunmaktadır. Akademia’da verdiği derslere ilişkin olarak ise Aristoteles üzerinden son derece sınırlı bir bilgiye sahibiz.
 
Platon felsefesi özellikle idealist yönleriyle her tür den metafizik spekülasyonlar geliştiren filozofların ilgi odağı olduğu gibi dinsel ve mistik eğilimlerin ağır bastığı dünya görüşleri için de çekici olmuştur. Dolayısıyla semavi dinlerin tümü Platon felsefesiyle belirli bir uzlaşma sağlamışlardır. Ancak Platon bundan fazlasıdır. Tüm akılcı tutum ve gelenekler onda büyük bir akılcı yönelimi, analitik bir kafayı görmüşlerdir. Batı felsefesi içerisinde idealizm kendi özgün ve olgun meyvesini önce Platon’da sonra da Alman idealizminin tepe noktası Hegel’de vermiştir. İdealizmin bu iki doruk noktasından ilki olan Platon kendi görüşlerini sürekli eleştiriye, sorgulamaya tabi tutarak dogmatik olmayan, gelişimi temele alan bir ruhla son derece etkileyici bir felsefe sistemi kurmuştur.
 
Bu sistemde idealar öğretisi onun ömrünün tamamında düzeltmek ve geliştirmek için çaba harcadığı en önemli sorunu olmuştur. Sokratik döneme ait diyaloglarında rastlamadığımız bu kavram ilkin olgunluk dönemi eserleri arasında kabul edilen Phaidon diyalogunda ortaya çıkar. Burada bu kavramla Platon’un ne kastettiğini anlamak için önce hocası Sokrates’in felsefe anlayışına bakmak gerekir. Sokrates’in felsefedeki ilgisi tartışmaya girdiği kişilere yönelttiği sorular yoluyla onların bir kavramda neyi düşündüklerini ve gerçekte neyi düşünmeleri gerektiğini göstermekti. Örneğin tartışmacılardan biri bir şeye güzel dediğinde Sokrates onlara ‘güzel nedir?’ sorusunu sorar. Bu ‘ti esti’ (nedir?) soru kökü güzel ile ilgili olarak aslında şunu sormaktadır: Güzel pek çok şey vardır. Güzel çiçek, güzel resim, güzel at. Tüm bu farklı şeyler ‘güzel’ olarak adlandırılmaktadır. Ancak tüm bu farklı şeyleri güzel yapan bu güzelin kendisi nedir? Güzel kavramında kavranmakta olan ve tüm farklı şeyleri güzel kılan bu ortak doğa yani güzel ne türden bir şeydir? Böylece onun kavram olarak tekil değil tümel olduğu kesindir. Platon işte hocasının sorunu bu ortaya koyuş biçimini benimseyerek araştırmalarını genişletir ve derinleştirir. Platon bu türden tümel kavramların sadece öznel olmadığını, böyle olsaydı Sofistler görelilik anlayışlarında haklı olurlardı. Onların nesnel özlere de sahip olduğunu düşünüyordu. Platon’a göre bu nesnel özleri yani gerçekliği kavrayan düşüncedir. Duyusal algıya karşıt bir yapı olarak koyduğu düşüncenin nesnesinin tümel kavramlar tarafından işaret edilen varlıklar yani gerçeklikler olduğunu düşünüyor ve buna da Yunanca ‘eidos’ adını veriyor, yani literatüre idea ya da form olarak geçen yapıları kastediyordu. Bu gerçekliğin (ideaların, formların) karşısına da Parmenides gibi görünüşleri yani söz konusu İdeaların sönük kopyaları dediği oluş dünyasını koyuyordu. İlk Phaidon diyalogunda kullanılan bu sözcük bir yanlış anlamaya açıktır. İdea sözcüğü İngilizce de günlük dilde öznel bir kavramdır. Platon ‘İdealar’dan söz ederken ya da bir başka deyişle ‘Formlardan’ söz ederken tümel kavramlarımızın nesnel içeriklerine işaret etmektedir. Bu sebeple Platon ‘güzellik’ten söz ederken özsel ve mutlak güzellikten söz etmektedir. Yani güzel olan tüm tekil şeylerdeki güzelliğin kaynağına gönderimde bulunmaktadır. Platoncu varlık anlayışını anlamak için onun bu nesnel özleri, içerikleri yani İdeaları nasıl gördüğünü anlamak önemlidir. Ancak onun varlık anlayışı bilgi anlayışıyla iç içe olduğundan ilkin Theaitetos ve Devlet başlıklı diyaloglarında sergilediği biçimiyle varlık anlayışından kopmayan bilgi anlayışını incelemeliyiz.
 
Rüzgar Yılmaz
 
Toplam blog
: 31
: 2969
Kayıt tarihi
: 17.05.12
 
 

Eleştiri, Metafizik, Filozoflar, Bilim, Teknik, Satranç, Antikçağ, Dinler ilgi alanlarıdır. ..