Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Polemikçe

Polemikçe
 

Polemiğin iki tarafı


Bir konuyu ya da sorunu anlamak ve çözüm bulmak için öncelikle o konuda bilgi edinmeye çalışırız. Ancak belki de o konu için tek başına bilgi edinmek yetmeyebilir. O sorun ya da konuyu çözümlemek, karşıt yönlerini ortaya koymak gerekli olabilir. Ardından eleştirel incelemesini yapmak için sıradan insanlar, siyasetçiler, bilim insanları, sanatçılar ve yazarlar konunun iyice kavranması için tartışırlar.

Polemik kavramını tanımlayabilmek için tartışmayı bilmek gerekir. İnsanlar tartışır, çünkü tartışmak yararlı ve olumludur. Tartışma bir tür görüş alışverişi, bilgi transferidir. Tartışmanın daha sert şekli ise polemiktir. Mutlaka her tartışma polemik değildir öncelikle bilinmelidir ki polemik, tartışmadan farklı bir biçimde yapılır.

Edebiyatta, herhangi bir fikir veya sanat konusu ile ilgili olarak, gazete veya dergiler aracılığı ile girişilen tartışmalara polemik denir. Eğer polemiklerde demagojiye kaçınılmazsa, fikir, sanat ve yazın hayatına dinamizm ve olgunluk getirir, ilgili dünyaların renklenmesini sağlar. Polemik, belirli bir inanç ile ilgili gerçeğin ortaya çıkartılması veya tam aksine inanç kurmaya, oluşturmaya yönelik tartışılan argümandır. Genellikle siyasi, bilimsel, edebi konularda sert tartışma, zıtlaşma ve belli kurallara uygun bir şekilde gerçekleşen yargılama sanatı veya uygulamalarıdır. Sıkça polemik yazı yazan yazarlar ve konuşanlara ise polemist veya polemikçiler denilmektedir. Polemik, TDK tarafından isim olarak söz dalaşı, edebiyatta ise kalem kavgası olarak açıklanmıştır.

Hani bir zamanlar gazete ve dergilerde bir konu üzerinde yapılan şiddetli, kavgalı tartışmalar, polemikler olurdu. Benim hatırladığım ise Uğur Mumcu ile Taha Akyol arasındaki o ünlü polemiklerdi. Uğur Mumcunun bir sonraki Gözlem köşesindeki yazısını iple çekerdim. Ancak öyle polemikler vardır ki içeriği bir incir çekirdeği kabuğu doldurmayacak boyuttadır. Bilinen kaynaklarda her ne kadar az ya da çok sert, ateşli ve saldırgan, genellikle yazılı tartışma diye geçse de ve bu tanım belli ölçülerde doğruluk payı taşısa da aslında polemiğin sözlük anlamının ötesinde; tartışma kurallarını alt üst eden bir sertliği vardır. Karşı tarafa yüklenmeyi, onu bilimsellik ölçütleri dışında çürütmeyi hedefler. Bu yüzden, beliren ilk özelliği kırıcılığıdır. Polemik bir tür çağrıdır, davetiye çağrısı. Çivinin çiviyi sökmesi gibi, polemik polemiği çağırır. Bu anlamda da kışkırtıcı özellik taşır. Karşı tarafa yanıt verme dürtüsünü uyandırır, yani kışkırtıcıdır. Bu yönüyle de yazı hayatında kendine özel bir biçimi vardır.

Polemik böler ve yalnızlaştırır, ayırır, barışçı değil kavgacı, daha doğru bir ifade ile savaşçıdır. Zaten, sözcük kökeni olarak Yunanca polemos, “savaş” kelimesinden gelen polemikos, “savaşçı”, saldırgan kelimesinden gelmektedir. Yapısı itibari ile birilerini susturmaya yönelik olduğundan içeriğinde bir itiraz, bir direnme ve savunma vardır. Daha hafif bir ifade ile polemik, birileri ile alay etmek, ti’ye almak demektir. Karşılık aldığı sürece de yaşama alanı bulur. O yüzden de yazı hayatında yazanları ürküten bir yazı türüdür.

Eğer “yanıt hakkı” doğurur kaygısı ile “tartışma yazısının” yayınlanmasından vazgeçiliyorsa büyük olasılıkla “polemik” kodları taşıyordur. Polemik dualite (ikilik) özelliği taşır, bir polemiğin başlayabilmesi için en azından iki yazıya ihtiyaç duyulur. Aynı yayın alanındaki polemik içerikli yazıyı editör yayınlıyorsa polemik yapılmasına izin verilmiş demektir. İki yazı arasındaki gizli bir rekabetin; siyasal, düşünsel, sanatsal ya da edebi bir ayrılığın olması, polemiğin ön koşuludur.

Kimi zaman polemik, okurlar açısından eğlenceli bir hal alabilir, polemiğin uzun sürmesi de kimi zaman okurları sıkabilir, okurlar yan tutmaya başlar. Karalamalar, zaman zaman aşağılayıcı bir dil kullanılması, kişiliğe yönelik sataşmalar polemiğin olumsuz yönleridir. Eğer demagojiye düşülürse, fayda yerine zarar getirir; düşmanlıklara, gönül kırgınlıklarına neden olur. Polemikte ölçüyü kaçırmamak, hiçbir zaman nezaketi elden bırakmamak, karşı tarafın kişiliğini ve onurunu kıracak ifadelerden kaçınılması esas olmalıdır.

Polemik, onca gürültüye karşı, yine de yazı hayatının gelişmesine katkıda bulunan, bu yüzden de dönem dönem başvurulan, neredeyse kaçınılmaz bir gerekliliktir. Ancak yanlışlar öyle yoğunlaşır ki, doğrular toz duman olur, yanlışın içinde kaybolup gider. Bu nedenle polemik, doğrudan kişi yerine, yazıya, yazının içeriğine, yazınsal tartışmaların geliştirilmesine yönlendirilmelidir. Polemiğin özünde saldırı vardır. Polemikçi, karşıdakini bir darbe ile yere yıkmayı, yenmeyi hedefler. Karşılık aldığında da sevinir, yeniden polemik yapma şansı verildiği için coşar. Bu anlamda kısırdır, giderek kısır bir döngüye dönüşür. Yazın tarihinde mal olmuş onca polemikten pek azı derinlemesine olumlu sonuç vermiştir. Ölçüsü ve dozajı kaçırıldığında; polemik, sonradan pişmanlıkta yaratabilir.

Peki, polemik ne zaman yararlı olmuştur? Belli, nitelikli, yapıcı eleştirel düzeyi tutturulabilirse “olumlu” yanı öne çıkabilir. İlerletici bir işlev kazanabilir, giderek katılımcıların artması ile verimli olabilir. Maalesef; demokrasinin az geliştiği toplumlarda polemiklerde, kişiliğe yönelik sataşma öne çıkmaktadır. Polemik, eleştirinin dayandığı temellerden yoksun, eleştirinin dışında, onun karşıtı olan bir yerdedir. Bir yazı türü olarak, günümüzde “ilkel” anlamdaki polemiğin aşıldığını düşünmüyorum. Yazının keskin biçimi olarak polemiğin eleştirel düzeyde varlığının sürdürülmesi gerektiğine de inanıyorum

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..