Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '10

 
Kategori
Meslekler
 

Polis?

Polis?
 

Polis?


Devletin zarar ettiği bir kurumun satıldıktan sonra kâra geçtiği çokça görülmüştür. Birçoklarının inandığının aksine bunu sadece işçi çıkarak başarmıyorlar. En yüksek verime ulaşmak için her yolu deniyorlar. İşçi alırken bile devletten daha seçici davranan özel sektör, hâliyle daha başarılı oluyor. Tamam, özel sektörün derdini yüklendiği bir halk yok belki ama devlet de bu görevini önüne geleni, rastgele alanlarda istihdam ederek yerine getirmemeli.

Bir lokanta sahibi bile bir dönerci alacağı zaman iki kere düşünür. Malûm, adamının eline döner bıçağı verilecek, değil mi? Ama devlet bu kadar ciddi davranmıyor bence. Öyle olsaydı, eline silah aldığı zaman kendini Allah sanan güvenlik görevlileri olmazdı… Devlet eline silah verdiği polislerin seçimi konusunda yeterince seçici davranmıyor. Elbette belli kurallar var ama hiç de yeterli değil sanırım. Boy, kilo, sağlık raporu falan filan… Ancak eline silah, öldürme aracı, verdiğimiz insan çok ama çok daha ciddi şartlarla işe alınmalı. Bu arada boya kiloya niye baktıklarını da anlamıyorum. Nitekim çevik kapkaççılar peşinde koşamayan onlarca kilolu polis var… Bakmanızın bir amacı olmalı, değil mi?

Polisin karıştığı şiddet ve taciz olaylarını görünce hemen ‘polis’ kelimesinin anlamı geliyor aklıma. TDK’nın polis için verdiği ilk anlam şu: Şehirde kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlayan kuruluş, kolluk, zabıta. Bir olana bir de olması gerekene bakıyorum… Şiddet-güvenlik, taciz-huzur… Bir nevi oksimoron (İki zıt anlamlı kelimenin bir arada kullanılması) durumu yani…

Elbette her polis şiddet ve taciz olaylarında başrolü oynamıyor. Ve gene elbette her meslekte çürük elmalar var. Ama polislerin karıştığı bu tür olaylar daha fazla yansıyor halka… Belki de şiddet-taciz en çok onların mesleğine zıt olduğu içindir… Bu yüzden dikkat çekiyordur, bilemiyorum.

Bele takılan o öldürme aracının polislere veriliş nedeni öldürmek değil. Hatta ‘Ben devletim, bana güvenmiyor musun?’ cümlesiyle baskı kurup, şiddet uygulayarak insanları devlete güvenmeye zorlamak için de verilmemiştir o araç. Kendisine verilen haklar doğrultusunda güvenliği sağlamaktır asıl görevleri. Baskı kurmak, gereksiz yere zor kullanmak, şiddet uygulamak, tecavüz etmek hele hele yargılamak değil polisin işi… Bu saydıklarımın hepsi tiksindirici, kişiyi devletine karşı soğutucu nedenler… Ama sonuncunun benim için ayrı bir önemi var. Bir T.C. vatandaşı olarak ne yaparsam yapayım, polisimin beni yargılamaya, azarlamaya hatta karıştığım olayla ilgili en ufak bir yorum yapmaya bile hakkı olmadığını düşünüyorum. Eğer polisler bu işi de üstleneceklerse adalet diye bir şey kalmaz!

Saygın bir mesleğim var… Ez kaza içeri girsem, memurların mesleğimden ötürü bana saygılı davranacağından şüphem yok. Ancak ben bile korkuyorum polislerden. İşsiz güçsüz insanlar dahası suçluların durumunu düşünün bir de… ‘Kötü bir şey yapmadıysan, polisten korkmana gerek yok!’ Cümlesi bana saçma geliyor. Çağdışı geliyor. Bir kere ülkemizde hatta dünyada kötü bir şey yapmasan bile polisten şiddet görebiliyorsunuz. Dahası kötü bir şey yapsam bile polisten değil, yargıçtan korkmam gerek! Çünkü cezayı verecek olan o! Ama yargıcın önüne gelene kadar başıma geleceklerdir beni korkutan…

Gün geçmiyor ki polisin, öğretmenin, doktorun, memurun başrolde olduğu şiddet ya da taciz haberi gelmesin… Şiddet ve taciz konularında insanlığını yitirmemek için mesleki eğitimden daha önemli şeyler var. Bizler çocuklarımıza o önemli şeyleri öğretmeli ve bunları içselleştirmelerini sağlamalıyız. Bunu başardığımız zaman, öğretmenler şiddeti eğitim için gerekli cezalar arasından çıkaracaklar. Doktorlar hastalar için var olduklarını unutmayacaklar. Memurlar memur edildikleri iş için para aldıklarını her an bilecekler. Ve polisler… Bellerine takılan öldürme araçlarıyla ne yapmaları gerektiği kadar ne yapmamaları gerektiğini de bilecekler.

Çağdaşlaşmak, çağın ötesine geçmek istiyorsak; öğreten öğretmen, iyileştiren doktor, güven veren polis lazım bize… Ve tabi ki saydığım meslekler ve dahası, gülümsemenin de aldıkları paraya dâhil olduğunu bilmeli…

 
Toplam blog
: 103
: 409
Kayıt tarihi
: 10.09.10
 
 

Kısaca kendimi tanıtacak olursam "Evlat, eş, baba, öğretmen, yönetici, yazar ve tabii ki okur." y..