Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Polis memuru Osman Dağlı 6o sene önce Ramazan dede'nin hissetiklerinimi yaşadı?

Polis memuru Osman Dağlı 6o sene önce Ramazan dede'nin hissetiklerinimi yaşadı?
 

gazi Polis memuru Osman DAĞLI


ABD konsolosluk baskınında polis memuru Osman Dağlı’nın yaşadığı ihanet, 2 teröristi etkisiz hale getirdikten sonra yaralanan, kurşunu bitince de Amerikan konsolosluğuna sığınmaya çalışan ve içeri alınmayan Kahraman polisimiz, eğer Amerikan görevlileri yardıma gelseydi arkadaşlarım şehit olmayacaktı sözleri, Amerikan konsolosluğu tarafından gönderilen çiçeği geri çevirmesi ve baş konsolosun geçmiş olsun ziyaretini kabul etmemesi beni yaklaşık tam 60 sene öncesine götürdü. Bundan birkaç ay önce Bursa olay gazetesinde yayınlanan röportaj da Kore gazisi Ramazan dede anılarında stratejik ortağımız, dostumuz(!) Amerikalı askerlerin ihanetini şöyle anlatıyor. "1951 yılında acemi eğitimini Susurluk'ta yaparken Kore'ye gönderilecek birliğe seçildim. Kore'deki zor şartlara alışmak için Gelibolu'da 3 ay süreli savaş eğitimi aldıktan sonra İskenderun'dan ABD bandıralı savaş gemisiyle 26 gün süren yolculuğun ardından Seul Limanı'na indik. Bir gece burada kaldıktan sonra ertesi gün yaklaşık 1.500 Türk askerinden oluşan birliğimizi trene bindirip 20 saat süren yolculuğun ardından Kumkale yakınlarındaki Elmalı cephesine götürdüler. Burada 10 gün kadar kullanacağımız silahlar ve bölge hakkında bilgi verildi rehberler eşliğinde. Türk birliği artık cephedeki yerlerini almak için son hazırlarını yaparken Tugay Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Albay Nuri Pamir ve Yüzbaşı Nazım Dündar'dan oluşan askeri Türk heyetinin denetlemeye geleceği söylendi. Kore'ye gelen ilk Türk birliği olduğumuzdan, bölgeyi ve araziyi tanımadığımız için bize ABD'li subaylar eşlik ediyordu. İki gün sonra söylendiği gibi heyet, bulunduğumuz Elmalı cephesine geldi."

KOMUTANIMIZ ŞEHİT DÜŞTÜ

"Hepimiz 'hazır ol’da komutanlarımızı selamlamak için bekliyorduk. Bu arada Kızıl Çin ordusunun taarruzu hemen yakınımızda devam ediyordu. İşte tam bu sırada, Çinlilerin attığı bir havan mermisi, hepimizin gözü önünde Albay Nuri Pamir'e isabet etti. Albayımız oracıkta şehit oldu. Bu manzara karşısında pek çok arkadaşımız, sinir krizleri geçirdi. Her şey rüya gibiydi. Daha henüz mevzilerimizdeki yerimizi bile almadan bu durumla karşılaşmamız hepimizi dehşete düşürmüştü. Bir kaç günlük şoktan sonra bölgeye gelen diğer Türk subaylarının talimatları doğrultusunda, taarruza devam ettik. Komutanımızın şehit oluş anı her gün gözümün önüne geliyordu."

'AMERİKALILAR YARDIM ETMEDİ'

"Yaklaşık 3 ay sonra Güney Kore'ye gelen ikinci Türk kafilesiyle Kumkale cephesinin doğusunda buluşarak, 4 bin 500 Türk askeri mevcuduna ulaştık.
ABD'li askeri yetkililerin, bize gösterdiği bölgede savaşı sürdürüyorduk. O gece müthiş bir kar yağmıştı. Mevzide nöbet beklerken, donmamak için birbirimizi sırtımızda kısa mesafeli taşıyıp, ısınmaya, hayatta kalmaya çalışıyorduk. İşte o gece nasıl olduğunu anlayamadan, yaklaşık 10 bin Kuzey Koreli asker, Türk askeri birliğinin bulunduğu bölgeyi çembere alıp üzerimize saldırdı. Bir anda neye uğradığımızı şaşırdık. Düşman birliklerinin çemberi içinde kalan 4 bin 500 Türk askerinin bu durumunu gören karşı tepedeki ABD birliği, bize yardıma gelecekleri yerde geri çekildi. 10 bin Kuzey Koreli askerin saldırısında 6 saat süren çatışmadan ne yazık ki, 400 şehit, 900 yaralı ve 350 esir vererek ateş çemberini yarmayı başardık."

ÖFKEMİZE YENİK DÜŞTÜK

"Eğer Amerikan askerleri geri çekilmeyip bize yardım etselerdi, muhtemelen bu kadar çok şehit vermeyecektik. Bu nedenle, 400 civarında şehit vermemizden Amerikalıları sorumlu tuttuk. O günün şartlarında, çok kızgındık. Bugünden geriye bakıldığında hiç doğru bir iş değil ama orada, o günlerde işte bu acı olay yaşandı.
Birlikteki herkes kayıplardan Amerikalıları sorumlu tutuyor, ceza vermek konuşuluyordu. Aynı gece üç Türk askeri bizim cephenin yakınındaki ABD'lilerin bulunduğu bölgeye girdi, subayların bulunduğu çadırı lav silahıyla yaktı. İçerideki 3 Amerikalı da alevlerin arasından çıkarak kaçmaya çalıştı. Fakat kaçışa müsaade edilmedi. 3'ü birden kurşuna dizildi.

Çünkü orada bulunan bizler Güney Kore'de Amerikalılarla omuz omuza, canımız pahasına savaşıyorduk ama bu subaylar bizi göz göre göre ölüme terk etme emrini vermişti. 400 askerimiz şehit olmuştu." Bu olayda amerikan askeri mahkemesinde yargılandık ve idama mahkûm olduk. Türkiye'den beklediğimiz cevap bir ay sonra geldi. Bize verilen bilgiye göre, Türk ve Amerikan dışişleri bakanlarının da imzasının bulunduğu evrakta, Türk askeri kanunlarına göre cephede savaştan kaçan kişilerin ölüm cezasına çarptırıldığı bildiriliyormuş. Amerikalı subayların durumu da bu tanıma uygunmuş.

Bu yazı bizim için kurtarıcı rol oynadı. ABD'li askeri yetkililer ölüm cezasını uygulayamadılar. 11 ay kaldığımız Kore'den apar topar Türkiye'ye çağrıldık. Bana köyünden dışarı çıkma, kimseye bir şey anlatma dediler. Ne köyden çıktım, ne iş yapabildim ne de kimseye anlatabildim.. Adresim belli olmasın diye oy bile kullanmadım ilk birkaç seçimde..

Bugün Polis memuru Osman Dağlı’nın yaşadığı duyguların Kore gazisi Ramazan dedenin anlattıkları ile ne farkı var. Bütün bu yaşanan olaylar ilk değil eminim sonda olmayacaktır. Amerika ve Amerikalı için dostluk yoktur çıkar vardır. Çıkarlarımız ortak olduğu sürece dostturlar. Amerikalı yetkililer Türkiye de Amerikan düşmanlığı yaratılıyor diye yaygara yaparlar. Hamaset duyguları son derece yüksek olan Türk toplumu bunları görünce stratejik ortağın dostluğuna nasıl güvenir.

www.itp.tv.tr

 
Toplam blog
: 65
: 1528
Kayıt tarihi
: 08.02.08
 
 

Ben Ankara'nın Polatlı ilçesinde 1962 yılında doğdum. Tahsil hayatımı Ankara'da tamamladıktan ve ..