Polis yine galip…

Artık kanıksandı. Polis üzerine saldırtıldığı her kesimi yenecek güçtedir ve yeniyor da. Bazen bakıyorsunuz hedefte işçiler var. Hedef bazen de üniversite öğrencileri oluyor. Bazen memurlar, bazen sözleşmeliler, bazen de gösterici çocuklar. Maşallah hiç fark etmiyor. Biber gazı, tazyikli su, cop, kalkan kullanarak elinde böyle şeylere karşı hiçbir savunma aracı olmayan insanları analarından doğduklarına pişman ediyor.

Polis, ülkede huzuru sağlayan bir kamu kuruluşu olmak durumundadır. Bu nedenle işi hiç de kolay değildir. Sadece kasti olarak huzur bozmak isteyenleri bertaraf ederek görevini yapan bir kurum olsa herkesin sevdiği ve desteklediği bir kurum olacaktır. Ama durum biraz farklıdır. Sokaktan geçen yüz kişiyi çevirip sorunuz bakalım içlerinden kaç kişi "polisi severim" diyecek? Çok fazla bulamayacağınız kesindir.

Daha ilginci polis kardeşlerimizin çoğu da kendi yaptıkları işi sevmez. Uzun yıllar boyu benim konuştuğum polislerin hemen tamamına yakını yaptığı işi sevmez. Sorduğunuzda mazeretleri uzun çalışma saatleri, bu çalışmaya karşı adam gibi geçinecek bir ücrete sahip olmamaları, tam bir yere alışırken çıkan tayinler gibi birçok nedenler sıralarlar ki haklıdırlar da. Oysa bu mesleğe girerken bunları bilmeleri gerekmez miydi? Veya bilmiyorlar mıydı? Verdikleri cevapların bir tarafı hep eksiktir. Onları mesleklerini sevmekten uzaklaştıran bu koşulların dışında çok önemli bir neden de hükümetin silahlı gücü olduklarını isteseler de istemeseler de saldır emrine karşı koyamayacaklarını anlamalarıdır.

İşte size çok güncel bir neden.

“AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz'un İstanbul Üniversitesi'de katılacağı 28 Şubat sempozyumunu öğrenciler protesto etti. Polis öğrencilere sert müdahale ederek biber gazı ve tazyikli su ile saldırdı.

İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi önünde toplanan öğrencilerin yaptıkları basın açıklamasının hemen ardından çok sert bir polis saldırısı gerçekleştirildi.

Polis müdahalesi sonrası yaralanan 6 öğrenci hastaneye kaldırıldı.”

Bu haber bu günden. Öğrencilere saldıran bu polislerin içinde tanıdığınız veya yakınınız olan biri varsa sorun bakalım, yaptığından memnun mudur. Bu öğrenciler ne yapmıştır? Demokratik bir hak olan protesto haklarını kullanmıştır. Ancak artık en masum bir protestoyu bile kaldıramayan bir ruh durumundaki hükümet derhal saldır emri vermektedir. Bu durumdaki bir polis acaba hangi ruh halindedir?

Hükümetler eğer bu şekilde agresif olabiliyorsa bu onların arkalarında yeterli desteğin olmadığını bildiklerine işarettir. Denilecektir ki, bu hükümet her iki oydan birini almıştır. Yeterli desteği vardır. Bu düşünce doğru değildir. En azından hükümet böyle düşünmemektedir. Başka bir deyişle kâğıt üzerinde aldığı oyların gerçekte alınmadığının bilincindedir. Değilse demokratik bir protesto yapıyor diye savunmasız çocukların üzerine polisi saldırtmaz. Atatürk’ün gençliğe hitabesini okuyan çocuğu huzur bozdu diye öğrenci yurdundan atmaz.

İşte polisin en zor dönemleri de böyle kendine güveni kalmamış hükümet mensuplarının anlaşılması imkânsız emirlerini yerine getirmek zorunda olmalarıdır. Yanında binlerce koruma ile gezen bir başbakan acaba hangi ruh hali içindedir?

Kendi seçtiğimiz hükümetlerin emrinde olan, bizim vergilerimizle beslenen, biber gazı, cop, silah ve zırhlı araçlarla donatılmış tam teçhizatlı polis hükümeti protesto edince bizi dövüyor. Ne garip durum değil mi?

İzmir 2013-02-28