Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Politik Psikoloji

Politik Psikoloji
 

Politik Psikoloji adlı eserin yazarı Prof. Dr. Abdülkadir ÇEVİK 1974 yılında A.Ü. Tıp Fakültesini bitirmiş. Dünya çapında üne kavuşmuş olan değerli hocalardan ''bireysel ve grup psikoterepileri ile psikanalitik psikoterapi eğitimi'' almış bir psikiyatr. 1985 yılında Doçent, 1992 yılında da Profesör olmuş.

2003 yılından bu yana A.Ü. Tıp fakültesi Psikiyatri A.B.D. Başkanlığı görevini sürdüren Sayın ÇEVİK aynı zamanda 2006 yılında içinde psikiyatristler, hukukçular, emekli diplomat, müfettiş ve valilerin de bulunduğu Politik Psikoloji Derneği'nin de başkanı.

Prof. Dr. Abdülkadir ÇEVİK'in 2007 yılında yayınlanmış olan POLİTİK PSİKOLOJİ adlı eserini mesleğimle de yakından ilgili olduğu için tanıtmak gereğini duydum. Çünkü bilgi olmadan ne maddi ne de manevi yönlerden huzura kavuşuruz. Özellikle bilgilerimizin insan ile ilgili olan yönleri; pek çok etkeni içinde barındırdığı ve etkileşim alanlarının da çok yönlü olduğunu düşünecek olursak, konunun önemi daha bir ortaya çıkar.

Ülkemizde yeni yeni kurulmaya başlayan, oysa Batılı ülkelerde sürekli var olan Politik Psikoloji ne yazık ki bizde yeni yeni belirmeye başlamış bulunuyor. Bir de hangi bilim dalı olur ise olsun eğer uygulama alanı bulamıyor, devlet desteği de göremiyor ise toplum hayatı için geliştirilmesi öngörülmeyen 'adı var, kendisi yok' alanlar olarak sürünmeye terk edilmektedir. Bu kapsamda bana göre, özellikle sosyoloji, antropoloji, psikoloji, dil bilim, tarih, psikiyatri ve anlam bilim sayılabilir.

Sayın ÇEVİK'in kitabından öğrendiğime göre şimdi bu itibar edilmeyen çalışma alanlarına bir de Politik Psikoloji eklenmiş bulunuyor. Sayın ÇEVİK'in engin bir birikim, gözlem ve yorumlama gücü; dünümüzü açıklamaya çalışması yanında geleceğimize de ışık tutacak nice özler taşımaktadır.

İşte bu çerçevede onun Politik Psikoloji adlı eserinde karşılaştığım ilk kavramlar olması bakımından: 'Seçilmiş zafer' olması bakımından Malazgirt Zaferi ile bu savaşta kendilerine çok güvenen ne yazık ki sayıca üstünlüklerine rağmen yenik düşen Bizanslıların 'seçilmiş travma' kavramları ile Türklerin ulaştığı 'gurur' yanında Bizanslıların içine düşmüş oldukları 'patolojik yas' nasıl olur da dalga dalga bugüne kadar etkisini gösterebilir? Prod. Dr. Abdülkadir ÇEVİK eserinde ısrarla işlemiş olduğu 'travma' ve 'mağduriyet' kavramlarının tarihimize ve günümüze uyarlanması bakımından bir sohbetinde dile getirdiği düşünceler de yabana atılabilecek türden değildir:

''Bakın, birileri Parlamento’dan kendilerini kovdurmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Çünkü o travmadan bir zafer çıkarmak istiyorlar. Çünkü varlıklarının temelinde bu mağdurluk ve travmatize olmuşluk var. Bunu kimliklerinin bir parçası haline getirmişler, aynen Yunanlılar ve Ermeniler gibi.

Bakın, çocukluğunda ailesinden hep şiddet görmüş bir kadın, bakıyorsunuz evlendikten sonra da kocasından dayak yiyor. Biz bunu incelediğimiz zaman görüyoruz ki kadın kocasını şiddete tahrik etmek için inanılmaz şeyler yapıyor. Yani kadın çocukluk yaşantısını tekrar ettiriyor, kimliğini o mağduriyet üzerine inşa etmiş oluyor. Bizim Kürt vatandaşlarımızın bir kısmında da benzer bir psikoloji var…''

Bütün toplumsal bilimlerin bir bileşkesi olarak öne sürülen Politik Psikoloji Sayın ÇEVİK'e göre:

''Birey ve kitle psikolojisinin bilimsel verilerini, dünyada savaş için değil, barışı korumak ve geliştirmek için, devletleri ve dünya kamuoyunun ilgi alanına ve kullanımına'' sunulmak istenen önemli bir çalışma alanı.

Bazı belgesel çekimlerim sırasında konuşarak ve gözlemleyerek öğrendiklerim ile kendime göre çıkarmış olduğum bazı derslerin ne kadar noksan olduğunu öğrendim Politik Psikoloji'yi okuyunca. Özellikle 'feodal toplum yapısı' bağlamında Doğu ve Güney Doğu Anadoludaki ilişkiler ağı yanında roller, mülkiyet, siyaset, demokrasi, hukuk, evlilik, üretim, göç ve teröre yönelim aşamalarının işlenmediği bu eser her şeye rağmen büyük bir boşluğu doldurmaktadır.

Çalışma alanındaki kavramları açıklamak bakımından çok sade bir anlatım kullanan Sayın ÇEVİK eserinin 10. bölümünde 'Bir Uygulamanın Psikolojik Olarak Değerlendirilmesi' (s.111-116) başlığı altında çok çarpıcı gerçeklere ulaşıyor. Değişik kökenli yurttaşlarımızın; iyi, kötü, mağduriyet, benlik değişimi, düşmanlık, teröristin çocukluk dönemi, çok çocukluluk, devlet, isyan, kimlik, kışkırtıcılık gibi içeriklerin üç gün süren bu uygulama çalışmasında ortaya ders alınması gereken çok ilginç yaklaşımlar belirlenmiştir.

Sayın ÇEVİK'e göre: ''Bu toplantı Türkiye Cumhuriyeti ailesinin fertlerinin kendi içinde çok farklı görüşleri olsa bile birbirlerini saygı ile dinlediklerinde ve birbirlerine karşı ön yargı ile yaklaşmamaları halinde bin yılı aşkın köklü, asil bir beraberliğe yakışır bir tablo sergileyebileceğinin ip uçlarını vermiştir.''

Bu uygulamanın temelinde ise eserde sıralanmış olan bazı temel sayıltılar var:

1- Türkler Müslümanlıkla bütünleşmiş ve özdeşleşmiş bir toplumdur.

2-Batılıların, bir başka deyişle Hıristiyanların bakış açısından, özellikle psikolojik olarak Türkler İslam'la eşanlamlı bir çağrışım yaratmaktadır.

3- Yukarıda açıklanan bu eşanlamlılık Türklerin özellikle Anadolu'ya gelip yerleşmeler ve burada kurdukları bir çok devletle Hıristiyanların aleyhine genişlemeleri ve onların değerlerini tehdit etmeleriyle ortaya çıkmıştır. Bu tehdidin fiilen yapılmamış olması, tehdit duygusunun yaşanması için zorunlu değildir. Patolojik olarak, hangi devlet büyür ise o devletin dışında kalanlar kendilerini tehdit altında hissederler. Bunun gerçekle ilgili bir yanı olsa bile, psikolojik yanı çok dha etkili olarak ortaya çıkmaktadır.

4- İstanbul'un fethi ile Bizans İmparatorluğu'na son veren Müslüman Türklerin zaferine bütün dünya hem imrenmiş hem de ondan korkmuş ve kendini tahdit altında hissetmiştir.

5- Hıristiyan Batı dünyası, bu tehlikeli düşmana karşı çoğu kez kendi aralarında var olan düşmanlıkları bir kenara bırakarak, el birliğiyle, zaman zaman sinsice de olsa genellikle açıkça saldırganlıklarını göstermeye çalışmıştır.

6- Tüm çabalara karşın Müslüman Türk Devletini (Osmanlı Devleti) çökertmek dört yüz yıla yakın bir zaman almıştır.

7- Osmanlı Devleti'nin küllerinden doğmuş olan Türkiye Cumhuriyeti ne kadar Batılı standatlarla bütünleşmeye çalışırsa çalışsın Avrupalıların gözünde Türkler hâlâ onların çocuklarını korkuttukları bir grup barbar insandan başkası değildir. (...)

8- Kıbrıs Barış Harekatı ile Hıristiyan Batı dünyasının yüzyıllar öncesinden kalan ve nesilden nesile kalıtımsal bir durummuş gibi devam eden (psikanalizda buna psikogenetik denir) düşmanlık duyguları yeniden alevlenmiştir. Bu kez Hıristiyan Batı dünyası Kurtuluş Savaşı'ndaki yenilgiden aldığı ders ile Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı daha gizli ve sinsi bir savaş başlatmıştır.

Ermeni Asala terör örgütü bu amaçla bir araç olarak kullanılmıştır. Bundan sonra yüzyıllardır etle tırnak gibi iç içe girmiş ve bir bütünün parçaları olan Kürt ve Türk ayrımını deney tüpüne koyarak, yeni analizler oluşturmaya çalışmışlardır. Bu analizin oluşturulmasını kolaylaştırmak için de PKK terör örgütünden yararlanılmaktadır. (...)

Politik Psikoloji adlı yüz kırk dört sayfalık eserinde Sayın ÇEVİK kişiliklerin oluşumunda çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki gelişmeler yanında, yakın geçmişimizden bazı örnekler vererek ''etnik kimlik, terörist kimliği ve terör psikolojisi ile ilgili'' temel psikolojik açıklamalar getiriyor.

Bu açıdan eserinin 'Sonuç ve Öneriler' bölümünde Sayın ÇEVİK içinde bulunduğumuz ''açılım süreci'' kapsamında, politik psikolojinin gereklerinden biri olarak; bugüne kadar hiç bir yetkilinin söylemediği birbirinden değerli görüşlerini de sıralamış. Kısaca:

''- Terörist eylemler... mahpusluğu, işkenceyi provoke etmek için artırılır. Böylece grubun kimlik duygusu inkâr edilmeyip pekiştirilmiş olur. Terörizm buna paralel olarak, resmi ya da gayri resmi barış süreci başlatıldığında artış gösterir.

- Teröristlerin eylem yapan, acımasızca insan öldüren kimliklerine bu derece sarılmaları ve onu kaybetmekten korkmalarının önemli bir psikolojik nedeni de kendilerinin daha derinlerden kaynaklanan ruhsal dağılma(dezentegrasyon) kaygısıdır.

- Mağdurluk durumu bu kişiler için bir çeşit kalkan görevi görmektedir.

- Teröristlerin isteklerini başarma ve hedeflerine varmaya karşı gösterdikleri direnç, bazı nevrotik(asabi, sinirli) insanlarda ve travma geçirenlerde de görülür. Post-travmatik(travma sonrası) stres bozukluğu bunun tipik bir örneğidir. (...) Demek ki çocuklukta geçirilen ve bastırılan travmalar, bilincimizden ne kadar uzak tutulmaya çalışılır ise çalışılsın, çözümlenmedikleri sürece bireyin davranışlarını yönlendirirler.

- Bu durum teröristlerde grubun seçilmiş travmasına bağlılığın, kişisel çocukluk travmaları ile iç içe geçmiş olduğunun bir göstergesidir.

- Büyük grupların yas süreci ise bir nesil hatta nesiller alabilir. Hükümetlerin terör karşıtı politikaları da bu yas sürecini kolaylaştırır ya da imkansız hale getirebilir. Gruba yeni kırgınlıklar yaşatam ve onları mağdur etme yerine, onları tanıma ve kabul etme, terör ve karşı-terör kısır döngüsünü kırabilir. Terörizm hükümet baskısı ile yani yukarıdan gelen terörle durdurulabilir. Ancak bu, teröristin dayandığı kimliğin oluşmasında ve eylemlerinde onu motive eden mağdurluk psikolojisi daha da artırır. (...)

- Çağdaş özgürlükçü demokrasi anlayışı gereği, ulusal bütünlüğü bozmayacak her türlü fikrin(radikal düşünceler dahil) ifadesine izin verilmesi, demokrasi içinde fikir tartışmaları ile bazı sonuçlara ulaşılabileceğinin ve demokrasi dışı yolların denenmesine gerek olmadığının ortaya konulması için gereklidir.

- Teröre yatkınlık, çocukluk ve aile yaşantısı ile doğrudan bağlantılıdır. (...) Bu nedenle daha aktif aile planlaması önlemlerinin alınması gerekir. - Kürt dili ve kültürünün baskı altında olmadığının halka hissettirilmesi gerekir.

- Halkta etnik köken ya da mezhep ve din farklılıklarını ve bu yöndeki ayrımı düşündürecek tutum ve davranışlardan ve bu yöndeki mesajlardan kaçınmak gerekir. (...) Tüm halkın ayrım yapılmadan kucaklanması gerekir. Bunun için devletin anne baba gibi işlev gören bir tutum sergilemesi gerekir. (...) Bu nedenle, geniş ve sağlam Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı şemsiyesinin (çadırının) yenilenerek, çağdaşlaştırılarak ve demokratikleştirilerek genişletilmesi ve geliştirilmesi gerekir.

- Devletin Güney Doğu Anadolu Bölgesine yaptığı hizmetler ve oraya giden devlet büyüklerinin temaslarının medyaya yaygın ve etkili bir şekilde sunulması ve halka duyurulması gerekir.

- Güvenliği sağlamakla sorumlu emniyet görevlileri ve diğer güvenlik güçlerinin; terörizm ve etnik terörizm psikolojisi, terörist grupların ve liderlerin psikolojisi, terörizmden etkilenen toplumun psikolojisi konularında acilen eğitim görmeleri gerekir.''

Prof. Dr. Abdülkadir ÇEVİK'in çok yönlü ilgisi ile yazılmış olan ve Dost Kitabevi tarafından yayınlanan zengin kaynaklı Politik Psikoloji adlı eser, bence, bu konulara ilgi duyan herkesin kitaplığında bulunmalıdır.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..