Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '13

 
Kategori
Siyaset
 

Politika karması

Politika karması
 

Geçmişten bugüne, insanlığın yaşamış olduğu sorunlara işaret edip de çözüm peşinde koşanlar, çözümü tek bir görüş paralelinde aramakla yetinmişlerdir. Bu yüzdendir ki, sorunların çözümü için tek bir görüşe bağlı kalmakla bir yanılgı içine düşüp en büyük hatayı hep bu noktada yapmışlardır. En büyük hatadır bu. Çünkü savunulan görüşün dışında başka bir görüşe yer vermeyen bir yapıdır bu. Ve bu yüzdendir ki, karşıt görüşte, yaşanan sorunlara bir çözüm olsa bile, sırf kendi görüşünden olmadığı için dikkate dahi alınmaz.

 

Örneğin, ekonomik olayları irdeleyen iktisatçıları ele aldığımızda karşımıza birçok farklı görüş çıkar. Bunlar arasında iki farklı görüş vardır ki, iktisat biliminin temelini oluşturur bu iki görüş. Bunlardan biri “Klasik İktisatçılar” olarak bilinirken, diğeri ise “Keynesyenler” olarak bilinir. Klasikler ile Keynesyenler’in savundukları görüşlerin temelini irdelediğimiz vakit, birbirlerinin zıttı olan bir duruş sergiledikleri ortaya çıkar. Bu bir nevi, birinin bir diğerinin savunduğu görüşe karşı çıkması ve onu kendi dünyasında yok saymasıdır. Bu söylenenler paralelinde savunulan bu görüşlerin detayına inilmeden temel özelliklerine göz atıldığı vakit karşımıza çıkacak tablo şu şekilde olacaktır:  

 

-Klasikler, ekonomiye devlet müdahalesinin olmadığı, serbest piyasa ekonomisini savunurken; Keynesyenler ekonomiye devlet müdahalesinin olması gerektiğini savunurlar.

-Klasikler ekonominin her zaman tam istihdamda dengede olduğunu savunurken; Keynesyenler ise ekonomide eksik istihdamın genel, tam istihdamın ise istisnai bir durum olduğunu savunmuşlardır.

-Klasikler ekonomiyi arz yönlü incelerken; Keynesyenler ekonomiyi talep yönlü incelemişlerdir.

-Klasikler para politikasının etkinliğini savunurken; Keynesyenler maliye politikasının etkinliğini savunurlar.

-Klasikler, ekonomide ücret ve fiyatların tam esnek olduğunu ve bu nedenle piyasa dengelerinin anında birbirine uyum sağladığını savunurken; Keynesyenler, ücret ve fiyatların rijit (katı) olduğunu ve bu yüzden ekonomide denge durumunda herhangi bir sapma meydana gelirse yeniden ve kendiliğinden denge kurulamayacağını savunurlar.

-Klasikler, faiz getirisi elde etmek için tüketimden vazgeçilmesi (tüketimin ertelenmesi) gerektiğini savunurken; Keynesyenler ise faiz getirisi elde etmek için likiditeden vazgeçilmesi gerektiğini savunurlar.

-vb…

 

Bu ve benzeri gibi daha birçok görüşün savunulduğu gibi, sonuç itibariyle her iki görüşün birbirinin tam tersi olduğu ortada. Her iki görüş de, kendi penceresinden baktığında doğruları ortaya koymakta. Nasıl ki, Klasik İktisatçı John Baptist Say’in “Mahreçler Kanunu”nda “Her arz, kendi talebini yaratır.” görüşü o dönemde doğru kabul edilip iktisat literatürüne adını yazdırdıysa; bu görüşün aksi bir görüş olan ve Keynesyenlerin savunduğu “Her talep, kendi arzını yaratır.” fikrinin yanlış olduğunu kim söyleyebilir ki?  

 

Oysaki değişimin son bulmadığı dünyamızda, bir dönem Klasik görüşler varlığını sürdürmüşken, günü gelmiş patlak veren bir kriz (1929 Dünya Ekonomik Bunalımı) Klasiklerin savunduğu görüşleri altüst edip, bir diğer görüş olan Keynesyenlerin doğmasını sağlamıştır. Belli bir dönem patlak veren sorunlara çözüm olan bu görüş de günü gelmiş yetmeyecek duruma gelmiştir. Bu yüzdendir ki, değişim ve gelişim her yönüyle devam edegelmiştir ve hep devam edecektir.

 

Günümüzde ekonomik sorunların çözümünde ne sadece Klasiklerin savunduğu politikaları uygulamak doğru bir davranış olur; ne sadece Keynesyenlerin savunduğu politikaları uygulamak doğru bir davranış olur; ne de sadece diğer iktisadi görüşlerin savundukları ekonomi politikalarını uygulamak doğru bir davranış olur. Günümüz dünyası öyle bir hal aldı ki, sorunların çözümü “politika karması” denen olaydan geçmektedir. Yani, ekonominin mevcut durumunun iyi analiz edilmesi sonucu, hem Klasik İktisat (Para) Politikası hem de Keynesyen İktisat (Maliye) Politikası uygulanmalıdır. Ki uygulanmaktadır da.

 

Burada anlatılmak istenen şey, salt ekonomik olaylar olmamakla birlikte -bu sadece bir örnek olmakla birlikte- hayatın her alanında ortaya çıkabilecek sorunların çözümünde bir yöntemin geliştirilmesidir. Bu yöntemin temelinde ise, savunduğumuz görüşü tek doğru olarak görmekten vazgeçmek, kendi doğru bildiklerimiz içinde yer alan yanlışları tespit edebilmek ve de en önemlisi, karşıt görüşü de dikkate alarak sorunlarımızın çözümünde işe yarar noktaları saptayarak düşüncelerimizi başka düşüncelerle harmanlayıp mükemmele ulaşmaya çalışma olgusu yer almaktadır. Çünkü şu bir gerçektir ki, hiçbir düşünce yoktur ki içinde hep doğruları barındırsın; ya da hiçbir düşünce yoktur ki içinde hep yanlış olsun. Bu yüzdendir ki, sözlerimiz de cüsselerimiz kadar ağır olmalıdır ki, tartıya konulduğunda taraf olduğu yer hep doğru olsun. Bunu sağlamanın en kolay yolu da, hayatlarımızın, daha doğrusu düşüncelerimizin merkezine yerleştireceğimiz bu politika karması olgusunu doğru bir şekilde yerleştirmekten geçer.

 

Peki, burada bahsedilen “politika karması” tam olarak nedir?

 

Politika karması öyle bir şeydir ki; insanları en iyi şekilde anlamayı, anlayabilmeyi, anlayabilmek için konumlanmayı, sadece kendi doğruları ile yaşamayıp muhtelif fikirlerden en doğru şekilde faydalanmayı, karşıt görüşlere karşı hoşgörülü olmayı, kendi savunduğu görüşleri en iyi şekilde analiz edip eksik yanlarını bulmayı, tek gaye olarak sorunlara çözüm olmayı ve sözleri ile yaşadıkları arasında tutarlı olmayı benimseyen bir olgudur. 

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..