Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Polonya'da Varşova'yı gezerken ( 9 )

Polonya'da Varşova'yı gezerken  ( 9 )
 

Polonya'da Varşova'yı gezen öğretmenler.


ZDUNSKA WOLA kentinde artık ayrılma zamanı gelmişti. Valizlerimizi, çantalarımızı hazırladık, eşyalarımızı topladık. Öğle yemeğinden sonra Polonyalılar tarafından Hades Restoran'ta öğle yemeğini birlikte yedik ve çaylarımızı yudumlarken Polonyalılar tarafından hazırlanan onur ve katılım belgelerimizi kaldık. Bizleri bazı hediye ve çiçeklerle uğurladılar. Saat 12.30 da hüzünlü bir şekilde ZDUNSKA WOLA kentinden ayrıldık. Saat 16,30 da Varşova’ya geldik.

Demek yolculuğumuz 4 saat sürmüştü. Zdunska Wola’an Varşova’ya değin gittiğimiz yollar tümüyle oto banttı. Trafik olayına hiç şahit olmadık. Yolun sağı ve solu tümüyle ağaçlık ve ormanlıktı. Bir nefis havası vardı. Tarlaların tümü ekili idi. Boş, düzensiz tarlaya hiç rastlamadım. Kimi tarlalarda bol bol ekilen Kanola bitkisi vardı. Sapsarı çiçekleri tarlalara ayrı bir hava ve renk katmıştı.  

Daha önce telefonla Varşova’nın en güzel lüks oteli olan HOTEL RADİSSON BLU  / SOBİESKİ Otelinde bize yer ayırmışlardı. Çok pahalı bir oteldi. Yine O. Hasan Bıldırki ile aynı odayı paylaştık.(  3 kat ve oda: 376 ) Otelde biraz dinlendikten sonra arkadaşlarımızla otelin aşağıdaki lobisinde yine bir araya geldik. Varşova’yı biraz gezelim dedik. Otelden çıkarken Zespotszka caddesinden geçerken karşımızda Kültür Palas Kongresi tüm ihtişamıyla dikkatlerimizi çekti. Birlikte oralara kadar gittik.

Kültür Palas Kongresinin tüm duvarlarında kadın ve erkek heykelleri vardı. Kültür Palas’ın alt katında halka açık tiyatro binası vardı. Doğrusu ben fazla gezemedim, Harbi Cafe diye bir yerde oturmayı tercih ettim ve orada bir Nescafe istedim. Bu arada Aslen Arabistan’dan – Cidde’den gelen İbrahim Hasan adlı bir vatandaşla tanıştım. Ben biraz Arapça anladığım hal hatır sorduk. Bir inşaat mühendisi olduğunu ve buralara çalışmak için geldiğini söylüyordu.

Ben Türkiye'liyim deyince “ ey vallah, ey vallah, Türkiye çok zengin memleket “ diyordu… Biraz sonra arkadaşlarım tek tek geldi Kültür Palas Kongresinden ayrıldık ve tekrar yavaş yavaş eski otelimize doğru gelirken Wosltancah caddesinde Harbi Kebap adını taşıyan bir Renstorant'a geldik. “Burada bir yemek yiyelim” konusunda sahibiyle anlaştık. Biraz indirim yaparım diyordu.

Lokantanın sahibi bir Türk’tü, yani o da bizdendi. 1950’lerde bir Romanya göçmeni olarak Varşova’ya, buralara geldiklerini ifade ediyordu. İşimiz fena değildir, çoluk, çocuk huzur içindeyiz “ diyordu. Restoranttı ufak, bahçeli lakin pek kalabalık değildi. Hepimiz birer kebap, döner kebap, kuşbaşı vesaire istedik. Doğrusu ben kebaplarını pek beğenmedim, köfteleri şişlere vurmuş, kebap diye önümüze koymuştu…

Lakin ayranı harikaydı. Sonradan biraz daha ekmek istedik, özellikle yufka ekmek istedik. Yufka ekmekte geldi… Doğrusu ben çatal filan kullanmadım, kebapları dürüm olarak yemeği daha tercih ettim. Kebap yerken dürüm olmadan onu tadı pek olmaz.

Çaylarımızdan sonra kalkıp gidiyoruz, ödemeler Alman işi oldu. Tarih: 20 Mayıs 2013. Sabah erkenden kalktık. Kaldığımız restorantın alt katında büyük bir yemek salonu vardı. Her şey tertemiz ve pırıl pırıldı. Ortalıkta belki 10 garson vardı. Açık büfe usulü ile yemekler hazırlanmıştı. Yüzden fazla çeşit vardı. Çay, cafe, süt, bira, çeşitli peynirler, çeşitli ekmekler, kekler, kurabiyeler, aklınıza gelen her türlü meşrubat, limonlu, şeftali, nar suyu, portakal suyu, cola, zeytin, yumurta,bal, reçel,yoğurt, peynir çeşit, domates, salatalık, kızartmalar, yok yoktu…

Bunlardan başka kuru üzüm, kuru kaysısı, kabak çekirdeklerin hazırlanmış içi, ceviz içi, fındık, fıstık, leblebi, sucuk, salam gırla gidiyordu, bunlar hiç ilgimizi çekmiyordu… v.s. Yemek salonunda yüzden fazla nimet vardı…

Sabah kahvaltısı aşağı, yukarı saat: 7’de, bizim satımızla 8’de başladı.  Birazdan bizi gezdirecek olan genç bir rehberimiz ve bir minibüs geldi. Rehberimizin adını alamadım, keşke alsaydım. Rehberimiz mavi gözlü, sarışın orta boylu, yüzü güleç genç bir delikanlı idi..Çok ta güzel tane tane İngilizce konuşuyordu. İnanın konuşmasına adeta hayran kaldım. Bir ara böyle nefis, anlaşılır güzel konuşmasından dolayı “Thank you “ diyerek tebrik ve teşekkür ettim. “Rehber böyle olmalıdır “ dedim… O da güldü “Thank you ”  dedi…

Şimdi Varşova’da gezdiğimiz ve gördüğümüz yerlerden biraz söz etmek istiyorum:

Rehberimiz bizleri Varşo’da büyük bir parka getirdi. Park çiçeklerle dolu bir alan. Bu alanda ünlü Mareşal Josef Klemens Pilbudski ‘nin heykeli buluyordu. Mareşal Josef için özetle şunları söyledi:

“ Józef Klemens Pilsudski5 Aralık 1867; Zulow bugünkü Litvanya, Polonya, Rusya imparatorluğu- 12 Mayıs 1935, Varşova Polonya, ikinci Polonya Cumhuriyeti ‘nin ilk devlet başkanıdır. ı (1918-1922). İki Dünya Savaşı arası dönemde (1918-1939) Polonya ve Avrupa siyaset sahnesindeki en önemli kişilerinden birisi olmuştur. Polonya'nın, 1795'ten 1918'e kadar devam etmiş Avusturya, Rusya, ve Prusya arasındaki paylaşımına son vererek ülkenin tekrar bağımsızlığını kazanmasını sağlayan en büyük kişiliklerden biri olarak kabul edilir.

Yoksul düşmüş bir Polonya soylusunun Harkov’da tıp öğrenimini sürdürürken siyasal nedenlerle okuldan uzaklaştırıldı (1886). Bunun üzerine Villa’ya ( bugün Vilnius )'e  dönerek genç sosyalistlerle ilişki kurdu. Mart 1887'de, Çar, III. Aleksandır’a yapılan suikasta karışmakla suçlandı ve Doğu Sibirya ‘ya beş yıl sürgün cezasına çarptırıldı. 1892'de cezasını tamamlayıp geri döndükten sonra Polonya Sosyalist Partisine  (PPS) girdi ve çok geçmeden partinin önderi durumuna geldi. Mayıs 1901'de hapisten kaçmayı başararak Avusturya Polonyası'ndaki Mrakow’a yerleşti.

1902'de Rus Polonyası'na dönerek parti çalışmalarını sürdürdü.

1904'te Rus, Japon Savaşı (1904-1905) çıkınca Tokyo'ya giderek Polonya'da bir ayaklanma başlatmak için Japonlardan yardım istediyse de bu girişiminden bir sonuç alamadı. Yine bu dönemde Polonya'daki terörcü eylemi yönetti. 1908'de Sosyalist Parti'nin Polonya'nın bağımsızlığı amacına yönelik devrimci fraksiyonunu kurdu ve Silahlı Eylem Birliği adıyla bağımsızlık yanlısı bir gönüllüler örgütü oluşturdu. 1910'da Avusturya askeri yetkililerinin de desteğiyle örgütü yasallaştırarak Polonyalı subaylar için bir eğitim merkezi durumuna getirdi.

I. Dünya Savaşı’nda bu gönüllüler, merkezi imparatorlukların safında yer aldı.30 Ocak 1933'te Adolf Hitler’in başa geçmesinden sonra Almanya’nın  ( 1919 ) hükümlerini hiçe sayarak silahlanmaya başlayınca, Almanya'ya karşı bir ittifak oluşturmak için Fransa'ya elçi gönderdi.

Fransa bu öneriyi kabul etmeyince Hitler'in 10 yıllık bir saldırmazlık antlaşması önerisini kabul etti ( 24 Ocak 1934 ). Bununla birlikte Polonya'nın niyetleri konusunda kuşkuya yer vermemek için Şubatta Dışişleri Bakanı Josef Beck’i Moskova'ya göndererek Polonya-Sovyet Saldırmazlık Paktı'nı 31 Aralık 1945 tarihine kadar uzattı.

Sonradan Hitler SSCB'ye karşı bir Almanya-Polonya ittifakı oluşturulmasını ısrarla önerdiyse de Pilsudski bu öneriyi dikkate almadı ve Hitler'le buluşmaktan kaçındı. Kısa süre sonra Karaciğer kanserinden öldü.”İşte Botanik Partaki bi koca  heykel, O'nun anısına yapılmıştır. Görkemli bir görünüşü vardır. Elindeki koca,paslanmış kılıcında geçmiş  bir tarihin  haşin  izlerini okumak  olasıdır. 

-------------------------------------------------------------------

Gezi yazılarım devam edecek.

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..