Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '09

 
Kategori
Mizah
 

Popo'ya 20 kat makyaj nasıl yapılır?!

Popo'ya 20 kat makyaj nasıl yapılır?!
 

Natsha Poly, soyungan yıldızlardan. Biz, bu kadarlık soyunmuşunu bulabildik, hazıra konduk yani.


Ortalık takvim kızlarıyle kaynıyor. Pirelli’den sonra Vogue Paris için soyunan üç top model, en seksi takvim kızları olmak için podyumlarda eserken, öte yanda çapkın ve alımlı model Bar Rafael, memleketi İsrailde, ormanlık tepelere çekilerek, kendini soydu, soğana çevirdi, doğayla bütünleşerek “bu takvim işinde ben de varım” diye meydan okudu. Bu takvim savaşçılarını, yılbaşı arifesinde daha da artarak sürprizlerin olacağı da ayrıca konuşulmakta.

Eskilerin yalancısıyız biz de. Ne demişler? “şık şık eden nalçadır, kadını gösteren kalçadır “Buradaki “nalça” ne alâka? Değil mi? Devirler değişti, şimdi popolara makyaj yapıp da podyuma öyle çıkılıyor. Ebanks isimli model “kalçamda 20 kat makyaj var, insanlar farkında değil” diyor. Devir nalça devri değil, Şimdi kalça devri.

Üç top manken N.Poly, I. Selin ve R.Zimmermann, Vogue Paris takvimi için bir araya geldiler.

Peki, kalçalar, giysinin altında kalıyor, gözükmüyor. Popo’ya makyaj da nesi oluyor? Bizler meraklıyız ya! Sizler için bir soralım, anlayalım diye inceleme başlattık. Sorsak sorsak kime sorsak dedik. Yine kendimize sorduk bunu. Şöyle yorum getirebiliyoruz:

Popo, defilelerin önemli organı oluyor o zaman. Baksanıza 20 kat makyaj yapılıyormuş. Sanki inşaattayız. Kat kat macun, yağlıboya yapar gibi. Bu ne iş?! Her halde popo, bütün dikkatleri üzerine çeksin diye, bol makyajlı yapılıyor ki, dikkatler popoya çevrilsin diye. Bir nevi mankenin arkada gözleri var manası doğuyor bundan. Podyumda burun kıvıranlar, gülüşenler, beğenenler, beğenmeyenleri görüyor o popo. Ne yorum ama!? Olan bitenleri sahibine de anlatır.

E, peki, bir makyaj, popo’ya nasıl değişiklik yapar, güzelleştirir? Peki bu popo’nun makyaj malzemeleri nelerdir? Bakın, bakın, nerelere parmak basıyoruz. (Sevgili Blog’cumuz Emine Supçin’e gönderme yaptık, iyi mi? Ne diyordu? ‘her tarafımızı çıplaklar bastı!’ diyordu”

N’apalım? Biz onları hazır, soyunuk bulduk. Biz mi soyduk?! Hani soğanın cücüğü vardır, yahni yapılır ondan. Aynı soğanın, ayıklaması zor diye, kabuğu soyulmuş paket halinde satılanı vardır, bilirsiniz. Bizim örnekteki, “hazır suyunmuş” oluyorlar efem?! Soyunmak da sanat “Milliyetnoktakomnoktatere” dedin mi, beğen beğen al!

Efendim, popo, podyumdan önce mutlaka dinlendirilmiş olmalı. Ne kadar ilmi konuşuyorum di mi? Ne var bunda gülecek? Hamuru dinlendir miyor muyuz?

Sonracığıma bu dinlenmiş popo, sağlı sollu peş peşe 3 dakika avuç içleriyle şaplatılır. (Fazla dinlenmişse, ayılması için) Sonraaa imbikten geçirilmiş suda bir tülbent ıslatılır ve popo’ya serilir. (Buzdolabına kaldırılır, diyecektiniz değil mi? Aldandınııııız!)

Sonracığıma, ilkten badem yağı ile, bir güzel macun çekilir. Biraz kurur, sonra astar boyası gibi, nemlendirici sürülür oğuşturularak. Sonra Hint yağı, zıkkımın kökü, mazı kökü tozları, gülsuyunda eritilir, bu karışım losyon gibi sürülür popoya.

Sonracığıma uzaktan püskürtme ile popo yanaklar nemlendirilir. Şıllık, katiyen sürülmez. Hem kırmızısı sırıtır, hem de başka manaya çekilir, nemelâzım! Üzerine pudra serpilir. Şahane bir kar manzarası, kanyonlar arasına sıkışmış iki parlak dağ yamacına döner popo. Bu kıvam iyidir. Fazla da kurcalamayın zaten. Beklesin, kurusun. ( Yine bir zaman önce kanyon lâflı bir yazım vardı. “Kamyon değil, kanyon” diye dikkat çekmek istemiştim. Yazı gazetede o notumla aynen öyle çıkmış!)

Bu karlı dağlar, sonra, fon makinesi ile kurutulur. Bir uçak pisti gibi düz ve pürüzsüz olmalıdır. Popo deyip de geçmeyin ha! Daha 20 nci kata yaklaşmadık bile. ( İyisi mi, sevgili gözlemci, eğitimce, sosyal bilimci Emine Supçin Hanımın zılgıtını yemeden, bunu burada keselim)

Yine de sormadan edemeyeceğim. Giysi altında kalacak olan bu popo, başka ne işe yarar? Sevgili Sabiş’e sorsanız, melekleri devreye sokar. Ahşapçızade Ahmet Efendimize sorsak, töbe töbe der, tahtasına üç defa vurur!”

Yazıyı tez tez yazıp yetiştirmem lâzım. Blog’ da böylesi haberleri 18 satırla, yorum katmadan alıp yayınlamağa hazır insanlarımız var. Hep o iki insan. Bir kadın, diğeri erkek. İllâ ki 18 satır. Haber aynen konursa, yorumsuz makbul değil. Editörler hep böyle söyler, ben demiyorum. Editörlerimiz bu ikazı o kişiye yapar her halde ( Bak bak, nasıl çaktırmadan çengel atıyorum?!) Lâf aranızda, sevgili editörlerimiz bu sıralar etliye sütlüye karışmıyorlar. Durgun akan Volga gibiler.Tüh tüh, nazar değmesin. Siz de vurun 3 defa tahtaya tahtaya. Ahşapçızade Ahmet, sen de!

Takvim kızları diye başladık, popo’dan bitirdik. İşin içine editörlerimizi de katmadan edemedik...Sizler için de sopa yemeden, podyum arkalarını dolaştık.( Bir defasında yemiştim!)

Ha, unutmadan söyleyelim işin içine son dakikada süper model Bar Rafaeli girerek Foks Modaevi için 2010 kataloğuna girmek üzere, İsrail’e gitti. Dağda, bayırda, soyundu anasını satiym. En iyisini o yaptı. Kendi memleketi nasıl olsa. Görüyorsunuz, ortalık haber dolu.

Cıbıldaklı yazı ( ne demekse!) olmasın diye gayret ederken, bir da baktık yazı, mizaha dönüşmüş. Takvim yaprakları , cıbıldaklık bahane ama, sizlerle burada şakalaşmak şahane!

Ört ki, ölem! (Ne demekse?!)

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..