Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Popüler kültür ve aşk tüketimi

“Sevmeden yaşamak, yaşamak değildir. Az sevmek ise sürüklenmektir. ” FENELON .

Yaşam balyoz gibi vurur ömrünün ortasına dilin tutulur, ağlayamazsın. Dönersin geçmişe, sökülmüş kazak gibi anılar hem ağlar, hem gülersin..Etrafında hüzün bulutları gezer , bağdaş kurur pişmanlıklar, keşkeler gözlerinin köşkünde Sevmediğinin biriyle olursun yaşadım dersin. Yapayalnız bir sorusun belki koca çınar, farkında bile olamadan kendinin geçer ömür heyecansız habersizce.. Sesinde çığlıklar boğulur sonra , vakit gelir toprak ana gülümser sana upuzun yolun ortasında ne hayata ne ölüme yakışamazın. Yazılır gömüt taşına künyen ve sorulur sahi yaşadın mı diye?

Günler, aylar, yıllar/savrulur yaşamın yapraklarından

Beden ölür/Yürek bir kere”

Şairlere, romancılara filozoflara ressamlara ilham olan aşk. Popüler kültürle elleri bağlanan, sakatlanan yarı yolda bırakılan aşk. Dünyanın en tatlısıyken acısı bile yaşatılmayan aşk. Ruhun güzelliğini, insan olmanın erdemliliğini yaşayamayan aşk. Yaşamın köküyken budanan aşk. Dinsel inaçları bile bırakıp sevdiğinin peşinden koşturan aşk.

”İnsan sevmeye başladı mı yaşamaya da başlar” der . Madame De Scudery.

Geçmişten, günümüze efsaneleştirilen aşk hikayelerini okumuşuzdur. Kerem- Aslı, Leyla -Mecnun, Arzu- Kamber, Asuman- Zeycan, Tahir- Zühre , Mem u-Zin ve daha nice hikayeler. Hepsinde de kavuşamama gözyaşı ve acı. Bu hikayelerden benliğimizde yer tutan,

Kerem ile Aslı‘da; Aşık Kerem , Aslı adlı Ermeni kızına aşık olur. Onu kendisinden kaçıranların ardından arkadaşı Sofu ile saz çalarak türkü söyleyerek diyar diyar Aslı’sını arar. Zorlu mücadele sonunda sevdiğini bulan Kerem Aslı’sıyla tam evlenecekken rivayete göre kesiş büyüsüne kurban gider tutuşur yanar. Aslı’da saçlarına düşen kıvılcımla yanar….

Ozanlara, şairlere ilham olup dizelere dökülen, sinemacılara ilham olan Leyla ile Mecnun da, hüzünlü, ayrılık dolu hikayelerden. Bu aşk hikayesinde de, Kays (Mecnun) bir kabile reisinin oğludur. Okulda başka bir kabile reisinin kızı Leyla’ya aşık olur. Leyla’nın annesi durumu öğrenince okula kızını göndermez. Kays Leyla’yı göremeyince üzüntüden alıp başını çöllere gider. Aklını kaybetme noktasındadır. Adına Mecnun derler. Kays’ın babası oğluna çok üzülür , Leyla’yı istetse de Kays’ın psikolojik durumu yüzünden kızı vermezler. Leyla da Mecnuna dayanamaz peşinden gider .Çöllerde Mecnunu bulsa da Mecnun Leyla’yı tanıyamamıştır. Leyla’da zengin birisiyle evlenir . Ancak, Leyla Mecnunu unutamamıştır. Hastalanır kısa zamanda da vefat eder. Mecnun da Leyla’nın ölüm haberini alınca mezarına gidip kucaklar, ağlayıp iniler..

Afrodit ile (Venüs) Çobanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rus Asıllı Hürrem Sultan’a aşkını, yakın çağda da aşkı için tahtından iki çocuk annesi Amerikalı Wallis Simpson için vazgeçen 8.Edward’ ı ve daha nice aşkları da tarihin unutulmaz aşklarından sayabiliriz… Bugün ne yazık ki bu aşklara rastlamak mümkün değil. Ekonomiyle birlikte insanlıkta değişiyor, duygu dünyasını da değiştiriyor .

Popüler kültürün dayatması duygu denizimizi kirletmekte modernite aşk tüketimine yol açmakta. Daha, ilkokul çağındaki çocukların bile aşık laflarını kanıksatan popüler kültür aile birliğinin de bozulmasına yol açmakta..Popüler kültür aşk, sevgi kavramlarını kendi çıkar dünyası etrafında dönüştürmekte.T eknolojinin olumlu nimetlerinin yanında olumsuzlukları da evimizin içine kadar girmekte ruhumuza işlemekte. Magazin haberleriyle, televizyon dizileriyle hatta haber programlarıyla gözümüzün içine, beyinlerimize zorla sokulan çok da normal bulur hale gelmesi için halka dayattırılan basının, bazı medya kuruluşlarının televizyon programlarının aşkı tüketim malzemesi olarak sunmalarının kuşkusuz payı çok. Bilim bilgi ve teknoloji çağının getirdiği olumluluklar yanında bu olumsuzluklarla insanlık tarihide değerini kaybetmekte, insanlık ölmekte aşk ve sevgide bu teknolojinin getirdiği olumsuzluluktan etkilenmektedir. İnsanlar “Aşkı ve Sevgiyi” tüketim malzemesi olarak görmekte ve kolay elde edince de çabucak tüketmektedir. Bu da Öznenin ölümüne, öznenin yerine başka bir öznenin konulmasıyla başarılacağı sanısıyla, özne arayışına yol açmakta.

Kolay elde edilen her şey tüketilmeye mahkumdur. Günümüzde gençleri bırakın, olgun insanlar bile artık aşkı, sevgiyi, peynir ekmek gibi görmekte gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirmekte her seferinde de aşık oldum gibi laflarla aşkı, sevgiyi basite indirgemektedir. Ancak, günümüzde aşk da sevgi de bu kadar basit olmamalı desek de, popüler kültüre ayak uydurmamak mümkün mü? Popüler kültürün şimdiki moda dizilerinde, ya bir erkek vardır ona aşık iki kız kardeş, yada bir kız vardır ona aşık iki erkek kardeş. Saçma sapan dizileri izliyoruz çünkü zorla izlettiriliyorlar. Tüm kanallarda aynı senaryolar şık giyinen güzel kızlar, yakışıklı erkekler. Gençlerde özenmekte-özendirilmekte, benim onlardan nerem eksik diyerek başkaldırmalarda. İnsanları eğiten programlara, konuşmacılara bilim adamlarına yer verilmiyor. Cinayet haberleri, kesip biçmeler kötü örnekler oluyor insanlara. Neredeyse bütün dizilerde senoryalar da aynı.Y ine, popüler kültürün dayatması ve ailelere kötü örnek zengin aile, kötü kaynana yada kayınpeder ya da aileden biri entrikacı tabiî ki birkaç tane hizmetçi ve çoğu dedikoducu, kapıyı dinleyen entrikacı hizmetçiler. Sanki, kaç aile büyük konaklarda yaşıyor kaç tanesinin hizmetçisi var. Millet karnını doyuramazken açlığı, sefaleti unutturma modası.. Evlenme programları da ayrı uyutmaca. Senaristler hayal dünyasında yaşamamalı insanlara da yaşatmamalı.

Sermayenin, emperyalizmin senaristlere, yazarlara, yönetmenlere verdiği görevlerden biri gerçekçilikten uzaklaştırıp araştırma-soruşturma-sorgulama, neden-niçin-niye sorularını sordurmayıp önce muhtaç edip sonra şükür dedirten insan topluluğu yaratmak için bilgi dünyasını körelten insan topluluğu yaratmak. İ nsanlara ihtiras , dedikodu, kötülük, ahlaksızlık aşılamanın en iyi aşısı diziler., .

Bu senaristlerden / yönetmenlerden de duyarlı olanlarda var ki , doktorluk mesleğine duyulan büyük aşkın anlatıldığı diziyi yayına konulmasını sağlamış ama, popüler kültüre ayak uyduramamaktan olsa gerek ki, (ihanet, entrika, silah, adam öldürme vs yok) televizyon yöneticileri rant kaygısıyla, dünyaca ünlü Lepra Profesörünün hayatının anlatıldığı diziyi de geç saatlerde yayımlanmakta.. Çünkü, herkesin zamanında korktuğu Lepra gibi ölümcül hastalığı doktorluğunun baharında bile korkmadan yoluna baş koyan büyük insanı gerçek doktorları, öğretmenliği iş olarak değil, eğitmen olarak çok seven saygın öğretmenleri ve Anadolu’nun ücra köşelerinde mesleklerini çoşkuyla sevgiyle yapan tüm cefakar insanları unutturmamak gerekirken aydınlanmanın önderlerini halk değil sermaye istemiyor. Senaristlere, yazarlara, çizerlere aydınlara popüler kültüre direnilmesinde çok iş düşüyor. Sinemanın baş yapıtlarından en güzel aşk filmlerinden ve insana emek olgusunu aşılayan ”Al Yazmalım Selvi Boylum” u kim beğenmez ki?

Aşk ve sevgi insanın doğurduğu en güzel bebektir. Bu güzel bebeği beslemek gerekir. Öyle aşkların olması da uzak bir hayal gibi gözükse de yine de zaman zaman tanık olabiliyoruz. Yıllarca birbirini görmese de yolları bazı nedenle ayrılsa da halen ilk günkü gibi düşününce gözlerindeki yakamozlarda sevdiğini görenlere de, geçmişe dair aşklarını anlatırken sesindeki buğulu rüzgarlara da rastlayanlara da, mesleğini halen ilk günkü gibi heyecanla yapanlara da rastlayabiliyoruz. Popüler kültüre direnmeli aşk. Aşkta, sevgide çıkar yoktur, menfaat yoktur. “Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek.

Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir anlamı yoktur” ARİSTO.

 
Toplam blog
: 30
: 643
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Şiirleri beş ülkede yayımlandı. Şu anda  bir kamu kurumunda Şube Müdürü. Çeşitli edebiyat, kültür..