Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '11

 
Kategori
Deneme
 

Popüler kültür

OHA(L)!  KÜLTÜR(SÜZLÜĞ)Ü

I.

Aslında “halkın motiflerinden yararlanan” anlamındaki “pop” sözcüğüyle, “halkın beğenisine uygun” anlamına gelen “popüler” sözcüğünün, “insanoğlunun yarattığı her şey” anlamındaki “kültür” (Türkçesi“ekin”) sözcüğüyle birleşmesinden oluşan bir kavramdır “popüler kültür.” Klasik anlamda halka dair olanları anlatır.

Ancak ileri emperyalizm çağını yaşayan kapitalizm, daha başından itibaren “yabancılaştırma programı”nın ilk maddesine kültürü almış, ürettiği “tüketim toplumu modeli”ne uyumlu hale getirebilmek amacıyla içini boşaltmış, klasik anlamını sulandırmış, toplumların gerici birikimlerinin de desteğiyle, halka (halkın kendi gücüne inancını ve güvenini kırmak amacıyla) günübirlik tüketilen bir tür uyuşturucu gibi sunmuştur.

Bu olgunun bir adı “küresel kültür”, diğer adı da “modernite”dir.

 

II.

İnsanoğlunun yarattığı her şeyin, yani kültürün günübirlik tüketime dönük olması, bu amaçla üretilmesi öncelikle “insanın kendine yabancılaştırılması ve yadsınması” anlamına gelir.

“İçinizdeki Öküze Oha Deyin” adlı kitabın yazarı Bülent Akyürek şöyle diyor: “Modern insan evinden adımını dışarı attığı andan başlayarak gördüğü her şeye sahip olmak ister. Gördüğü kadına, paraya, arabaya…”  Modernitenin etiğinin (ahlakının) olmadığı gerçeğini doğru saptayan bu tümcenin içeriğine “Oha!” İyi de günübirlik okunup bir kenara atılmadan önce yazarına para kazandırsın diye içine sapla samanı  sıkış tepiş doldurduğu tepeden tırnağa yazgıcılık kokan, imamvari vaaz dolu kitabına ve yazarın pragmatizmine ne diyeceğiz? “ Oha!” mı?

Sonrası Süpermen, Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi gibi “çocuk yazını sanayii”, Best Sellerler, spiritüel-tinsel- kitaplar…  Ya da “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi”, “Ferrarisini Satan Adam”, “Çekim yasası” zırvasıyla insan beynini uyuşturmaya çalışan “The Sıkret,Sır” v.b…

 İş, okurun birkaç saatlik zamanını çar çur etmesiyle bitmiyor. Öyle değil işte! İlk gençlik okuyor bu kitapları, gençler okuyor. Yaşken eğiliyor fidanlar boşluğa, bomboşluğa, hiçliğe, hiçbir şeyliğe, mistisizme, narsizme…

Bu türden modern kitap, dergi, film, televizyon v.b iletişim araçlarıyla topluma pompalanan “modernite” böyle bir olgudur işte, bütün bunları öğütler çaktırmadan: Önünüze çıkan her şeyi harcayın, tüketin, yenisini alın… Kadının, erkeğin, emekçinin, namuslu  düşün insanının, yazarın onurunu, çocuğun masumiyetini çiğneyin… Viskiyi, dostluğu, aşkı, anneyi, amcayı, şiiri…  Geriye hiçbir şey kalmasın. Çünkü hiçbir şeyin hiçbir şeyle ilgisi yoktur. Değeri de yoktur, anlamı da.

Oysa Kızılderili bilgenin dediği gibi, “doğa bize babamızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldığımızdır.” İnsan doğası da buna dahildir elbet.

Öyle de olsa söz konusu davranışlara kaynaklık eden “felsefesizlik felsefesi”nin temel ilkeleri de şöyle özetlenebilir: Ekonomi-politik okunmasın, emek-sermaye çelişkisi öğrenilmesin, altyapı-üstyapı ilişkisini bilinmesin, felsefe, sosyoloji, biyoloji, teoloji konuları için kafa yorulmasın, gerçek sanatla, yazın(edebiyat)la ilgilenilmesin v.b. Toplumun hangi kesimine ait olunduğu bilinmesin, aidiyet duygusu yaşanmasın. Ya oha’yla mohayla ilgilenilsin ya da bir tanesi okunduğunda bütün bir yaşam kurtulacakmış gibi dayatılan “kişisel gelişim kitapları”yla oyalanılsın.

 

III.

Bu modele dair ilişkiler ağının  kurulması ve en üst düzeyde örgütlenmesi tamamlanmıştır.  Başlangıcı 16. yüzyıla dayanan “popüler kültür” son çözümlemede; emperyalizmin sanat ideolojisi, küreselleşmenin kültür-sanat düzlemi olan “postmodernizm”e dönüşmüştür. Altyapısı, insan-meta ilişkisinin kapitalist davranış biçimi olan meta fetişizmidir. İnsan ilişkilerinin, doğasının ve davranışlarının yalnızca parayla-pulla ölçüldüğü bir sosyo-ekonomik davranış modeli gelişmiştir. “İnsan”ın dibe vurmuş halidir bu. Dibe vurmuş  “postmodern birey”i “temel içgüdü” yönlendirmektedir. Birey; niteliğe, akla, insani ve evrensel değerlere yabancılaşmıştır. Gançarov’un Oblomov’udur; yemeye, seks yapmaya ve uyumaya dairdir yaşam belirtileri.  T/s/g/özsüzdür.

Sermayenin maddi üretim süreçlerinin, ideolojisinin ve iktidarlarının gereksinmesi nedeniyle   “modernite”,  sanatı da dönüştürerek kullanmak durumundadır. Örneğin, aslında halka dair bir kavram olan popüler kültürün müzik dalının  içinde türkü yoktur; pop, arabesk, fantezi vb. vardır. Niteliksiz ama yaygın, özsüz ama süslü. Çünkü popüler kültürün motifleriyle halısını, kilimini dokuyan, “ekin” eken, çok üretip az tüketen köylülük anlayışı çözülüp dağılan feodaliteyle birlikte yerini kapitalizme, burjuvaziye bırakmış, köyler kentleşmiş, bütün değerler paramparça edilmiş, bütünlük, uyum, öz-biçim dengesi kaçırılmıştır. Moda, spor, özellikle kapitalizmin yeni afyonu futbol, sözcüsü-gözcüsü medya üretilmiş; sanatın diğer dalları ve edebiyat kendi içine hapsedilmiştir. Bütün bunlara teknoloji, diğer iletişim unsurları ve reklam da eklenince Adorno’nun dediği gerçekleşmiştir: Özetle, beğenilmeyen, istenilmeyen, hatta gereksinilmeyenler bile   tüket(tiri)ilmektedir. Aslında hep var olan, kendini duyumsatan ama doğal yollardan karşılanamayan kültürel gereksinmeyse estetikten yoksun kaba saba popüler kültür ürünleriyle karşılanmaktadır.

“Kültür sözcüğünü duyduğum zaman tüylerim diken diken oluyor, elim tabancama gidiyor,” diyen Hitlerin Savaş Bakanı, General Göbbels şimdilerde yaşamış olsaydı, “popüler kültür” olgusundan büyük bir hoşnutluk duyar, “postkültür” olgusundan mutlanırdı.

 

IV.

Beklenendi; “tarihi kendiliğindencilik” işledi, “modernite” insanla, bireyle birlikte kendini de tüketmeye durdu ve II.Paylaşım Savaşı’ndan sonra sürecini tamamladı. Şimdilerde çok daha yeni bir kültür ve ona bağlı yaşam biçimiyle iç içeyiz. Modern, değil “postmodern kültür”dür bu. Kısaca, “postkültür.” En son biçimlendiricisi ve egemeni  bireysel-toplumsal davranışlarımızın.

Bilgisayar teknolojisiyle özdeşleşen temel ilkelerini şu başlıklar altında özetleyebiliriz: Dil, nesnel gerçekliği yansıtamaz. Zaten  nesnel gerçeklik diye bir şey yoktur. Nesnellik, insan, özne, fiil(yüklem) de yoktur. Bütünsellik, biçem, evrensellik ve bilgi gereksizdir. Günlerimizi, gecelerimizi dogmaların gücüyle yönetebiliriz.

1980 askeri darbesinden sonra ülkemizde de gelişmesi hızlanan, sıkıyönetimlerle, OHA(L)-olağanüstü hal-lerle pekişen, hatta  egemen olan “postkültür çağı”, yaşantımızı bu ilkelere uygun olarak hücrelere bölmüş (ve biçemsizce) formatlamıştır. Yazılım, üç maymun ideolojisine dairdir ve emir kipindedir: Görme, duyma, söyleme!

 

V.

Sorunsallaştırmamız gereken temel unsurlara gelince… Öz ve biçimin diyalektik bütünlüğü, yani biçem (üslup)… Özgünlük,  özgelik ve özgürlük… Dilin doğru kullanımı, bilim ve sanatın bütünlüğü… Toplumsal barış, devinim ve üretim… Erki özünde, parçalanmamış birey…

Tek kanatlı kuş  uçamaz çünkü, timsah da.

Timsah da mı? OHA!

+L yine gündemde. 

 
Toplam blog
: 74
: 569
Kayıt tarihi
: 11.03.10
 
 

1954 yılında Kars’ın Arpaçay ilçesine bağlı Bardaklı köyünde doğdu. Türkiye’nin çeşitli yörel..