Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '09

 
Kategori
Haber
 

Porno film / kaset ve seks şantajcılığı yoktu o zamanlar

Porno film / kaset ve seks şantajcılığı yoktu o zamanlar
 

Milliyet yazarı Can Dündar, bugün yayınlanan yazısına “<ı>Porno Kaset Sezonu Açıldı” başlığını atmış ve ülkemizde, tam seçim öncesinde olduğumuz şu günlerde yaşanan porno ve gayrımeşru seks ilişkilerinden beslenen çirkin siyasi hesaplaşmaları değerlendirmiş. Tespitleri doğrudur, yerindedir, haklıdır.


Değerli dostlar, çok uzun zaman önce yayınlamış olduğum iki yazım vardı. Biri “<ı>Dedemden Bana Kalanlar” seri yazılarımın dördüncüsü olan “<ı>Yiğitlik Ak Baldırla, Kırmızı Altında Belli Olur” başlıklı blogum. Diğeri de “<ı>Dedemin Atasözlerini Kim Güncelleyecek?(!)” başlıklı yazımdı. Her ikisini de aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.


İşte bana, merhum ve filozof Dedemden; Dedeme de dedelerinden, atalardan kalma bu muhteşem söz nasıl da, değerli bir tarihi eser gibi, nadide bir antika parça gibi kıymetini korumakta değil mi? Aşk olsun, ne diyeyim, aşk olsun.


Asırların imbiğinden damıtılıp, süzülüp gelen ve yiğitliğin, adam gibi adamlığın iki temel mihenk taşı, turnusol kağıdı olarak bize ulaşan “<ı>ak baldır” ve “<ı>kırmızı altın” meselesi; Adem oğlu denen erkek taifesinin, yumuşak karnını, en zayıf yanını tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Para ve kadın.


Koca Hünkar, boşuna dememiş değil mi; tıpkı diğer dediklerini de hiç ama hiç boşuna demediği gibi: “<ı>Eline, diline, beline sahip ol.” Üçüne de sahip olabilmek, nefsinin kölesi olmamayı gerektirir ki gerçekten zor iştir. Bu zoru başaranlar ise alnı açık, başı dik, yüreği ve vicdanı çifte su verilmiş çelikten imal edilenlerdendir. Aşk olsun öylelerine.


O zamanlar, porno film, seks kaseti, gizli çekim kameraları yoktu. Hayat, biri bizi gözetliyor formatında yaşanmıyordu. Kabahat de gizliydi, Nebahat da. Ama ölçü değişmiyordu. Bir yiğidin başına ne geliyorsa, yine ve tıpkı bu zamanda olduğu gibi ya ak baldıra ya da kırmızı altına olan zaafiyetinden geliyordu.


Özellikle son dönem yaşananlar hepimizin malumu, tereciye tere satmak gibi bir niyetim yok. İnsan her yerde insan. Bu işin; partisi, milliyeti, memleketi, şuyu, buyu yok. İşte tutuklanan ve yargılama süreçleri başlayan Belediye Başkanları. Yüce divanda yargılanan bakanlar, başbakanlar. Dokunulmazlık zırhları olduğu için mahkeme edilemeyen siyasiler. Yazar, çizer, akademisyen, liseli, üniversiteli, meşhur, şöhret, normal-sıradan vatandaşlar. İnsan, her yerde insan.

Bir şey ya etiktir, ya da değil. Ya ahlakidir, ya da gayri ahlaki. Sosyal bilimlerde ve konularda siyahlardan ve beyazlardan kaçınmak gerekir ama buradaki mevzu, belki de toplumbiliminin kendi içerisindeki en büyük ve dipsiz paradoksudur.


Birkaç gün önce bir siyasi demişti ya. “<ı>Evimi satamadım. Satıp para koyabilseydim bu işe ortak olacaktım. Evet, biraz etik değil bu yaptığım ama zaten ortaklık da gerçekleşmedi. İstifa etmeyi falan düşünmüyorum. Ben buraya milletin gücüyle geldim, bir iki gazete başlığıyla buradan gitmem.” Bu durum karşısında denilebilecek söz, en kibar ve hafif tarafından, “<ı>yüzsüzlük etme” dir.


Bir başka siyasi ise aba altından sopa gösterilmek suretiyle yapılan seks kaseti şantajıyla koskoca bir yerleşim biriminin belediye başkan adaylığından çekilmek durumunda kalmıştır. Başrollerini kendisinin oynadığı böyle bir seks/porno kaset var mıdır bilinmez. Ama adama da sorarlar “<ı>yahu yaran yoksa, neden gocundun?”.


Son söz: Zaman, asır olup geçse de; insan, taş olup yerinde durmaktadır.


@ "Yiğitlik; Ak Baldırla, Kırmızı Altında Belli Olur": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=46906

@ "Dedemin Atasözlerini Kim Güncelleyecek?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=2904

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..