Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '08

 
Kategori
Kitap
 

Portobello cadısı...

Portobello cadısı...
 

Hayatımızdaki boşluklar… Hiçbir boşluk kalsın istemeyiz ardımızda, hep yarım kalan boşlukları doldurmaya çabalarız ömrümüz boyunca.

Athena’da içindeki karşı konulmaz sezgileri ve önceleri farkında olmadığı gizli güçleriyle birlikte hayatındaki boşlukları doldurma çabasındaydı. O bir çingene miydi ya da değil miydi? Tam algılayamadım ama kökenlerinde, derinlerde bir çingene edası vardı sanki, az çok gözümde canlandırdığımda.

Dans… Hayatın ritmi ya da ritimsizliği bazen de. Athena hayatındaki boşluklarında dansla tanıştı, sarhoş olurcasına, özümseyinceye kadar dans etti, o müziğin bir parçası, notanın içinde bir nota daha oldu dans ettiğinde, içindeki gerçeklikten uzaklaştı, farklı pencerelerle baktı hayata ve etrafındaki insanlara da farklı ufukların olduğunu gösterdi.

Kitaptan alıntı;

“Çocukluğumdan beri Tanrıya daha yakın olmam gerektiğini hissetmişimdir, ama hayat hep uzaklaştırdı beni Tanrı dan. Müziğin Tanrı’ya yaklaşmanın bir yolu olduğunu keşfettim. Ama yeterli değil, ne zaman dans etsem bir ışık görüyorum o ışık artık daha ileriye gitmemi istiyor benden. Ama öğrenmeyi kendi başıma sürdüremiyorum, bana öğretecek birine ihtiyacım var.”

Athena aslında boşlukları doldurmanın bir diğer adının da Tanrı’ya yaklaşmanın yolu olduğunu keşfedecekti. Hat sanatı… Çizgilerin yönünde aradı Tanrı’yı Athena. Öğreticisinin yanında boyun eğen bir mürid olmayı yeğledi. Çizgiler ellerini yönetti, elleri de yüreğini.

Zaman geçtikçe aslında hayattaki ve danstaki ritimsizliğin ona içinde yaşattığı o yüce varlığa kavuşma imkanı sunduğunu fark etti. Altıncı hisleri ve enerjisi yoğunlaştı, her şey istediği gibi olmuştu. Artık boşluk yoktu, boşlukların olması da önemli değildi zaten. Hayat boşluklarla güzeldi.

Kitaptan alıntı;

“Yüce Ana belki de o gece görünmek istemiş ve Athena’nın kulağına şöyle fısıldamıştı: “Bugüne kadar öğrendiğin her şeye karşı gel, sen ki ritmin aşığısın, ritmin bedeninden geçmesine izin ver, ona boyun eğme” Athena o egzersizi bu yüzden önermişti. Bilinçaltı Yüce Ana’yı benimsemeye çoktan hazırdı, ama Athena kendisi hala müziğe uyarak dans ediyordu, o yüzden de hiçbir dış öğe kendini ortaya koyamıyordu.”

Hayatta dünyevi şeylerden ayrı ellerimizle tutup, gözlerimizle her an göremediğimiz bir de ruhani dünya vardır. Bu dünya öyla bir dünyadır ki, burada ruhumuzla benimsenmek istiyorsak eğer bütün bildiklerimizi unutmalıyız. Dünyevi dünyaya ait…

Yüce Ana, Athena’ya bunu söylemek istiyordu bu noktada aslında. Ama içimize dünyevi dünya öyle kazınmış ki bildiklerimizi unutup kendimizi bomboş hissetmemiz zordur. Ruhumuzun ihtiyaçları olduğunu unuturuz hep çıkmazlarla zorlandığımız dünyevi hayatta, ruhumuz bizden uzakta kimbilir nerelerde bulamayız.

Ruhunuza yaklaşmak, farklı bir şeyler okumak ve hissetmek istiyorsanız Paulo Coelho “Portobello Cadısı” nı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Ruhunuzla kalın…

 
Toplam blog
: 69
: 720
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

Ben 1982 İstanbul doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Süt ve Ürünleri ve Anadolu üniversitesi Çalışma Ek..