Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Eyüp Halit Türkyazıcı

http://blog.milliyet.com.tr/eyuphalit

03 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Portre / Metin Erksan

Portre / Metin Erksan
 

O gün, Çanakkale Çimenlik kalesi Komutanı Ahmet Kazım Bey’in oğlu, 2003 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü Cumhurbaşkanının elinden alırken, kendisi bile hayretini gizleyememişti. Çünkü film yaptığı dönemde siyasi iktidarlar ona adeta düşmanca davranmış, meslektaşları arasında en çok sansüre uğrayan yönetmenlerden biri olmuştu. O ise yılmadan kalıcı eserler bırakmayı bildi. “Eğer bir oyuncu oynayamıyorsa bunun kabahati kesinlikle rejisördedir. Kötü oyuncu yoktur, kötü yönetmen vardır” diyen 1929 doğumlu İsmail Metin Karamanbey, nam-ı diğer Metin Erksan, Türk sinema ve kültür hayatına damgasını vuran nadir yönetmenlerden biridir.

Metin Erksan, Pertevniyal Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Sanat Tarihi bölümünü bitirdi. 1948'den itibaren sinema yazıları yazdı ve 1950’de Atlas film için Yusuf Ziya Ortaç'ın "Binnaz" adlı filmini senaryolaştırdı. Erksan 23 yaşındayken, daha önce hiç asistanlık yapmamış biri olarak, Aşık Veysel’in hayatını anlattığı “Karanlık Dünya” filmiyle, kendini setlerde buldu. Filmin senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu yazmıştı ve henüz ilk filmiyle sansürle tanıştı. Yapımcısı, filmi, yeni çekimler ve montaj marifetiyle ertesi yıl gösterime soktu.

Çıraklık yapmadığı için filmlerin dramatik boyutunu algılamanın yıllarını aldığını ifade eden Metin Erksan; Peyami Safa’nın “Beyaz Cehennem”inden (Cingöz Recai) sonra, Halide Edip Adıvar’ın “Yol Palas Cinayeti”ni, Güzide Sabri’nin “Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi”ni sinemaya uyarladı. İlk ödülünü, kendi yazıp yönettiği Çakıcı Mehmet Efe’nin öyküsü olan “Dokuz Dağın Efesi” ile 1.Türk Film Festivali'nde (1959) "Jüri Özel Armağanı" olarak kazandı.

Yine kendi yazıp yönettiği “Hicran Yarası”ndan sonra, Attila İlhan ile birlikte kaleme aldığı “Şoför Nebahat”i çeken Metin Erksan daha sonra, kimi yazarlarca ilk toplumsal gerçekçi film kabul edilen “Gecelerin Ötesi”ne imza attı. Gecelerin ötesi, gelir adaletsizliği artmakta olan bir toplumda çıkış yolu arayan altı karakterin soyguna varan bunalımını işliyordu. Metin Erksan bu filmle 2. Türk Filmi Festivali'nde "En Başarılı Senaryo" ödülünü aldı.

“Mahalle Arkadaşları”, “Oy Farfara Farfara” ve “Sahte Nikah” filmlerinden sonra 1962’de Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü”nü çekti. Film çekmenin yanısıra sansürle nasıl başedileceğini de öğrenen deneyimli Metin Erksan, filmi, bir yolunu bulup Çankaya’da Cemal Gürsel’e izletip beğeni ve onayını alınca, filmi sansürlemeye çalışan kurul ne yapacağını şaşırdı. Lakin bu kez Gürsel’in öğüdüne maruz kaldı: “Yahu filmin içindeki bütün adamların ense kulakları yerinde, halbuki bizim köylümüz çelimsizdir, zayıftır. Bundan sonraki filmlerinde buna dikkat et...!” Metin Erksan, Yılanların Öcü filmi ile Tunus Kartaca Film Festivali şeref madalyası alacak ve sinema yazarlarınca yılın en başarılı yönetmeni seçilecektir.

“Sınıf değiştirmenin kişinin davranışları üstündeki etkilerini ele aldığı” ve sonradan aynı adlı bir televizyon dizisine esin kaynağı olmuş “Acı Hayat” filminin ertesinde “Çifte Kumrular”ı çekti. “Suçlular Aramızda” ile 2. İzmir Film Şenliği “En İyi Yönetmen” ve Milano Film Festivali “En İyi Sosyal İçerikli Film” ödüllerini aldı.

Metin Erksan’ın 1964’de Necati Cumalı'nın aynı adlı eserinden yorumladığı “Susuz Yaz” filmi ise Türk sinemasına uluslararası arenada ilk ciddi başarıyı sağladı. Sansür Kurulu, Berlin Film Festivali'nde “Altın Ayı” büyük ödülünü kazanacak olan Susuz Yaz filmini de ihmal etmeyip, tarlalardaki başakların cılızlığını bahane etmiş ve ölen kocasının erkek kardeşiyle evlenen kadının Türkleri kötülediğini iddia etmişti. Adı duyulmamış oyuncularla çalışma cesareti gösteren Metin Erksan bu filmde, biri iyi öteki kötü iki kardeşi karşı karşıya getirmek suretiyle su mülkiyetini incelemişti.

1964’de yaptığı “İstanbul Kaldırımları”ndan sonra ertesi yıl, salonsuzluktan kısıtlı bir izleyiciye sunulabilen “kronik aşıkların” filmi “Sevmek Zamanı” adlı zor bir projeye daha imza atan Metin Erksan bu filmde, bir kadının resmine aşık olan bir adamın iç dünyası üzerinden, asıl ile suret arasındaki ilişkiyi irdeledi. Film, yerli yabancı birçok entelektüeli etkiledi ve Metin Erksan’ın 'auteur' sıfatını pekiştiren oldukça görkemli bir çalışma olarak Türk sinema tarihindeki yerini aldı.

1966-72 arasında “Ölmeyen Aşk”, “Ayrılsak da Beraberiz”, “Kuyu”, “İki Günahsız Kız”, “Ateşli Çingene”, “Dağlar Kızı Reyhan”, “Sevenler Ölmez”, “Eyvah”, “Makber”, “Feride”, “Hicran”, “Keloğlan’la Can Kız” ve “Süreyya” filmlerini çekti ve çeşitli ödüller kazanmaya devam etti. Bu filmlerden, insan üzerindeki mülkiyet düşüncesini anlattığı “Kuyu” filmi, gösterimi sırasında dikkat çekmese de onun için önemli bir çalışmaydı.

Daha sonra TV için seçtiği çağdaş beş Türk öyküsünü uyarladı. Beşi de birbirinden çarpıcı “Bir İntihar”, “Geçmiş Zaman Elbiseleri”, “Hanende Melek”, “Müthiş Bir Tren” ve “Sazlık” kısa film çalışmaları TRT de yayınlandıktan sonra yeniden Yeşilçam’a, sinema filmlerine döndü.

1973 yılında çektiği “Dağdan İnme”den sonra ertesi yıl “Şeytan” adlı denemesiyle, bugünlerde rağbet gören fantastik türe el attı. Yine 1974’te gerçekleştirdiği “İntikam Meleği” filmi, dünyanın ilk kadın Hamlet çalısması özelliği taşır. Piyasa koşullarının sonucu Metin Erksan, 1977 yılındaki “Sensiz Yaşayamam”dan sonra sinema filmi çekemez duruma gelir. Bunun üzerine 1981 yılında rotasını TRT’ye çevirir ve Preveze Savaşı öncesi, Osmanlı Donanma komutanı Barbaros Hayrettin Paşa ile Haçlı Ordu komutanı Andrea Dorya arasında geçen ve savaş öncesi stratejik konuşmaları içeren beş bölümlük “Preveze’den Önce” adlı dizi filmi hazırlar. Bu dizi Metin Erksan’ın setlere vedası olur.

Çocuksu heyecanına hep uyan, "Ben filmlerimi öncelikle kendim için çekerim" diyecek kadar bireysel tutumunu öne çıkarmış, alçakgönüllü olmayan, yurtsever ve fakat uzlaşma ihtiyacı hissetmeyen, kendi filmlerini dahi beğenmeyen, sinema yapılanmalarında öncü rol aldığı halde örgütsüzlüğe razı olma derecesinde hırçın bir düşün insanı olan Metin Erksan; üzerine kitaplar yazılmış, sergiler açılmış, söyleşiler yapılmış, renkli bir kişiliktir. Filmografisinde “Dünya Havacıları Türkiye'de” (1958) ve “Büyük Menderes Vadisi” (1959) adlı iki de belgesel filmi bulunan ve gazeteci yazarlığı halen sürdüren Metin Erksan’ın, "Atatürk Filmi" (1989), "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Avrupa Birliği Üyesi Olmak Hakkı ve İsteğinin Tarihsel Kaynakları" (1989) ve "Yunan Sorunu" (1997) adlı yayınlanmış kitapları vardır.

Sansürde kaybolmayan tabuları işlemek marifet ister. Popüler kaygıların ötesinde, edindiği dertlerle kendi devasını arayan bir sinema anlayışı eskiden mümkündü. “Şenlik” olamayacak denli kültürel olan toplumsal dertlerin, çeyrek yüzyıldır kendine ne sinema perdesi ne de televizyon ekranı bulabileceğini bilen Metin Erksan’a da, filmin kendisini değil bilgisini üretmek seçeneği kalmış. 1974'de Türkiye'de ilk defa Sami Şekeroğlu öncülüğünde İDGSA Film Arşivi tarafından başlatılmış organize sinema eğitimi serüveninde yer almış olan Metin Erksan, o yıllardan beri birçok öğrencisine ilham kaynağı olmaya devam etmekte ve halen Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

 
Toplam blog
: 5
: 2044
Kayıt tarihi
: 15.10.07
 
 

1959 İstanbul doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve IDGSA Sinema - TV Enstitüsünden mezun oldu. Beyoğlu'nun..