Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

18 Haziran '12

 
Kategori
Öykü
 

Portreler, Köy Öğretmeni, Ayşe

Portreler, Köy Öğretmeni, Ayşe
 

Ayşe öğretmen için bir gün daha bitmişti. Çocuklarını tek tek uğurladı ve ödevlerini yapmalarını sıkı sıkı tembihledi. Aslında ayni işi her gün yapıyordu ama şimdiye kadar evde oturup ders çalışanını hiç görmemişti. Kız öğrenciler ki, sayıları her sene azalıyordu, eve dönünce mutlaka annelerinin hergün inatla onlara yaptırdığı işlere girişiyorlar, doğal olarak da ders çalışacak ne vakitleri nede güçleri oluyordu. Erkek öğrenciler ise başka alemdi. Tembeldi keratalar. Okuldan boşalmış zemberek gibi fırlayıp giderler defter ve kitaplarını dahi sıralarında bırakırlardı. Arkalarından ödevlerinizi yapın demek komik oluyordu ama usanmadan hergün tekrarlanıyordu.

Adına sınıf dedikleri tek göz odayı itina ile toparlayıp temizledi. Ertesi gün işleyeceği dersi gözden gecirdi ve sobayı sabah için doldurarak günlük görevlerini bitirdi. Yorgunluktan sıralardan birine çöktü ve hayatını gözden geçirmeye başladı.

Öğretmenliği isteyerek seçmiş, çok uzun süreler MEB tarafından atanmayı beklemişti. Bu arada zaten orta hallinin hayli altında emekli memur olan babasının çökmüş omuzlarına daha fazla dayanamayıp bu süreçte bulduğu geçici işlerde çalışmıştı. Sabah erkenden kalkıp, kitap pazarlamak amacıyla yollara düştüğü, olmadık insanların tacizlerine maruz kaldığı o günleri hiç unutmamıştı. Derken bir gün mucize olmuş, belkide siyaseten ucu kulpuna denk gelmiş, MEB tarafından samanlı kağıda yazılmış iki satır resmi yazıyla, atamasının yapılacağı tarih belirtilerek hazır bulunması istenmişti. Sonrası büyük bir hızla gelişti. Anadolu'nun küçük bir köyüne çıkmıştı tayini ve herşeye rağmen çok sevinmişti Ayşe öğretmen. Haritayı önüne açmış büyük bir iyimserlikle tayin olduğu köyün yerini aramıştı. Daha sonra oturduğu ilin Milli Eğitim  Müdürlüğüne müracaat etmiş, defterleri dosyaları uzun uzun karıştırmışlar, ve o köyün bağlı bulunduğu il ve ilçeyi belirlemişlerdi. Oradaki hafif badem bıyıklı memur, önce kız başına ne işi olduğunu uzun uzun sormuş, sonrada isterse istifa ederek yerini ihtiyacı olan bir erkek arkadaşına bırakabileceğini israrla, inatla ve uzun uzun anlatmıştı. Biliyordu böyle tipleri amaç kadın öğretmenleri çalışmaktan caydırmaktı. Yememişti ve hazırlıklıydı ayşe öğretmen. Anne ve babasıyla helalleşti. Şehirler arası otobüs terminaline giderek bulduğu ilk otobüsle o okulun orada olduğunu söyledikleri İl'e ulaştı. Akşam çömüştü ve nerede kalacığını bilmiyordu. Otogardaki polislerden birine öğretmen olarak atandığını  ve gideceği köyün adını verdi. Polisin sıkıntıyla karışan yüzününden birşey anlamamıştı. Zor şartları yaşadığı her halinden belli olan polis vaktin geç olduğunu bu gece şehirde kalması gerektiğini, öğretmen evi olmadığını, sadece jandarmaya ait küçük bir misafirhanene olduğunu söyleyerek onu vilayete götürdü. İl jandarma komutanı acının her türünü görev yaptığı yerlerde görmüş sert bakışlı babacan bir askerdi. Üstelik kendi kızıda Anadolu da bir yerlerde görev yapıyordu. Gereken her kolaylığı gösterdi köyün yerini tam bulabilmek için kendi haritalarında uzun uzun araştırdı ve kendi eliyle onu misafirhaneye teslim etti, ertesi günde vilayetteki görüşmesinden sonra oraya gidecek bir birliğin yanına katacağını söyledi ve akşam kendilerine yemeğe gelmesini tembihlemeyi de ihmal etmedi.

Vilayetteki benzer caydırma cabalarından sonra askerlerle birlikte bir araçla yola çıktı uzun maceralardan sonra bir vadi içindeki köyüne ulaştı. Birlik komutanı yüzbaşı onu doğrudan muhtara götürdü. Sonra hep beraber okula gittiler. Adı okul denilen bu bina bir buçuk göz odaydı ve damı zor geçen kış şartlarında çökmüştü. Muhtar ağzının içinden bu bina adam olmaz diye homurdandı en iyisi kasabaya geri dönüp orada bir görev istemeli idi. Zaten eğitim kanunu değişmişti artık zorlama falan yoktu. İlk tepkiyi kendisine eşlik eden genç ve sırım gibi jandarma yüzbaşısı verdi. Söylediği net ve açıktı o okul tamir edilecek ve öğretim başlayacak. Bizde, il milli eğitim müdürlüğüde yardımcı olacak. Ardından İstanbul'da ki arkadaşlarının çelik orkide dedikleri genç öğretmen bastırdı. Neticede pes eden muhtar yardıma söz verdi.

Sonra olaylar hızla değişti. Okul el birliği ile tamir edildi,  sobası kuruldu,  köylüler dağdan kaçak odun kesip getirdiler. Herşeyin bu kadar yolunda gitmesi genç öğretmeni ürkütüyordu. Ona anlatılanları hatırladı, taciz edilenleri hatta tecavüz edilenleri duymuştu. Ama köy özellikle kadınlar tuhaf bir şekilde ona sahip çıkmışlardı. Tek problem köyün imamıydı. Köyde kuran kursu açmak istiyor, okula giden özellikle kız talebeleri engellemeye çalışıyordu. Sonunda dayanamayan Ayşe öğretmen, bir gün aniden imamın camideki odasına gitti. Bütün açıklığı ile yaptığının kanunsuz olduğunu anlattı devam ederse onu valiye şikayet edeceğini söyledi. Hızını kesmeden Muhtarın odasına daldı. Kız çoçuklarını okuttukları için devlet   kadınlara ödeme yapıyordu. İmamın kuran kursu girişimini engellemezse valiyle görüşüp okula gelmeyenlerin parasını kestireceğini söyledi ve okula dönerken ayni şeyi köyün tek çeşmesinde çamaşır yıkayan kadınlara da tekrarlandı. Sonrası çok kolay çözüldü. Köylü kadınlar kocalarına baskı yaptılar onlarda muhtara, muhtarda imama.

Muhtar, bu işe çok kızmıştı. İlk görüşte en geç üç ay içerisinde tası tarağı toplayıp geri döneceğini zannettiği bu zayıf çelimsiz kız sert çıkmıştı doğrusu.

Peki siz ücra yerdeki köylerde görev yapan öğretmenlerin her işlerinin yolunda gittiğine inanıyor musunuz. Bana kalırsa inanın. Bu ülkenin insanları,  bazı kitaplarda yazıldığı, bazı eski filimlerde gösterildiği gibi kötü fikirli veya çabuk teslim olan kişiler değil. Ayşe öğretmen sadece şanslı ve inatçıydı. Hepsi bu...

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..