- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Post modern çağ
Post-modern bir çağda yaşıyoruz artık. Modern bir eğitim tezgahından geçtiğimiz için açıkçası bu çağı anlamakta biraz zorlanıyoruz. Bireyler gibi, ülkeler de zorda. Örneğin daha, sağlam bir düzen, hiyerarşi ve merkezi kontrolü sağlayamadan düzensizliği, anarşiyi, ademi merkezciliği yaşamak istiyoruz. Daha, milli devlet, çok partili siyasal yaşam, ulusal egemenliği yaşayamadan, mikro ölçekte etnik kimlikçi, ayrımcı, çatışmacı bir yapı ile karşılaşıyoruz. Daha, milli kimliği, milli kültürü geliştirmeden, tamamlamadan, yerel söylemlere daha büyük önem vermeye başlıyoruz. Bilim ve teknoloji sayesinde sağlıklı ilerlemeyi düşünürken, bugün ilerlemeye şüpheyle bakılıyor, yeni çağ dinleri doğuyor, teknoloji karşıtı reaksiyonlar gelişiyor. Gerçek en doğru yol gösterici derken, gerçeğe inanırken, orjinale, sahicisine inanırken, bir bakıyorsunuz realite önemini yitiriyor ve algılar gerçeğe dönüşüyor. İmaj baş tacı ediliyor, taklidler gerçeklerin yerini alıyor ve ayırt edilmesi neredeyse imkansızlaşıyor, her yer imajla doluyor, gerçekte var olmayan şeyler, gerçekte olanlardan daha fazla prim yapıyor. Eskiden ansiklopedi kullanırken, bilgide uzmanlık değerliyken, şimdi bilgi yönetimi, sadece ihtiyaç halinde web üzerinden, internetten bilgi edinme, klavuzluk ön plana çıkıyor. Kitle kültürü, kitle tüketimi bir zamanlar büyük kitleleri etkilerken, şimdilerde kültür kitleselliğini yitiriyor, küçük pazarlar için daha az üretime yöneliniyor. Bir zamanlar tek kanallı televizyonun etkisi varken, medya yayıncılığı revaçtayken, şimdilerde network, internette forumlar, intranet, bloglar, müşteriye hizmet eden medya, kişisel müzik, radyo gibi mecralar prim yapıyor. Bir zamanlar bilgi belli merkezlerde merkezileşmişken, şimdilerde bilgi her yerde sunulabiliyor, ulaşılabiliyor. Bir zamanlar yüksek kültürlülük kabul görürken, bu kültürün otoriterlğine saygı duyulurken, şimdilerde popüler kültür daha çok yayılıyor, popüler kültür ile yüksek kültür yüzeysel bir biçimde birbirine karışıyor. Tam gün çalışma bir zamanlar revaçta olurken şimdilerde esnek çalışma ön plana çıkıyor. Artık üretime tepeden, kuşbakışı ve bütüncül bir şekilde bakılmıyor, üretim proseslere, performanslara indirgeniyor. Eskiden sanata ve sanatçılara büyük değer verilirken, şimdilerde alt kültürlerin katılımıyla yeni sanatçılar yaratılıyor ve bu sanatçılar nedense uzun ömürlü olamıyorlar. Sabun köpüğü gibi bir çıkıp bir kayboluyorlar. Bir zamanlar genel sınırlar ve bütünlüğe değer verilirken, şimdilerde melezlik, kültürlerin yeniden organizasyonu yapılıyor. Mimaride uzun gökdelenlerin, binaların yerini, şimdilerde daha yatay ve ilginç mimarı tarzlar alıyor. Eskiden derinlik, köklü olmak değerliyken, şimdilerde yüzeysellik ve açık köklü olmak daha bir tercih ediliyor. Eskiden niyet ve amaçta ciddilik önemliyken, şimdilerde ciddiyetsizlik, oyun, alayımsı, şımarık olmak ön plana çıkıyor. Eskiden birleşmişlik önemliyken, şimdilerde bölünmüşlük, benliğin merkez olmaması, çoklu ve çatışmacı kimlikler revaçta oluyor. Eskiden organik ve inorganik arasındaki farklar çok belirginken, mesela insan ve makine gibi, şimdilerde organik-inorganik kavramları birbirlerinin içine giriyor. İnsan tipi robotlar piyasaya çıkıyor. Eskiden tek cinsiyetler takdir görürken, pornografi ayıplanırken, şimdilerde eşcinsellik, çift cinsiyetçilik, pronografi prim yapıyor. Eskiden kararlılık takdir görürken, şimdilerde havaya göre takılmak, ilkesizlik, tutarsızlık prim yapıyor. Eskiden kitap, kütüphaneler değerliyken, şimdilerde ise sanal medyalar, dosyalar, sanal kütüphaneler revaçta oluyor. Eskiden Makine Mühendisliği revaçtayken, şimdilerde Bilgi temelli disiplinler daha çok önem kazanıyor. Eskiden basit güzeldir, klasik güzeldir anlayışı övülürken, şimdilerde yenilik, innovasyon kavramları ön plana geçiyor. Eskiden nesne (obje) önemliyken, şimdilerde özne (subje) ön plana geçiyor. Eskiden gerçeğe iman edercesine güvenilirken, şimdilerde sanal, hayal, imajlar daha çok ön plana çıkıyor. Eskiden pazarlama ayıplanırken, şimdilerde baş tacı ediliyor. Neden? Çünkü pazarlama algılanan gerçektir, algıların yönetimidir. Gerçek artık tahrip edilmektedir. Eskiden gerçeklik temelinde maddeye önem verilirken, şimdi manevi olanlar, dinsel mezhepler daha çok ön plana çıkıyor. Eskiden güzel olan çekici gelirken, şimdilerde çirkin olan çekici geliyor. Yani bir zamanların iticileri şimdinin çekicileri oluyorlar. Eskiden kural, kaideye büyük önem verilirken, şimdilerde kuralsızlık, anarşi daha çok prim yapıyor. Eskiden Newton fiziği ve determinizm felsefesi revaçtayken, şimdilerde Kuantum fiziği ve felsefesi prim yapıyor. Eskiden gerçeklik belli bir mekanda değerliyken, şimdilerde mekansızlık, zaman daha çok ön plana çıkıyor. Eskiden ev kutsanırken, şimdilerde metropollerin kafelerinde, AVM'lerinde, metrolarda zamanlar tüketiliyor.