Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '12

 
Kategori
Tarih
 

Pösteki saymak

Pösteki saymak
 

Pösteki sayanlar deli, sayılmaz diyenler akıllı olmuş.

Güzel hikâyeleri okuduğum zaman sizlere iletme isteğimde biranda gelişiyor.

Kendimi bildiğimden beri ailemden, çevremden duyduğum, kendiminde zaman – zaman kullandığım:

“Posteki Saymak”

Tabirinin nereden geldiğini açıkçası hiç düşünmemiştim.

Böyle o kadar çok tabirler varki, aslını araştırmadığımız, fısıltı gazetesi ile bildiğimiz deyimler.

 

Bu zamanda, televizyonlar, boyalı basın, radyo, reklam panoları bir sürü sanal âlemler varken bile bazı şeyleri yaymak, duyurmak bu kadar zorken o zamanlar nasıl yapılmış, hayret etmemek mümkün değil.

 

Bir iki kişinin yaptığı herhangi bir olay veya birinin söylediği bir söz asırlarca sonraya kadar gelebiliyor.

Düşünmek gerek!

Böyle o kadar çok sözler var ki…

 

Bu hikâyenin temel anlatısı şöyle…

Anlatmadan Postekinin koyun ve keçi postu olduğunu söylemek gerek…

 

Çok eskilerde; Toptaşı Bimarhanesine – burası akıl hastalarının tedavi edildiği hastaneymiş. Bir Paşa idareci olarak tayin olmuş.

 

Paşa için değişik bir yer, değişik bir iş.

Önce ne olduğunu anlamak istemiş.

Hastaları incelemiş, tedavilerinin nasıl yapıldığını kontrol etmiş.

Hizmetliler nasıl görev yapıyor?

Bir süre sadece izlemiş.

 

Bazı deli denilenlerin ise akıllı olduğuna kanaat getirmiş.

‘Bunların hiç deli hali yok’ diyormuş, kendi kendine…

 

Sonra bir karar vermiş.

 

Bir pösteki getirmiş.

Hastaları tek – tek çağırıyor, onlara pöstekiyi gösteriyor, şöyle bir soru soruyormuş.

“Say Bakalım, pöstekinin tüyleri kaç adet? ” diyormuş.

Hasta pöstekiye bakıp:

“Bu zor iş sayamam – Bu sayılır mı Paşam – Nasıl sayayım, bu sayılmaz ki?”

Gibi itiraz eden cümleler kuruyorsa; Paşa karar veriyormuş.

“Bu deli değil, bunu hemen serbest bırakın. Haydi dışarıya…” Hasta:

“Başüstüne Paşam.”

Diyor birde üstüne üstlük saymaya başlıyorsa:

“Bunu koğuşuna ya da hücresine gönderin.” Diyormuş.

 

Bu böyle devam edip gitmiş.

Tabipler şaşırıyorlar ama ne yapsınlar. Paşa ve idareci! İtiraz edemiyorlar, seslerini çıkaramıyorlarmış. Bir süre sonra yine paşa pöstekiyi gösterip bir hastasına aynı şeyleri söylemiş. Bu defa hastadan gelen soru karşısında şaşırmış. Hasta:

“Nasıl sayayım Paşa Hazretleri?”

Diyince, Paşa bocalamış, bir süre düşünmüş. Hastaya cevap vermesi de gerekiyormuş.

“İşte böyle” demiş.

Pöstekinin kıllarını saymaya başlamış.

 

Bu böyle sürüp gitmiş.

Hastahanede pösteki doktor kontrolü gibi olmaya başlamış.

Pösteki sayanlar deli, sayılmaz diyenler akıllı olmuş.

 

Gel zaman git zaman, hastahanenin tabiplerinden biri çarşıda paşanın arkadaşlarından birine rastlamış.

“Bizim paşa ne yapıyor?” demiş.

Doktor gülerek cevap vermiş.

“Pösteki sayıyor!”

Adam şaşırmış.

“Nasıl Pösteki sayıyor?”

Doktorda, Paşanın yaptıklarını anlatmış.

 

Muhakak ki Paşanın arkadaşı, Pösteki Sayıyor tabirini başkalarına söylemiş, onlar da başalarına ondan sonra en büyük iletişim aracı olarak hala güncelliğini koruyan fısıltı gazetesi dilimize bu iki kelimeyi tabir olarak yerleştirmiş…

 

Allah kimseyi darda bırakıp pösteki saydırmasın…

 

 

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....