Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Poyraz Ülger'den Yazgı...

Poyraz Ülger'den Yazgı...
 


Bir gün düşlüyorum,

Hiç mi hiç buluta dalmasın.

MD

"Nokta, her zaman bir son değildir. 

Kimi zaman kendinden sonraki

harfin  büyük olacağını gösterir."

Adam Fawer

 

Rektör Ağabeyim Poyraz Ülger’in Değirmen ve Sevdadan Aşka yapıtlarından sonra üçüncü romanı Yazgı, şimdilerde elimin altında… Yazgı; nicelik ve nitelik olarak gerçekten ağır ve değerli bir yapıt… 520 sayfalı, kâğıdı kaliteli, 13,5 x 21 cm ebatlı. Üstelik kabartma resim ve yazılı…

Prof. Dr. Poyraz Ülger’i romanımızın 2. Yaşar Kemal’i olarak nitelendiriyorum. Yayımlanan üç romanını okursanız katılacağınızı umduğum sizin de düşüncelerinizi şimdiden kestiriyorum! Sn Ülger, çok okuyan ve araştıran bir beyin… Okuduğu klasiklerin ve özümsediği kimi özgün yazarların başarısında etkisi var, düşüncemi vurguluyorum. Hatta yazar bu konuda  :  “Beni etkileyen en önemli yazar Yaşar Kemal’in kitaplarıdır. Hemen hemen çok kitabını okudum. Ama aklımda kalan ve beni etkileyen ‘İnce Memed’’ hep satır satır beni doldurur.” demektedir.

Yazarının yazgı’ya uzun zaman ayırdığı ve yoğun çalışması sonrasında kitaplaştırdığının ayırdına vardım. Aile bireylerinin adlarını sayarak yapıtını onlara adamış olması, elbette ki gönül yüceliğinin net göstergesidir. Kim mi o adlar? Sayayım: Eşleri Şükran Hanımefendi, çocukları  Gürdal ve Gürsu, gelinleri Billur ve Funda, torunları Ali, Çınar, Poyraz ve Yasemin...

Yazgı; Semira ile Eser’in muhteşem denilebilecek öyküsü… Yapıtı okuduktan sonra:  ” İşte gerçek akıl adamı  ya da akıl danışılacak bu yazardır! ” diyebilirsiniz. Yapıt, 43 bölümler halinde ve akıcı anlatımla sıkmadan kendini okutuyor. Her bölüm başında tanınmış yazarların özdeyişleri var. 6. ve 14. bölümlerin başlarında dizelerime ve adıma da yer verildiğinden esenliklerimle saygı ve sevgilerimi sunarım. Ek olarak, okumayı sevenlere böylesi bir yapıtın okunmasını salık veririm.

 

Çevremi sıklıkla gözlemlediğimde varlıklı insanların bile çoraklığı beni üzüyor! Oysa okuma üstüne bakınız M. Kemal Atatürk derin anlamda neler söylemiş:  “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.”

 

Güçlü kalem, düşün adamı ve araştırmacı yazar Uğur Mumcu : “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.” demedi mi? !

                                                                                    ***

                 Yazgı’nın arka kapak yazısını şu seçkin ve özenli tümceler bezemektedir:

“Yazgı, Güldünya'nın yaşam öyküsünü anlatıyor. Bu toprakların insanlarının bir türlü yenemediği töre kurallarının, üstüne eklenen törenin, cehaletin ve tüm hayatlara mal olan hataların içinde yaşayan, bu topraklarda doğan talihsiz ve kaderi baştan beri kara yazılmış nice kızların öyküsü...

 

Töre evliliklerinin berdel evliliklerinin ve başlık parası ile yapılan evliliklerin toplumda yarattığı kalıtsallığın öyküsü...

 

Güldünya zaten güzeldi. İnce uzun bedenine yakışan sarı saçlarını, bir omzuna dökerek, bir topuz yaparak, sokakta yürürken, Mardin'in yabancısı olduğu, her halinden belliydi. Yürüyüşü güzeldi. Sarı saçları ve başını, yürüyüşüne uygun sallayışı güzeldi. Mavi gözleriyle etrafı izleyişi ve tanımaya çalışması güzeldi. Konuşması güzeldi. Birisiyle konuşurken hitabetli ve karşısındakini dinlemesi güzeldi. Cesareti güzeldi. İçinde korku taşımaması güzeldi. Sıcakkanlılığı güzeldi. Sevecenliği güzeldi. Munis yapılı oluşu güzeldi.

 

Peki ya yazgısı? Türkiye’deki milyonlarca kadınla ortak kaderi paylaşan Güldünya'nın özgürlüğe ulaşma çabasını okurken, hem içinizde bir yer acıyacak, hem de içinde yaşadığınız coğrafyanın belki de en acın yüzüyle, çok duru bir anlatım ve gerçeğin keskin ifadesi eşliğinde karşı karşıya geleceksiniz...”

 

                                                                                      ***

Yazgı; Güneydoğu Anadolu'nun renkli ya da trajik dokusunu yansıtan özgün anlatımlı bir bir roman… Özellikle canlı kılan güçlü betimlemeler var. Okur,  ilk elli sayfadan sonra kendisini romanın içinde ve bir o kadar da derininde buluyor.

Öyle ki, kimi karakterlerle okurun özdeşleşmesi bile gerçekleşiyor. Yazarın özenle ve anlamlı olarak koyduğu onlarca ad, belleklerde yerini alıyor. Yapıtta sevinç de acı da iç içe… Yazar, özellikle Eser’i, Samira'yı ve Güldünya’yı okurun yüreğinin tam ortasına yerleştirmeyi başarmıştır!

Yazarın Yaşar Kemal anlatımına eş harika bir dili var! Ayrıca düşsel zenginliği romanı gerçekçilik çizgisiyle örtüşür konuma getirmektedir. Yazar, araştırmaya ve bilgi derinliğine dayalı uzun soluklu çabası sonrasında yapıtı okuruna ulaştırılmayı başarmıştır. Yapıt, trajik bir sonuçla noktalanmaktadır.

YazgıAltın Bilek Yayınları arasında romanlaştırılarak adı duyulmuş tüm kitapçılarda satışa sunulduktan sonra en çok satan kitaplar arasında 1. sırada yerini almaktadır.

Altın Bilek Yayınları’nın genç, kibar ve geleceği parlak yayınlar genel koordinatörü İlker Balkan’ı tanıma şansım oldu!  Yayınevindeki yapıtlara şöyle bir göz gezdirdiğimde;  pırıl pırıl ve nitelikli… Yayınlarının beli başlı tüm kitapçı sergenlerinde yerini aldığına tanık oldum.

Altın Bilek Yayınevi, dün Taksim Titanik City Hotel’de yazarları bir araya getirdiği ve kitapların da sergilendiği tanıtım kokteyli’nde Yazgı, göze çarpan ve ilgi odağı olan yapıtlar arasında yerini aldığını gözlemledim!

Onlarca klasikleri okuyup özümseyerek üç nitelikli romanını yazınımıza kazandıran Ağabeyim Poyraz Ülger’i kutluyorum ve alkışlıyorum!

                                                                                         *

Gözlerimi aldılar elimden, geri vermiyorlar bana

   Ne kayıp, sizi dünya gözüyle görmemek bir daha?

Can Yücel

*

Bu yazgı da benden olsun !

                 Yazgı                           

                                                        Zamansız sancılarla enikonu 
                                                        Rahatsızlık yeli esti anamdan 
                                                        Azgın karakışta yitirdim onu 
                                                        Canyıldızım kayıp gitti dünyamdan.

                                                        İp atlamadım, top da oynamadım 
                                                        Parklarda koşturduğum da olmadı 
                                                        Asla babamla arkadaş değildim 
                                                        Çocuk dünyam günlerine doymadı.

                                                         Yalnızlığımda arttım ve çoğaldım 
                                                         Ne ki yoruldum, hem de çok yoruldum 
                                                         Bir gün olsun şöylece dinlenmeye 
                                                         Adam gibi vakit bile bulamadım.

                                                         Beklediğim yel hiç mi hiç esmedi 
                                                         Umutsuzluğa da ödün vermedim 
                                                         Fırtına, bora hiç rahat vermedi 
                                                         Kırıldım, kırıldım da eğilmedim.

                                                                    Muhsin DURUCAN

                                                                                  *

 

                                                         muhsindurucan@hotmail.com

 

                    

 

 

 

 

 

                

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..