Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '11

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Prag Kilisesinde Ayindeyim

Prag Kilisesinde Ayindeyim
 

Ayine katıldığım kilise.


Prag Notları, no:5
Prag ellerinde gezip gördüklerimizi yazmaya gayret ederken biraz lafı uzattığımın farkındayım. Söz verdiğim üzere kilise maceramı anlatayım da ondan sonra gidişata göre belki bir yazı daha yazarım.

Bu macerayı Prag’daki beşinci günümde yaşadım
ve herhalde ömrüm boyunca unutmayacağım özel anlardan biri olarak kalacak. Olursa ilerde torunlarıma da anlatırım. Tabi ondan önce size anlatmam gerekiyor :)

Pazar günü zevce hazretleri sabah erkenden Türkiye’ye dönmek üzere havaalanına gittiğinde ben kardeşimin evinde günün planını yapmaktaydım. Zira önceki gün gezemediğimiz Ulusal Müze aklımda kalmıştı. En azından bir müze göreyim ki genel kültürüme de katkı sağlasın. Gönül isterdi ki Prag’ın altını üstüne getireyim, ne kadar müze varsa gezeyim. Ama buna ne zamanım elveriyor, ne de fıtığım. Evet belimdeki rahatsızlıktan ötürü günde birkaç saat gezmekle iktifa etmek durumunda kalıyorduk. Olsun, bu kadarına da şükür. Az zamanda çok yer gördük vesselam..

İşte havanın buhranlı ve kasvetli olmasına aldırış etmeden (zevce hazretleri gider gitmez hava bozdu, iki gün güneşi görmedik) yola koyuldum. Nasıl olsa tramvayla kısa sürede oraya ulaşacaktım. Nitekim öyle de oldu, sakin bir günde müzeye girdim. Giriş ücreti makul sayılır ancak içerde fotoğraf çekmek için ayrıca para vermek gerekiyormuş. Ben bunu bilmeden şakır şakır fotoğraf çekiyordum. Görevli yaşlı bir amca geldi, “fotoğraf kartınızı görebilir miyim?” dedi. Ben “Aha yaşa bastık ne fotoğraf kartı yahu” diye geçirdim içimden. Sonra alel acele makineyi çantama koydum, “pardon, bilmiyordum” deyip olay mahallinden uzaklaştım, bir daha fotoğraf çekmedim tabi.

Müzeyi enim konum gezdikten sonra
eve gitmek üzere yola koyuldum. İstedim ki eve giderken de etrafı seyrederek zevkine vara vara gideyim. Günlerden Pazar idi ama öğleden sonra kilise ayini olmaz diye düşünüyordum. Nitekim yolda gördüğüm birkaç kilise kilitliydi. Tramvay biletimin süresi bittiği için yenisini almak üzere merkezi bir meydana (Andel) doğru yollandım.

Bu arada Karluv Most ismindeki tarihi köprü maceramızı da anlatmak isterim. Kısmet..

Ben meydana giderken yolda bir kiliseye denk geldim. Hayli heybetli bir görünümü vardı. Yolun karşı tarafındaydı. Karnım acıktığı için aldığım abur cuburu yerken kiliseyi seyre daldım. Ben uzaktan seyrederken bir kişi kapısına kadar gitti, penceresinden içeri baktı.. Saat 17.30 civarı ama hava bulutlu olduğundan sanki akşam gibi.

Beni de bir merak saldı.
Hemen karşıya geçtim, kilisenin kapısından içeri baktım. Baya karanlık olduğundan net seçilemiyordu. Ancak sütunların ve tavanın ihtişamını görebiliyordum. Kapıyı hafif zorladım, kapalı. İçeriyi seyretmeye devam ettim. Derken görüm içerinin karanlığına alışınca sıralarda bir insan kafası fark ettim.

Sonra diğer sırada da bir kafa görünce kapıyı biraz daha zorlamak geldi aklıma. Zorladım da. Ama açılmadı. Ne ki sonra yeniden zorladım. Açılıverdi. Meğer biraz sertçeymiş. Zorlamak gerekiyormuş. Hemen içeri yollandım. En ön sıraya oturdum. Etrafı seyre daldım. Biraz kasvetli ama heybetli bir havası vardı. İkinci sırada oturan yaşlı bir teyzeymiş. Fısır fısır dua ediyordu. Aklıma parlak bir fikir geldi. Ne de olsa Allah’ın evindeydim. Ben de dua edeyim dedim. Çantamdaki minik Yasin kitabını çıkardım. Sessizce Yasin okumaya başladım.

İçerisi hayli karanlık olduğu için bazen gözlerim harfleri seçemez oluyordu. Birazcık ezberime dayanarak okumaya gayret ettim. Derken ilginç şeyler olmaya başladı. Az önce karanlıktan harfleri seçemezken içerisi aydınlanmaya başladı. Önce gözüm karanlığa gittikçe alışıyor galiba diye düşündüm. Ama hayır! Basbaya içerisi aydınlanıyor.. Yavaş yavaş bir ışıma var.. Allah Allah!

“Hah! Allah kiliseye Nur indiriyor!”
dedim ve ürperdim. Çünkü gittikçe içerisi parlak bir hal alıyordu. Hafiften korkmaya da başladım doğrusu. Hiç böyle bir şey yaşamamıştım. O parlaklık gittikçe artıyor ve her yeri ışıtıyordu. Üstelik tam benim yan tarafımda en parlak halde görünüyor ve oradan etrafa yayılan bir hale şeklinde görülüyordu.

Ne ki sonra cesaretimi toplayıp kafamı hafifçe kaldırdım.
Etrafıma şöylece bakındım. Arkamdaki yaşlı teyze fısır fısır duasına devam ediyordu. Diğer yandaki teyze sessizce oturuyordu. İkisinin sakin hallerinden cesaret aldım, demek ki anormal bir şey yoktu. O zaman gariplik bendeydi. Zaten böyle haller herkese görünmez ki!

Kafamı yukarı kaldırınca gerçeği öğrendim
. Meğer kilisenin ışıkları yakılmış. Lambalar yavaş yavaş parlayan cinsten. Hani şu sokak lambaları gibi. işte bu lambaların yavaş yavaş parlaması biraz da benim o an içinde bulunduğum hal beni farklı düşüncelere sevketmiş :)

Lambalar iyice parlaklaştı. Ardından çanlar çalmaya başladı. Saat 18 olmuş. Kilise çanlarının susmasından sonra kısa süre içinde doldu. Demek ki ayin olacak.. E hazır abdestim de varken ayine katılayım dedim :) Duamı bitirip arka sıralardan birine geçtim. Derken rahipler geldi. Filmlerde gördüğüm ayinlere benzeyen bir ayin yapıldı. Ayinin bitmesini bekleyemedim, zira evde yemeğe bekliyorlardı. 15-20 dakika ayine iştirak edip oradan ayrıldım..

Hoş ve farklı bir deneyim oldu benim için..

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

İstanbul / 26 Mayıs 2011

Twitter.com/murathacioglu

murathacioglu.com

Prag Notları, no:1 Nerde Trak Orda Prag

Prag Notları, no:2 Prag Nehri Akmam Diyor

Prag Notları, no:3 Prag Prag Olalı Böyle Zulüm Görmedi

Prag Notları, no:4 Prag Kızları Pek Yaman

Prag Notları, no:5 Prag Kilisesinde Ayindeyim

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..