Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '16

 
Kategori
Siyaset
 

Prestij

Prestij
 

Alıntı


Latince’den Fransızca’ya, oradan da bize misafir gelip vatandaşlık hakkı elde ederek dilimize yerleşmiş “prestij” sözcüğünün karşılığı 'saygınlık' olsa gerektir.

Prestij’in söylenişindeki fiyaka ve çapkın duruşuna karşılık, saygınlık’ın oturuşundaki ağırlık ve bin yılları kapsayan bilgelik tartışılamaz bile.

Fakat konumuz bu değil…

Konumuz, bireyler olarak kendimizi ve ülkemizi temsil etmekle ilgili. Dolayısıyla prestij ve saygınlık sözcükleri devreye girecek.

Bireysel olarak her gün, her yerde  bir şeyleri temsil ederiz. Ailemizde aldığımız terbiyeyi, diplomasını aldığımız okullarımızı, mesleğimizi, dostlarımızı… Uzun uzun sıralamak mümkün.

Kız istemeye giderken oğlan tarafı, kendi sülalesindeki saygın yaşlıları yanlarına alırlar. Çünkü o aileyi onlar temsil eder.

Büyük şirketlerin devasa maaşlarla akıllı, çalışkan, eğitimli, bilgili ve yaratıcı insanları CEO olarak seçmelerinin altında yatan asıl gaye temsildir. Şirketin bu üst düzey yöneticisi öncelikle o şirketin saygınlığını gösterir. Bu yüzden prestijli kimselerdir kendileri.

Aileler, şirketler derken tüm bunları kapsayan en büyük öge ülkedir. Ve ülkeleri başkanı, başbakanı, cumhurbaşkanı temsil eder.

İşte bu yüzden başbakan veya cumhurbaşkanının en az bir fakülte mezunu olması kanunla sabitlenmiştir. Hatta keşke en az yüksek lisans yapmış olmak, mümkünse doktorası olmak, milletvekilliği adaylığı için kıstas olsa da memleketin yüzü aydınlansa…

‘Temsil’, ‘saygınlık’ ‘prestij’ gibi kavramlar oldukça önemlidir. 

Anayasamızdaki cumhurbaşkanı kavramı da tamamen temsil yetkisi ile vardır. Bu yüzden tarafsızdır. Çünkü kız istemeye giden aileden, şirketlerdeki ceo’lara varıncaya kadar herkesi o temsil eder.

Keşke o kadarla kalsa temsil ettiği değerler…

Ülkenin maddi ve manevi kıymetlerinin simgesidir, devletin başı.

Ölüsünü dirisini, gelmişini geçmişini hepsini simgeler.

Dar bir sokakta, iki karo taş arasından başını güneşe çıkarmış, cılız bedeniyle yaşamı kutsayan nazlı gelinciği temsil eder. Dikkatsiz birinin ayağı altında ezilmekten son anda kurtulup yine de  yuvasına yem taşıma derdindeki topal karıncayı temsil eder. Henüz hayatın farkında olmayan ve bu yüzden neşeyle oradan oraya koşturan kuşlar kadar sevimli, filizler kadar canlı ve umutlu çocukları da temsil eder!..

Bu nasıl ağır bir yüktür ki dağdaki kurttan, ovadaki keçiye; gökyüzündeki kuştan, toprak altındaki solucana kadar her nüve omuzlarına biner! Yer üstündeki tarihi eserlerden, yer altındaki maden cevherine kadar...

Cumhurbaşkanlığı forsumuzda on altı tane yıldız vardır ve her biri geçmişte kurulan on altı Türk Devletini işaret eder. Geçmişteki on altı Türk Devleti’nin askeri kıyafetlerini mankenlere giydirip önlerinde fiyakalı fotoğraf çektirmek değildir, geçmişi temsil etmek!

Orhun kitabelerini yazdıran görklü bilinçten, kartal başlı Selçuklu’ya; Kutadgu Bilig’den Sultan Mehmet’i Fatih yapan Ak Şemseddin’e uzanan sürecin, mimarisinden mesnevisine, kervanlarından, bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen akıncılarına varana kadar her ögeyi temsil etmektir… 

Hele de Türkiye'yi temsil etmek ne büyük sorumluluk... İşte bu noktada fiyakalı prestij sözcüğü yetmiyor bize. Saygınlık denen o ağır endamlı, bilge bakışlı vakar gerekiyor. Saygınlık kavramının içini doldurabilecek eğitim, kültür ve evrensel birikimden söz ediyorum...

Demem o ki, uluslar arası düzeyde ülkeyi temsil eden şahsın itibar kaybı sadece kendisinin değil; topyekun bir ulusun, ülke toprakları üzerinde yaşayan her canın, geçmişten gelen tüm kültürel birikimin de saygınlığına dokunuyor.

Topal karıncadan, tarhana çorbasına; Bilge Kaan’dan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e kadar…

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..