Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

Prof. İdris Bal: Bakın, çözüm sürecinde ne olacak!

Prof. İdris Bal: Bakın, çözüm sürecinde ne olacak!
 

Siyaset bilimci ve siyasetçi Prof. Dr. İdris Bal (Kütahya1968)


AKP’de 'vizyon büzülmesi' nasıl oluştu?

AKP’nin yürüttüğü siyaset üzerine bazı yorumlarından dolayı aldığı yoğun tepkiler üzerine istifa eden ve yakında AKP'den atılması beklenen Prof. Dr. İdris Bal bugün ‘Ben kucağını açmış, vizyonu geniş bir AK Parti’ye girmiştim. Vizyonun büzülmesiyle beraber dış siyasette de vizyon büzüldü. Bu geriye gidişin başlangıcıdır. Artık küresel bir çağda yaşıyoruz. Toplumu sıkboğaz edemezsiniz. Bu kadar gizli kapaklı iş yapamazsınız’ açıklaması ile gündeme düşen çok çarpıcı açıklamalarda bulunmuş.

AKP Genel Başkan Özel Kalem Müdürü ve Danışmanı 22. Dönem AKP Balıkesir milletvekili Dr. Turhan Çömez ile Milli Görüşçü, eski Maliye Bakanı ve eski AKP’li Doç. Dr. Abdüllatif Şener'den sonra AKP'den bağıra çağıra ayrılan Prof. Dr. İ. Bal da AKP'ce uygulanan siyasetten çok dertli. Abdüllatif Şener’in özelleştirme işleri ile GalataPort dayatmaları karşısındaki tepkilerine karşılık İ. Bal’ın tepki koyduğu olaylar birbirinden oldukça farklı özler taşıyor. Gözlediğim kadarı ile Prof. İ. Bal, son iki yıl içerisinde orantısız güç kullanımı, PKK ile varılmak istenen çözüm süreci sarmalı, Mısır, Alevi-Sünni kutuplaştırılmasının yaratılmaya çalışılması, kıskaçtaki örgüt PKK'nın kurtarılması, Kürdistan raporu, AKP'de vizyon daralması, kız-erkek karışık evde oturulması, dershaneler, fitnecilik, demokrasi ve demokratlık gibi olayları içeren değerlendirmeleri bakımından oldukça anlamlı çıkışlarda bulunmuştur.

Bilindiği gibi A.Şener’in maliyeciliği ve iktisatçılığı gereğince haklı görülebilecek o çıkışı ile İstanbul Boğazına vurulacak olan bir ucubeden kurtarmıştır. İ. Bal’ın siyaset bilimci olarak irdeleyerek tepki koyduğu olaylar ise AKP’nin çok büyük umutlarla yola çıkarak nerelerde nasıl tökezlemekte olduğunu ve gelecekte ne gibi açmazlarla yüz yüze kalınabileceğini göstermesi bakımından ayrı bir değer taşımaktadır.

AKP’nin ünlü ‘Açılım Süreci’ nasıl bir ‘çözülme süreci’ yaratabilir?

Bu konuların ayrıntıları kendi yarımları yanında son günlerde Diyarbakır’da yapılan görüşmelerin perde arkası yansımaları ve BDP eş başkanı S. Demirtaş’ın 'önümüzdeki dönem müzakerelerinin başlıklarından biri de Apo’ya özgürlük olacaktır' içerikli son açıklamaları, ona ve diğer ayrılıkçılık söylemlerini hiç bırakmayan BDP'lilere bu çıkış cesaretini veren AKP’nin nasıl bir yol ayrımına doğru sürüklenmekte olduğunun çok açık delilleri değil midir?  Bugün Leyla Zana’nın ‘İmralı Barış Süreci’ adını verdiği son aylardaki gelişmelerin devamını beklercesine yaptığı ‘Başbakan Erdoğan’ ve ‘Sayın Öcalan’ etkilerini tartışmaya açması ise AKP’nin 2005’ten bu yana ‘yola devam’ dercesine uygulamaya çalıştığı ağızlara sakız olan ‘Açılım Sürecinin nasıl bir ‘Çözüm Süreci’ yaratmaya başlamaktadır hep birlikte görüyoruz.

Türk toplumunu oluşturan bütün soy, boy, millet, kavim, kardeş, aşiret, din, mezhep, hukuk, yargı, mülkiyet, ortak değerlerimiz, insan hakları ve yan yana yaşama bilinci içerikli bin yıllık kardeşlik ve etle tırnak gibi kaynaşmışlığı içerdiğini sandığım Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nden hiçbir haber çıkmaması da AKP’nin kafasının iyiden iyiye karışık olduğunun bir başka yönünü göstermiyor mu?

Demokratlıkta da geriye gidişin bir başlangıcı varmış

Kesin ihraç talebi üzerine AKP’den ayrılan Kütahya Milletvekili İdris Bal, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında iktidarı ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yönetim tarzını ağır bir biçimde eleştirerek, ‘Perdenin bir önü vardı, bir de arkası vardı. Çok pis bir oyun bu’ diyerek çok tartışılacak açıklamalarda bulunmuş.

Onun, 'Ne Gezi’de söylediklerimden ne çözüm sürecinde ne Mısır’la ilgili ne de kadın-erkek aynı evde kalmasıyla ilgili söylediklerimden pişmanım. Bakın Mısır’da büyükelçimiz kovuldu. Çözüm sürecinde de gerçek göründü, ama örtülmeye, kapatılmaya çalışılıyor. Seçime kadar örtülmeye çalışılıyor, ama göreceksiniz, ortaya çıkacak. Bu bir zaman kazanmaydı. Keşke gerçek barış olsaydı. İleride bundan sıyrılmak için ‘Biz elimizden geleni yaptık’ diyecekler, suni bir Türk milliyetçiliği yapacaklar ve günah keçileri bulacaklar. Bir yere not edin bunu. Bakın çözüm sürecinde ne olacak!' yorumu AKP’nin ne gibi örtülü tasarılar ile yola devam etmek emelinde olduğunu anlatıyor kısaca.

İ. Bal geçen hafta gerçekleşen AKP’den istifasının ardından seçim bölgesi Kütahya’ya giderek yakın çevresi ile görüştükten ve birkaç gün dinlendikten sonra bugün TBMM’deki konuşmasında dile getirdiği ‘Demokratlık öyle bir şeydir ki zayıf iken, ezilirken herkes demokrattır. Esas demokratlık güçlü olduğunuzda, korkularınız sona erdikten sonra ortaya çıkar. Ordu, istihbarat daha makul hale geldi. Tam da birinci sınıf demokrasiye gidiyoruz derken, arkadaşlar dediler ki; ‘Biz bunu iktidar için yaptık, biz bunu hazmetmemiştik.’ Ve kucak kapanmaya başladı’ açıklaması ile demokrasi tarihimize geçebilecek bir yorumda bulunmuştur.

AKP neden giderek küskünler partisi gibi olmaya başladı?

Aşağıda da değineceğim gibi PKK-KCK-BDP ve M. Barzani’nin Büyük Kürdistan düşü kapsamında gelişen terör saldırıları ile ayrılıkçı siyaset söylemlerine karşı AKP’nin kamuoyunda son beş yıldan bu yana belirginleşen ‘bölünerek parçalanma’ korkusunu yenememiş olması geçerliliğini koruyor. İ. Bal’ın söylediği gibi AKP geçen ay açıkladığı ‘demokratikleşme paketi’ sarmalında olduğu gibi yepyeni bir dizi oldubitti dayatmaları karşımıza çıkar ise bakalım ne gibi yorumlarda bulunacağız. Bana göre Abdüllatif Şener’in bazı konulardaki öngörülerinde olduğu gibi İ. Bal da haklı çıkacak gibi görülüyor.

Ne yazık ki geçtiğimiz yıllarda görevden alınanlar, bakanlık ümidi ile yanıp tutuşanlar ile seçim listesinde sonlara konularak bir daha seçilmesi engellenenlerden hiç mi hiç ses çıkmıyor.

'Darısı her şeyi sineye çeken diğer vekiller ile profesörlere olsun' demekten başka ne gelir ki elden. Oysa kim bilir seçimler sırasında oynanan kirli oyunlar, iltimaslar, adam kayırmalar, oy almak için dönen paralar, TBMM’deki tartışmalar, kapalı kapılar ardındaki değerlendirmeler, para-kredi-ihale işleri, nereden buldun yasası konularında neler konuşulmuş hiç bilmiyoruz. Merak bu ya ben bu gibi konuların yazılmasını, tartışılmasını istiyorum.

Öte yandan ABD, İngiltere, Katar ve K. Irak ile ulaşılmak istenilen amaçlar yanında daha iki yıl önce peş peşe onlarca askerimizi şehit etmesi üzerine Başbakanın ‘bıçak kemiğe dayandı’ açıklamasının ardından sözde bir ‘çözüm süreci’ ile AKP hangi gizli tasarılar ile Türkiye'yi nereye götürmek istiyor, bunları bilmek hakkımız değil mi?

Ne ‘barış süreci’ ne ‘çözüm süreci’ bir tek ‘İmralı Barış Süreci’ vardır

Bir de az önce sanal ortama düşen Brüksel kaynaklı bir habere göre L. Zana PKK-BDP ortaklığının ‘Savaş Süreci’, AKP’nin ‘Çözüm Süreci’ olarak adlandığı dokuz aylık sözde bir ateşkesten sonra yapılması gerekenler (?) konusundaki işlere ‘İmralı Barış Süreci’ adını vererek AKP’nin başını ağrıtacak  çok çekişmeli bir sürece girilmekte olduğunu da vurgulamış oldu. Anlaşılan o ki yıllardan beri üzerinde çalışılan ünlü ‘barış süreci’ ile ‘çözüm süreci’ karşısında olası bir ‘basış görüşmeleri’ için tek yetkilinin terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan ömür boyu hapse mahkûm olan A. Öcalan’ı tek yetkili olarak öne süren ‘İmralı Barış Süreci’ var artık.

L. Zana’nın ‘İmralı Barış Süreci’nin bundan önceki barış teşebbüslerinden faklı, iki gerçek muhatabın, iki güçlü liderin bizzat bu süreci yürütmeleridir. Türk kamuoyu üzerinde Başbakan Erdoğan'ın etkisi nasıl tartışılmazsa, Kürt kamuoyunda da Sayın Öcalan’ın etkisi tartışılmaz’ sözleri AKP sözcülerinin kamuoyuna yeni bazı açıklamalarda bulunmasını gerektirecek bir söylemdir. Görülen o ki Ankara-İmralı-Oslo-Erbil-Kandil beşgeninde on yıldan bu yana gerçekleştirilen örtülü görüşmelere göre çizilen yol haritası tıkır tıkır işlemektedir, kim ne derse desin.

AKP’nin Çözüm Süreci ile ayrılıkçı söylemler ile yine ayrılıkçı ve Milli Birlik ve Kardeşlik'ten kopuşları da içeren bazı uygulamaların yaygınlaşmasına hizmet ettiğini gözlemlediğim BDP-PKK yol arkadaşlığı kadar Batı'ya da yaranılabilmek için içerisinde 'demokrasi' yolunda ilerlemeyi çağrıştırıyor gibi bir nitelemenin de bulunduğu ve ancak bugün TBMM'ne gönderilen on yedi maddelik 'demokratikleşme paketi' kanımca AKP'nin içerisinde otuz yıllık silahlı mücadeleyi de içeren Kürtçü söylemleri yumuşatmak eğilimlerini dizginlemek değil daha da güçlendirecektir.

Gerçekten demokratikleşiyor muyuz?

Bu bağlamda hiç bir eşit yurttaşlık ve yargılama hukuku yanında ortak değerler bağlamında AKP'nin adını koyduğu ancak bir türlü yaygınlaştıramadığı Milli Birlik ve Kardeşlik yakında TBMM'de öncelikle MHP ile CHP sözcülerince tartışılacak olan 'demokratikleşme paketi' içerisindeki toptancılık içerikli maddeleri bakımından sert eleştiriler alacaktır. Atalarımızın 'aba altından sopa göstermek' benzetmesine uygun düşen içerikleri yanında sözde 'ayrımlık' içerikli suçlara verilecek cezaları arttırmayı da gündeme getirmesi bu toplumda yaygın bir çatışma ve ayrımcılık yaratan hiç bir olumsuz gelişme ile ilgili değildir. Çünkü biliniyor ki hiç kimse ne öğrenci andı (ki Danıştay'ın 18.02.2011 kararın ile kaldırılmasına izin verilmemiştir), ne ayrımcılık içeren kavgalar ne de beldelerdeki belediyeler bakımından bir birine düşmedi, kan çıkmadı ve bu konular için hiç kimse yer altına çekilerek silahlı örgütlenmeye girişmedi.Bu bağlamda AKP ile basın yayındaki pek çok sözcülerinin ballandıra ballandıra anlattıkları Demokratikleşme Paketi içerisinde olması gereken üç ya da dört madde dışında yer alan aşağıdaki önerilere bir bakalım, dilerseniz. 

İlkokullardaki öğrenci andı uygulamasının kaldırılması, 

Köy isimlerinin değiştirilmesi, 

Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu kurulması, 

Partilere eş genel başkanı sistemi getirilmesi, 

İlçede teşkilatlanma için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğunun kaldırılması, 

Belirli suçlar için kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezasının daha da ağırlaştırılması, 

ile farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda imkanı getirilmesi gibi öneriler bu toplumda artık daha çok tartışılarak ayrılıkçılık içerikli çatışmacı eğilimleri ve yapılanmaları da arttırmaya başlayacaktır.

Mal mülk sahibi satın alarak zenginleşmek, işsizlerine işe yerleştirmek, hastalıklarına tez elden çare bulmak, adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını ve hiç kimse ile hiç bir ayrım yapmadan yan yana huzur içerisinde yaşanılmak istenilen bu toplumda zenginlerle dar gelirliler arasında gittikçe açılmakta olan uçurumun kaldırılması gerekirken 'terörle yaşamak zorundayız' söylemini de dayatan eski iktidarlar döneminde olduğu gibi AKP'li yıllar boyunca da terör odakları ile siyasi ve ticari uzantılarının kışkırttıkları silahlı eylemler ile kendilerince ayrı baş çekmek dışında bugüne kadar hiç bir toplumsal gerginlik ve çatışma ortamı içerisinde kaygılı bekleyişleri önleyebilmek için gerekli tedbirler alınmamıştır.

AKP’nin Çözüm Süreci bağlamındaki bu açılımları onu desteklemekten kaçınamayacak olan BDP ayrılıkçı söylemlerin ilklerinden L. Zana’nın ‘İmralı Barış Süreci’ içerikli bu yasalaştırma işi nasıl uygulanacak. Bana göre kapalı kapılar ardında terör odaklarının çok daha aşırı isteklerini ötelemek istercesine kotarılan bir dizi yasalaştırma sözü (?) ile çok yakında ikincisinin de açıklanması beklenen ‘demokratikleşme paketi’ ile toplumun havası birazcık da olsa, kim bilir ne gibi umutlarla alınmak istenmektedir. 

Türkmenler'e yönelik terör saldırıları neden artıyor?

Türkiye'de egemen kılınmaya çalışılan Neo-Liberal Kapitalist Muhafazakâr Demokrasi kapsamında uygulamaya konulan nice yasalar ve yönetmelikler ile toplum kesimlerinin özellikle iktidarlara karşı olası yaygın tepkilerini en az düzeye çekebilmek amacı ile toplum yapılarının yeni bir değişime uğratılmaya çalışılması Irak ve Suriye'deki çatışmacı eğilimlerden doğan Büyük Kürdistan kurmak düşlerinde soyutlanamaz. Bu durum PKK, PYD ve BDP oluşumlarının Büyük Kürdistan düşleri üzerinden sık sık bir araya geldikleri M. Barzani'nin 16 Kasım'da Diyarbakır'da büyük bir şölenle karşılanışı ile daha bir gün yüzüne çıkmıştır. 

AKP ellerinde silahları ile dağlarda ve kentlerden yuvalanmış olan adı belli terör örgütü üyelerinin içeriği belirsiz bir sözde anlaşma ile K. Irak ile K. Suriye'ye doğru elini kolunu sallayarak gitmelerine göz yumulmasını idari olarak sağlamıştır. Türkiye ile K. Irak'ta konuşlanan terör örgütünün Batı Avrupa ile İsrail çıkarlarına hizmet edeceği gün gibi açık tarihte hiç bir zaman var olmamış bir Büyük Kürdistan kurabilmek için son on yıldan bu yana olduğu gibi Türkmen kentleri Tuzhurmatı, Süleymaniye ile yine dün Kerkük kana bulamaktan çekinmediğini kim söyleyebilir?

Bu durumda Ortadoğu'da söz sahibi olmak bakımından neden AKP bir günden bir güne özellikle iktidara geldiklerinden bu yana Irak'ın işgali ile başlayan süreçte olduğu gibi bugün de atalar mirası ve yörenin en az (1300) yıllık sahiplerinden yaklaşık üç milyonluk Türkmenlere karşı girişilen alçakça saldırılar karşısında bir kaç diplomatik tepki dışında onların can ve mal güvenliği yanında ABD'nin gözetiminde yazdırlarak kabul edilen Yeni Irak Anayasası ile Kürtlere sağlanan ayrıcalıklar için gerekli çıkışları yaparak hayata geçirememiştir?

Gelinen bu aşamada AKP'nin iç siyasetteki tavır alışları yanında dış siyasetteki açmazlarını da eleştiren siyasetçi Prof. Dr. İdris Bal, bağımsız bir Kütahya Milletvekili olarak TBMM'de ya da gerekli gördüğü her yerde uzmanı olduğu uluslararası siyaset bilimi gereğince K. Irak'ta öncelikle Türkmen soydaş ve dindaşlarımızı sinsice arkadan vurmaktan çekinmeyen sözde 'gerilla' ancak gerçekte 'terörist' olan kişileri de kullanarak Büyük Kürdistan kurmak emelindeki gidişlerin de bir muhasebesini yaparak açıklamalarda bulunacaktır sanırım.

Siyasetçiler anılarını neden yaz(a)maz?

Bu değinmelerimi de içeren pek çok konu umarım bu ileride yüreği yaralı bir kaç AKP'li tarafından nice anılar ve değerlendirmeler olarak kamuoyuna duyurulur. Görebildiğim kadarı ile Prof. B. Kuzu'dan dişe dokunur başka kitap yazan yok bence! Bir çiçekle bahar gelmese de olsun, biz yine de onlara sesimizi duyurmaya çalışmalıyız. Yoksa AKP'nin çok belirgin bir biçimde ABD, AB, İsrail, BDP-PKK -PYD ile M. Barzani yanlısı siyasetini ve şeffaf olmayan daha nice olayları nasıl öğrenebileceğiz değil mi?

Eğer bu konularda yüreği yeten ya da mangal gibi yüreği olan bir kaç eski vekil AKP odaklı anılarını ve toplumumuzun yüzlerce sorunlarından bir kaçına değinmeden çekip giderse bu topluma borçlu kalır bence. Bu gibi eserler ortaya çıkmadığı zaman yazılmakta olsan toplumsal tarih ile siyasi tarih ne kadar yavan olur değil mi?

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..