Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '09

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Profesyonel dünyada dostluk!

Profesyonel dünyada dostluk!
 

“İş dünyasında dostluklara yer yok” der çoğu çalışan. İlişkilerin %99’u çıkar üzerine kurulmuştur çünkü. Maddi menfaatler üzerinden sürdürülen iletişim size görünmez bir muz kabuğunun üstünde yürüdüğünüz hissi verir. Kayıp düşmeniz an meselesidir! Düşersiniz de bazen. İşte o sırada %1’lik dilimde yer alan DOSTLAR girer devreye. Hiçbir karşılık beklemeden çıkarsızca uzatır size yardım elini. “ Ben yanındayım canım dostum, hadi tut elimi de kaldırayım seni düştüğün yerden, yaralarını saralım beraber…” der size…


“İş arkadaşından dost olmaz!” tabusunun yıkıldığı andır o an. Derdinizi dinler göz yaşlarınızı siler, içtenlik dolu sözleriyle sizi teselli eder dostunuz…

O tüm iyi niyetiyle, tertemiz yüreği, çıkarsız desteğiyle sizin yanınızda olurken, temelini attığınız dostluğu kıskanan gamlı baykuşlar etrafınıza üşüşür. Dostunuz hakkında başlattıkları karalama kampanyasına sizi çekmek için ittifak kurarlar… Bazen o kişiler çalıştığınız kuruluşta sizden daha tecrübeli olabilir. Dost olarak kabul ettiğiniz kişiyi onlar kadar iyi tanımadığınızı iddâ ederek, sizi kendi söylediklerine inandırmaya çalışırlar... Bazen de iletişiminizi resmileştirmeniz yada mecbur kalmadığınız sürece iş ortamında görüşmemeniz konusunda nutuklar çekilir, uyarılar gelir. İttifakçıların dostunuz hakkında söyledikleri bir sürü laf sonucu ister istemez bazı soru işaretleri yer eder belleğinizde. Yanılmaktan, yanlış yapmaktan korkarsınız. O korku sayesinde nasıl hareket edeceğinizi şaşırırsınız. Bir yanda tanıdıkça daha çok sevmeye başladığınız güzel yürekli dostunuz, diğer yanda onu sizden daha çok tanıyan çalışma ekibinizin söyledikleri…. Ve tam ortasında, hangi yönde olması gerektiğine karar veremeyen siz!

Ne yapmalı, nasıl kurtulmalı bu ikilemden?

İş dünyasında duygular, düşünceler ve davranışlar bukalemun gibi zaman ve mekana göre değişiklik gösterir çoğu kez. Ben her zaman karşımdaki kişiyi sözlerine göre değil, uzun vadede süreklilik gösteren hareketlerine göre değerlendiririm. Sözler geçerliliğini kısa sürede yitirebilir ancak hiç kimse uzun süre rol yapamaz, illâki açık verir bir süre sonra…


İş hayatında şüphelerinizden kurtulmak için hem dostunuzu hem de çalışma ekibinizi gözlemlemek, en iyi çözüm yolu olacaktır sizin için! Karar vermek için acele etmeyin. Olayları akışına bırakın. Her iki tarafla ilişkilerinizi dengeli sürdürmeye çalışın ve kesin olarak karar vermeden önce hangi tarafta olduğunuzu belli etmeyin. Yüzünüze gülen insanların hiç çekinmeden arkanızdan kuyunuzu kazabileceği ihtimalini hiç aklınızdan çıkarmayın ve işinizi de iletişiminizi de her an bu ihtimale hazırlıklı olarak yürütün… Tarafların birisiyle konuşurken asla diğer taraf hakkında dedikodu yapmayın ve bir tarafın üzerinizde baskı kurmaya çalışmasına izin vermeyin. Unutmayın ki hayat sizin hayatınız ve hayatınız için en önemli olan kendi doğrularınıza göre verdiğiniz kararınız olacaktır!...


“İş arkadaşından dost olmaz” gibi kalıplara takılı kalanlardan olmadım hiçbir zaman… Mantıkla yürüyen iş hayatında duygularımın sesine de kulak verdim yeri geldikçe. Kim ne derse desin kendi doğrularımdan taviz vermedim ve çok sevdiğim iki dost edindim! Onlar otomotiv sektöründe yer alan büyük bir ihracat şirketinin dünyalar tatlısı iki emektârı; Muhasebe müdüresi Suna Abla ve onun yardımcısı Naz… Onların uzun yıllardır çalıştığı şirketin yeni açılan bir şubesinde çalışmaya başladığımda, tanıştığımız ilk andan itibaren içtenliklerini ve sıcaklıklarını her zaman hissettim. Bana hep yardım sever, anlayışlı, sevgi dolu davrandılar. İş hayatımdaki ikinci işimdi bu şirkette çalışmak ancak onlardan da çok şey öğrendim. Kimi zaman patronlarımız adına kimi zaman şirket adına bir sürü başarılı iş yaptık. Birbirimize dürüstçe davranarak dostluğun temellerini attık, karşılıklı sevgi, saygı ve güven duyguları eşliğinde dostluğumuzu sağlamlaştırıp bu günlere ulaştık… Onların desteğini görmek bana her an güç ve mutluluk verdi… Halende öyle. Ben etrafımdaki gamlı baykuşların sözlerini dinlemeyip kendi yüreğimin ve mantığımın sesine kulak verdim her zaman. Hiç pişmanlık duymadım böyle yapmaktan. Sonuçta kazanan ben oldum, kazanan Bizim Dostluğumuz oldu! Suna abla ve Naz benim için tertemiz sevginin, şüphesiz güvenin, çıkarsızca uzanan yardım elinin, arkamda hissettiğim desteğin, kirletilmemiş duyguların ve koşulsuzca yaşanan Profesyonel Dünyadaki Dostluğun simgesi olmuş durumdalar. Eminim ki bu yazımı okuyanlara da örnek olacaklar…


Ön yargılarınızı bir kenara bırakın. Tabuları yıkın. Felaket tellallarına kulaklarınızı tıkayın ve iş yerinizde dost olmak için yüreğinizin derinliklerine demir atmak isteyen kişiye kalbinizin kapılarını açın. Pişman olmadığınızı göreceksiniz…

Hayatınızdan pırıltılar hiç eksik olmasın…


PINAR

 
Toplam blog
: 15
: 949
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

İşletme fakültesi mezunuyum. Bir ihracat şirketinde uzun süre muhasebeci ve çevirmen olarak görev ya..