Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '15

 
Kategori
Psikoloji
 

Psikolojik bela: “belirsizlik”

Psikolojik bela: “belirsizlik”
 

Takvimler 1927’yi gösterdiğinde fiziğin en fantastik konusu kuantum adeta başkalaşım geçiriyor ve bilinmezliğe biraz daha itiliyordu. Beş yıl sonra bu alanda Nobel Fizik ödülü alacak kadar ün yapmış Alman Werner Karl Heisenberg “Belirsizlik ilkesini” literatüre kazandırdı. Bu ilke en çok da deterministik önermeleri rahatsız etmiş, öyle ki "her şeyi kesin olarak belirleyebilme" önermesini tamamıyla yıkacak kadar da ileri gitmişti. İşte tam da buradan aldığım ilhamla ‘psikolojik bela’ diye bir tanımlama da ben yapmak istedim.

Eğer bilinçli algımız her şeyi kesin olarak belirleyebilme yetisine sahip olsaydı o zaman da psikolojisi bozuk insanlardan bahseder miydik? Bu bahsediş şizofreniden muzdarip kişiler için de geçerli olacak mıydı? Buna cevabım hayır, çünkü burada bahsini ettiğim kişiler psikopatolojik vakalar değiller; gerçi belirsizlik sonucu depresyona giren veya anksiyete yaşayanları fitrelersek! Daha bu konu da bile “belirsiz” bir ayrımı hissetmeye başladığımı hissedebiliyorum. İçimden psikiyatrların Kitab-ı Mukaddesi olan DSM-V’i(kısaca tanı kitabı) “belirsizlik psikopatolojiye yol açar diye” tek cümleyle çevirmek geçse de bu pek mümkün değil. Ama konumuzun genel mahiyetini de koruma amaçlı şimdi “belirsizliği” biraz daha açmak istiyorum. Şöyle iki örnek sanırım derdimizi anlatmaya yardımcı olacaktır:

Bundan 10 yıl sonra bugünü düşünelim;

1)      Kimimiz yemek yiyordur, kimimiz TV izliyordur, kimimiz bir toplantıdadır, kimimiz 10 yıl önce olmayan çocuğunu seviyordur gibi “rutin” işler…

2)      Kimimiz acaba atanmış mıyım, kimimiz acaba evlendim mi, kimimiz acaba öldüm mü gibi daha “radikal” beklentiler…

Muhtemelen ilk örnekteki beklentiler beni olduğu gibi sizi de tatmin etmedi ama ikinci örnektekiler daha ilgi çekici geldi. Çünkü rutin işler biraz da spontandırlar ve çoğunu yaparken dikkatinde bile değilizdir. Ama hayatımızı değiştirecek işler(ikinci örnektekiler gibi) bırak dikkat gerektirmeyi uykuyu bile haram kılar(!).. İşte tam da bunları tetikleyen şeyin “belirsizlik psikolojisi” olduğunu sanırım herkes kabul etmiştir. Belirsizliğin en çok sevdiği psikoloji, insanda “gelecek kaygısı” uyandırmasıdır. Bu kaygı bazı insanlarda o kadar yüksek ki artık patolojiye yol açmıştır. Bundan kurtulmanın bir bakıma bununla başetmenin en makul yolu -biraz Gestaltçı olacak- “şimdi ve buradayı” yaşamaktır. Futbol direktörlerinin sevdiği tabirle “önümüzdeki maçı düşünüyoruz” veya “maç maç bakıyoruz”dur. Ama buna kendileri bile inanmazlar eğer şampiyonluğa oynayan bir takımsa lig sonunu hep düşünüyordur. İşte “belirsizlik psikolojisi” de böyle bir şeydir. Her ne kadar “aman kafana takma” desen de gelecekte istediği gerçekleşmedikçe kafaya hep takacaktır. Bürünmüş olduğu “mantık dışı düşünceler”i fark edemez, fark ettirenlere de muhtemel cevapları “senin tuzun kuru”dur. Empati yapınca her insanın bu belirsizlikte kaybolabileceğini de unutmamak gerekir. Şeffaflık biz insan fıtratına ters olacak ki hayatımız hep gizemli bir yolculuk gibidir. Sürprizi bol bir yolculuk. Kimi en başta yolculuğunu her şeye sahip olarak tamamlar kimi bir arayıştan sonra… Ama varılacak son durak aynı… Gel de anlat.

(Not: Yazının genişletilmiş hali ilerleyen zamanlarda erişime verilecektir, diğer bütün yazılarım için geçerli.)

Psk Mehdi Başer

İletişim bilgileri: https://www.facebook.com/pages/Psikolog-Mehdi-Ba%C5%9Fer/392554860918729

https://www.facebook.com/mehdi.baser

https://twitter.com/psikologamed

 
Toplam blog
: 12
: 1056
Kayıt tarihi
: 30.12.14
 
 

Psikolog ..