Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Psikolojiler firarda

Psikolojiler firarda
 

Psikolojiler Firarda


Eskiden kadınlar bir araya toplandıklarında

“Ah komşum, başım çok fena ağrıyor! Bir ağrı kesicin var mı? Bir tane alsam iyi olacak” derlerdi. Ev sahibi çay kahve ikram eder gibi elinde bilindik tabletle misafirlerini tek tek dolaşır.

“Sizde alır mısınız komşum?”

“Ah evet bir tane de ben alayım”

Ev sahibi Misafirlerin arasında dolaşıp

“Siz de alır mısınız?” diye sordukça ret cevabını çok nadir alırdı. Sürekli sesler yer değiştirerek,

“ Eh bir tane de ben alsam fena olmaz.” bir başkası,

“ Hadi bende alayım madem!” gibi nazlı nazlı edalarla, ya da ahlayıp oflayarak, oflayıp puflayarak alır yutarlardı ağrı kesici tabletlerini.

Çay şekeri gibi, kahvenin yanında olmazsa olmaz su gibi, hal hatır sormalarında ev sahibin yazdığı bilindik reçete, misafirlerin aldığı bilindik ilaçlarla sohbetlerin olmazsa olmazlarından, hürmetlerin olmazsa olmazlarındandı bu baş ağısı için ikram edilen tabletler…

Eyvah eyvah! Eyvah ki ne eyvah! Vah vah! Vah ki ne vah…

Şimdi; bu eskilerde kalan “Başım ağrıyor” cümlesin yerine, üstüne bir katı kuma geldi ki toplumumuzun nerdeyse geneline.

Nakarat oldu dillerde, aynı nakarat, aynı aynı. Hepsi de bayat ama aynı nakarat

“Ay psikolojim bozuk.”

“Ah ah hiç sorma benim de”

“Kısacası hepimizin de…”

Sormaya ne hacet, bunu da biliyoruz artık; Ne demeye soruyorsak?

“Senin psikolojin nasıl?” ne de bozuk söylüyoruz.

Bozuk psikolojimizi direk ve sağa sola saptırmadan.

“Ah bir sakinleştirici alabilir miyim?” ev sahibi .

“Evet evet tabi ki şu benim son aldıklarım gayet iyi.” kimisi

“Eh vallaha pes doğrusu yani siz sakinleştiricilerinizi almadan mı çıkıyorsunuz evinizden; bakın bana ben hep çantamda taşırım sakinleştiricilerimi!”

Ev sahibi

“Canım ne önemi var ben şimdi hepinize tek tek ikram ederim.”

Hayat dişlerini çıkartarak nasıl da sırıtır. Adeta fısıldar zaferinin kulağına!

“Bak gördün mü?” der

“Onlar omuzlarında beni, çantalarında sakinleştiricilerini taşıyorlar.” Sonra kıs kıs güler hayat ve psikolojileri çöküntüye uğratan, Zafer’i

“Şunlara da bakın ilaç taşıyacaklarına, bizi taşımaktan, sırt sancısı çeken sırtlarına bir çare bulsalar ve birçoğu için çöktüğümüz ve ağırlığımızdan kireçlenen boyunlarına enselere çözücülük bulsalar daha iyi olmaz mı?”

“Hiiişt” diyor hayat “Sus sus zafer! Bak sen böyle tiyo verirsen duyacaklar bu kadınlar!” Zafer boynunu büküyor bir anda!

“Ne oldu?” diyor hayat! Zafer hayata,

“ Hayat sen sadece kadınlar diyorsun bizim erkekler üzerinde bir etkimiz olmadı mı?” “Oldu” diyor hayat.

“Ama kadınların sırtında hem biz, hem de erkeklerin yükü onlar daha çok sana teslimde ve daha çok sancıyan yaralarının kıvranmalarındalar. Kadın kocasını taşır hem de ruhunun sırtında; kocası ruhsuz bir bedense vay haline kadının! Ruhsuz beden hem çok daha fazla ağır ve de taşınması çok daha fazla meşakkatli olur ama kadın yine de toplumsal aşılanmalarından dolayı taşır, taşır sırtındaki cansız bedeni;

Çünkü sırtındaki erkektir ya!

Kocası, çocuklarının babasıdır ya!

Toplumumuz erkekleri (tövbe hâşâ) birer ilah gibi görürler ya…

Erkek deli de olsa ne yapsa yeridir! Çünkü erkektir ya… Sorumluluklarını, eşini, çocuklarını bilse de bilmese de, o dokunulmazdır. Çünkü erkektir ya…

Hayatın kadının sırtına vurduğu ağırlık, ağzına vurduğu gem, boynuna vurduğu zincirle daha çoook zafer, hayatın ve erkeklerin olacak ve daha çoook başlar ve psikolojiler ağrıyacak.

DİLEK EJDER

(Not: Eski soyadı Dilek FIRAT'TI)

 
Toplam blog
: 52
: 596
Kayıt tarihi
: 22.04.08
 
 

Araştırmacı yazar, şair, aforizmacı, ressam, besteci... Kardelenler diyarı Sarıkamış’ta doğdu..