Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Pusulasız toplumlarda yol tarifi

Pusulasız toplumlarda yol tarifi
 

Günümüz dünyasında “küreselleşme” süreci yaşanıyor. Günübirlik yaşayan, hangi konuda olursa olsun burnunun ucunu Kapıkule’den dışarı çıkarmadan takılan “yerel” beyinlerin algılama zorluğu çektiği bu süreç, tüm hızıyla sürüyor.

Yaşlı Kıta’da başlayan ve yakın bir gelecekte diğer Kıta’ları da etkileyecek olan “bütünleşme”, “sınırların kaldırılması ve serbest dolaşım”, “ortak anayasalar ve uyulması gereken kurallar” elbette bir şeylerin habercisidir.

Britisch Petrol’ün yol açtığı çevre felaketinden sadece Meksika ve Amerika değil, tüm dünya ülkeleri de tedirgin oluyor. Tüm yerküreyi etkileyen bu tür felaketleri önleyecek tedbirlerin alınması da belirli ülkelerin tekelinde değil.

Önümüzdeki yüzyılda ulus devlet modeli tümden tarih olacak gibi görünüyor. Ulusların kendi kaderini tayin etme inisiyatiflerinin yerküreye pek bir faydası yok. Sınırların kalkması, ortak kültürel değerlere sahip ülkelerin bir çatı altında toplanması ve yavaş yavaş da olsa, sancılı ve bol fireli de geçse çok katılımlı bir “komün” yaşamını öne çıkartıyor.


İyi ama Sayın Culduz, tartışma konusu "Solun tarifi" değil mi?

Doğru ama dünyanın nereye gittiğini kestiremezsek solu tarif edemeyiz ki! Tamam! 1789 yılında, Fransa Kralı XVI Luis bir toplantı yapmış. Sağına, yani itibarlı yere aristokratları, karşısına, yani daha az itibarlı yere kilise mensuplarını almış. Sol tarafına, yani en itibarsız yere de halkın temsilcilerini oturtmuş. Halk temsilcileri bu statüye karşı çıkmışlar tabii. “değişim” istemişler. Solun en yalın tarifi “değişim yanlısı” demektir zaten. "Sol" söylemi buradan gelir.

Solun tarifi bu kadar basit yani?

Evet, bu kadar basit ama kozmosla uyumlu, basitmiş gibi görünmesi bu yüzden… Kozmos yerinde saymıyor ve sürekli değişim içinde. İnsan da kozmosun bir parçası olduğuna göre ister istemez değişiyor!

"Sol çöktü" diyenler var ama?

Dünyayı ve olup bitenleri algılayamadıklarından bu tür söylemlere yelteniyorlar tabii. Çöken sol falan değil! Geçtiğimiz yüzyılda duvarlar yıkıldı… Sovyet Rusya ve peyklerindeki “Sivil/Asker bürokrat iktidarlarıdır” çöken, sol değil. Hem yukarıdaki sol tanımlamasından yola çıkıyoruz (ki başka bir tanımlaması yok zaten) ve “değişmeyen tek şey değişimdir” diyoruz, hem de “sol çöktü” söylemlerini dilimize pelesenk ediyoruz. Ha “sol çöktü” demişsin, ha “Dünya artık dönmüyor” demişsin, aynı kapıya çıkar!

Bir de Türk solu var, bu konuda niyeceksiniz?

Solun Almanı, Türkü, Fransız’ı olmaz! Sol soldur ve evrenseldir! Sınır tanımaz; dil, din, ırk ayrımı yapmaz Solcu, aynı zamanda" Dünya insanıdır"! Kemalist sol, Tam bağımsızlıkçı sol, Ergenekoncu sol, güler yüzlü veya asık suratlı sol olmaz! Lafa “Türk solu” diye başlayan ancak ve ancak kendi şaşkınlığını dile getirir!

İyi ama siz "Türkiye'de solu AKP temsil ediyor" diyorsunuz?

Öyle tabii. Sol tanımlamasından yola çıkarsak "değişimi" isteyen parti AKP ve seçmenleri. Zira devleti yeniden ve dünya normlarına göre yapılandırmaya çalışanlar onlar. Sivil/asker bürokrat saltanatına son vermek isteyenler de onlar.

AKP muhafazakâr bir parti, ayrıca İslami söylemleri de var. Bu biraz çelişkili değil mi?

Tarih boyunca insan toplulukları sırtlarını rahatça dayayacakları bir duvar (koruyucu güç) arayışında olmuşlardır. Seksen küsur yıllık cumhuriyet tarihine bakıyoruz… Siz sırtınızı “kışlaya” dayamış ve bu insanları jandarma dipçiği ile yönetmeye çalışmışsınız. Kılık kıyafetleriyle görüntü kirliliği yaratıyorlar diye şehir meydanlarını onlara yasaklamışsınız! Ezmişsiniz, sömürmüşsünüz ve insan yerine koymamışsınız. Onlar da korunma amacıyla sırtlarını “camiye” dayamışlar ve değişim istemişler. Ve bu konuda da başarılı olmuşlar. Sonuçta çoğunluk onlar! Bugün Rizeli bir başbakanımız ve babası torna tesviye ustası olan bir cumhurbaşkanımız varsa, solun; yani efendim “değişimin” zaferidir bu.

Siz "Özal, Che Guevera'dan daha solcu/devrimcidir" diyorsunuz, neden?

Evet; ben öyle dedikçe kimileri de Özal’ın marifetlerini sıralayıp ne kadar “alaturka” bir siyasetçi olduğunu söylüyorlar. Bir bakıma haklılar ama bunu söylerken “sol tanımlaması” akıllarına gelmiyor ve beni teyit ettiklerinin farkında değiller.. “Che’nin beresi ve hayat hikâyesi” daha romantik geliyor onlara. Küba’nın ve Güney Amerika’nın durumu ortada… Özellikle de Küba’da zaman durmuş durumda. Elli altı model arabalar hâlâ caddelerde ve fuhuşun kilosu üç otuz paraya. Sefalet diz boyu! Böyle devrim mi olur?

E peki nasıl olur?

Devrimleri “teknolojik” buluşlar yapar. Yaşama yön veren üretim araçlarındaki değişimdir. Alın işte interneti, cep telefonlarını ve uydu yayınlarını. Bunlardır hayatımızı “DEĞİŞTİREN” ve yönlendiren. Dünya da “teknolojik” yeniliklere göre biçimlenir ve değişir. Özal dönemi Türkiye için bir kırılma noktasıdır. Öncesini ve sonrasını iyi tahlil etmek gerekir! Bir kimse, ülkesinin kapısını dünyaya açıyorsa ve paslı kilitleri kırıp dünya ile bütünleştiriyorsa, ona devrimci denir.


MB'deki sağ sol tartışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Kıdemli bir üyeyim ve siteyi iyi takip ederim. Gerçek anlamda bir sağ sol tartışması yaşandığına şahit olmadım. Siyasete meraklı pek çok üye var ve aralarında tartışıyorlar. Belli bir sonuca ulaşma kaygıları yok tabii. “Solu tartışalım ama içinde Rosa Lüxemburg olsun, Lenin, Stalin, Trocki olsun.” istiyorlar. Çoğu seksen kuşağından ve 68’lilere ve 78’lilere özeniyorlar. Bol bol tartışma olsun ama düzeyli olsun! Teoriler havada uçuşsun. Bu tür tartışmalara “Bakın ben neler de biliyorum” zihniyeti hâkim! Bir nevi, “bilgicilik” yani ve hep geçmişe yönelik! Atın ortaya “Stalin, Trocki’yi niye dışladı?” diye bir konu başlığı, iki ay tartışsınlar.

"Sol tarifi" tartışmasıyla ilgili yazılmış yazılara ne diyorsunuz?

Beran Uzer Hocam konuyu kavramış ve gerekli olanı yazmış zaten ama nedense o da sola “mevta” gözüyle bakıyor. Diğer arkadaşların “sol tarifi” diye bir kaygıları yok. “Solu tarif edeceğim ama çok zor olacak” diyenler bile var. Tahminim yine üç dört sayfalık bir “gösteri” yapılacak ve konunun özüne dokunmadan, yani efendim bir “sol tarifi” yapılmadan iş yine “bilgicilikle” sonuçlanacak! Kimsecikler bir şey anlamayacak ve anlamayanlar ise “sığlıkla” suçlanacak!

Toparlarsak?

Gelecekte insanlar “komünizm” ile tanışacaklar. Yeryüzü nimetleri “Herkese ihtiyacına göre, herkese yeteneğine göre” dağıtılacak. Devletler ve ordular ortadan kalkacak. Haa; bütün bunlar “Che’siz, Lenin’siz, Kızıl bayraksız ve slogansız” gerçekleşecek tabii. Çetin Altan’ın dediği gibi; “İnsanlık geriye gitmez. E, Türkiye de gitmez!

Enseyi karartmayalım.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..