Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '10

 
Kategori
İnançlar
 

Rabb'in yüzünü istemek

Rabb'in yüzünü istemek
 

Dünyaya Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmek için geldiğini, en önemli amacının Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu, dünyanın imtihan için yaratıldığını, asıl varılacak yerin ahiret olduğunu, dünyada yapıp ettiklerine göre sorgulanacağını düşünmek ve yaşamını tüm bu gerçeklere göre düzenlemek insanın en önemli sorumluluğudur. Aksi takdirde sadece doğan, büyüyen, çoğalan ve amaçsızca yaşam süren hayvanlardan bir farkı kalmaz.

Oysa yaratılmış her şey gibi insanın yaşamının da bir amacı vardır. Dünya hayatının göz açıp kapayıncaya kadar kısa olduğu gerçeğini fark edip, sadece Allah’a kulluk için yaşayan insanlar, Allah’ın Kendi ruhundan üflediği müminlerdir. Müminler yaşamlarının her anını, “Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide Suresi, 35) buyruğuna uygun olarak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma, imanda derinleşme ve O’na yakınlaşmaya yollar arayarak geçirirler.

Dünya hayatında yapılan ameller, Kendi rızası için yapılan iyi işlere daha güzeliyle karşılık veren Allah’ın hoşnutluğu amaçlanarak yapılıyorsa, Allah Katında birer salih amel olarak geçerlidir. Müminin her hareketinde, her sözünde, attığı her adımda, Allah'a daha yakın olmak, Allah'ın sevgisini ve Allah’ın hoşnutluğunun en fazlasını kazanmak amacı vardır. Böylece yaptığı her davranış ve güzel söz, bir salih amele dönüşür ve hesap günü kendi lehine dengeleri değiştirerek onu sonsuz mutluluğa ulaştırabilir.

Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Ra’d Suresi, 22)

İnkarcı insanın ise dünya hayatında mala, mülke kısacası çevresinde gördüğü şeyleri elde etmeye karşı duyduğu bu hırs, ölünceye dek durmaksızın devam eder. Hiçbir zaman elindekilerle yetinip mutlu olamaz. Çünkü istediği şeyleri Allah'ı razı etmek için değil, sadece bencil tutkularını razı etmek için istiyordur. Ve sahip olduğu her şey onun kibrini ve büyüklenmesini artırmaktadır. Elbette Allah dünya hayatında bu derece azgınlaşıp nefsinin peşi sıra sürüklenenlerin huzurlu bir ruh haline sahip olmalarına izin vermez.

Dünyadan çok uzun bir süre ayrılmayacaklarını düşünen kişilerin tüm amaçları dünya hayatını ‘doyasıya’ yaşamaya yöneliktir. Ölümü unutur, ölümden sonraki yaşantıları için hiçbir hazırlık yapmazlar. En büyük amaçları, imkanları elverdiğince iyi bir yaşam sürmek, burada geçirdikleri her anı kendilerince en iyi şekilde değerlendirmektir. İnsanların dünyaya olan bu bağlılıklarını Allah Kuran'da şöyle bildirmiştir: Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar. (İnsan Suresi, 27)

Bu kimselerin bir başka yanılgısı da, Allah'ın denemek amacıyla kendisine verdiği güç ve imkanı kendisinde olan bir üstünlükten dolayı ‘hak ettiğini’ sanmasıdır. Oysa tüm insanlar sadece Allah'ın kullarıdır ve O'nun katında hiçbir şeyi ‘hak etmiş’ olmazlar; insanlara verilen herşey, yalnızca Allah'ın bir lütfudur. “…Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka birşey değildir. (Hadid Suresi, 20)

Bunun farkında olan insan, Allah'ın verdiği nimetler karşısında azgınlaşmaz, şımararak sevince kapılmaz; sadece Allah'a şükreder ve bu şükrün sevincini yaşar. Samimi mümin ise, yok olacak şeylerin peşi sıra koşarak yaşamaz dünya hayatını; tek arzusu Rabb’inin yüzü/rızasıdır. Çünkü, “(Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur; Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)

 
Toplam blog
: 727
: 972
Kayıt tarihi
: 09.02.10
 
 

Ekonomi okudum. 5 yıldır haber siteleri, portal ve dergilerde yayınlanan yazılarımı ve inandıklar..