Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '16

 
Kategori
Güncel
 

Radikaller ve İslamofobi

Radikaller ve İslamofobi
 

Kaynak: Milliyet Gazetesi Web Sitesi


Bir İslamofobidir gidiyor. Hangi yabancı televizyon kanalını açsam IŞİD konulu, “Islamic State” diye başlayan, kafa kesmeleri, bombardımanları, cinayetleri konu alan haberler görüyorum. “Islamic State” bombardımanı bütün hızıyla devam ediyor. Çünkü vaktiyle kısa sürede toparlanıp güçlü bir şekilde sahneye sürülmüş olan bu terör örgütü tam da tezgâhlayanlarının bulunması istediği yerde, dünyanın kanayan noktasında varlığını sürdürmeye devam ediyor. Hatta o bile yetmiyor zaman zaman olay yerinden çok uzak ülkelerde ve bölgelerde de eylemleriyle ortaya çıkıp masum insanları hedef alan cinayetler işleyebiliyor; medyanın vitrinde tutulmaya devam eden İslamofobi salgınına benzin dökebiliyor.

Sosyal medyayı kullanarak uzak ülkelerdeki genç ama bilgisiz ve deneyimsiz gençleri mıknatıs gibi kendine çekip keyfince kullanıp tüketebiliyor.

Bilimsel olarak insanların medya organları ile yayılan haberlerden etkilendiklerini, bu araçlarla yönlendirildiklerini biliyoruz. Yalan yok, o haberleri izleyince bir Müslüman olarak ben bile etkilendiğim için başka dinlerden insanların ne tür bir etki ve baskı altında olduklarını tahmin edebiliyorum.

Tabii bu arada içine doğup büyüdüğüm ülkenin dini olan İslam’ın bize böyle öğretilmediğini de çok iyi biliyorum. Yaz aylarında gittiğimiz camilerde, Kur'an kurslarında, okullarımızda bize öğretilen din ile bu kanallarda anlatılan dinin farklılığını fark ediyorum.  

Dürüstlüğü, çalışkanlığı, kul hakkına girmemeyi, iyilik yapmayı, düşküne ve yoksula yardımı esas alan; “haksız yere bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir” şeklinde bir ilkesi olan dinin mensupları ne oldu da böyle kafa kesen, canlı bombalarla, bombalı araçlarla masumları öldürenler oldu diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.

 

Bin dört yüz yıldır değişmeyen İslam dininin kuralları mı değişiyor; bu rüzgâr nereden esiyor diye düşünürken aslında İslam’ın sapasağlam yerinde olduğunu ama birilerinin dünyanın en büyük gücü olan para ile satın aldığı maskeli ajanları kullanarak saf, cahil genç Müslümanları figüran sıfatıyla işe alıp çalıştırdığını dehşetle fark ediyorum.

 

Araç ve yakıt olarak saf, samimi, bilinçsiz Müslüman gençleri kullanan IŞİD’in, El Kaide’nin, El Şebab’ın, Boko Haram’ın masumları hedef alan cinayetlerinin bildiğim dinin kuralları ile hiç mi hiç bağdaşmadığını biliyor ve doğal olarak onların arkasından çıkan kötü kokulardan yola çıkarak o kokuların sahiplerini tahmin etmeye başlıyorum. O sahipler ki bu vekalet savaşı uygulamalarını önce Afrika ülkelerinde başlatmışlardı. Oralarda işe yaradığını düşündükleri için diğer yerlere yaymakta da bir beis görmediler.

 

Birileri dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme derdinde ve bu yeni bir şey değil. Bir sürecin yaygınlaşan haberleşme araçları sayesinde belirgin hale gelen güncel hali.

 

Küresel sermayenin bir kısmını kontrol eden ve gözü doymayan güçler ile kendilerini dünyanın efendisi sayan, diğer inançlardan olan insanları ikinci sınıf varlık olarak düşünen, gerçekten sapık inanç sahiplerinin işbirliği içinde tezgâhlar kurduklarını fark ediyorum. Bu güçlerin saklandıkları yerlerden güçlü aktörlere ihaleler vererek saf, samimi ama cahil Müslüman gençleri ya kandırıp götürerek, ya da kaçırıp götürerek amaçlarına alet edip yangınlar çıkarttıklarını yangınların içine sürdüklerini ve sonuçta bu yangınlarda da yine Müslümanları yaktıklarını dillendirmeye başlayanların doğru dediklerini anlıyorum.

 

Hani o İslamofobi fikrini pompalayanların kendi radikallerini ve “kendilerinden olmayanları insan bile saymayan sapıklarını” ustaca gizlediklerini, buna karşılık hak, hukuk, adalet, insanlık, şefkat, merhamet anlamında mükemmel birer örnek olan aklı başında Müslümanları bile terörist göstermeye çalıştıklarını herkes gibi fark ediyor, dehşete kapılıyorum.

 

Onların radikallerinin güçlü medya organları ve çaktırmadan ya da çaktırarak ayrımcılık yapan devlet yönetimlerinin koruması altında olduğunu; İslamafobi pompalayan medya organlarının bir taraftan da o kendi radikallerini ustaca gizlediğini pek çok insan gibi çözebiliyorum.

 

Yaşadığım ülkede yıllarca dindar, yararlı, toleranslı, sağlam bildiğim bir yapının bile bu güçler tarafından kullanılmış olduğunu, çok sayıda samimi Müslüman’ın o tezgâhın parçası haline getirilmiş olduğunu bilen biri olarak bu çözümlemede zorluk çekmiyorum.

 

Her dinin, her inancın mensupları içinde radikal olanlar var. Olmaması da mümkün değil.

 

Her dinin samimi inananları, dürüstleri, iyileri, yardımseverleri, merhametlileri, hak hukuk bilenleri de var; onun da olmaması mümkün değil.

 

Günümüzün sorunu; o radikallerin ve inançlarının aslını bilmeyen cahil gençlerin bir kısmının karşı tarafın radikalleri tarafından yemek masasına konulmuş olması ve çıtır çıtır yeniyor olması. Tabii bir de bunun da malum medya organları ile dünya kamuoyuna nezih bir ziyafet olduğunun ifade edilmesi.

 

Diğer bir sorun da, insanların önemli bir kısmının hemen medya propagandasının altında kalması; derin analizler yapmayı beceremediği için gerçek diye sunulanla perdenin arkasında tutulan sahteyi ayıramaması.

 

O yanılgıyla zulme destek veren organizasyonlara katılması ve o yanılgıyla masumu zalim, zalimi masum zannetmesi; yaşamını, düşüncelerini, eylemlerini bu yanlış temel üzerine oturtması.

 

 

03.07.2016

12:26

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..