Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '16

 
Kategori
Kimya
 

Radyasyon olgusu

Yazan:Uçar Demirkan 1632 yılında Londra’daki ölüm istatistiklerinde;çocuk hastalıkları arasında hiç bilmediğimiz “ışıkların yükselişi”(radyasyon) ve “gezegene yenik düşmeden” 9.548 kişinin öldüğü yazılıdır. 30 Haziran 1908 günü Rusya’da “Tunguska Olayı” diye bilinen olay yaşanmıştır. Gökten gelen alevler içindeki bir cisim 2000 km2 lik bir alanı kapsayan bölgeyi altüst etmiştir. Bu olay; bir kuyruklu yıldız çarpması, küçük bir kara deliğin Sibirya’dan geçip gitmesi; bir anti maddenin yeryüzündeki olağan maddeyle çarpışması sonucu gamma ışınları biçiminde ortadan kaybolması olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Keza; dinazorlar çağının da,bir radyasyon olayı sonucunda yok olduğuna dair varsayımlar bulunmaktadır. Radyasyon sözcüğünün anlamı “ışıma-ışık saçma”dır. Yukarıdaki olaylarda da, bu türden “ışıma”ların olduğu anlaşılmaktadır. “Işık nedir” sorusuna iki yanıt verilmektedir. Dalga boyu varsayımı ve foton hareketleri varsayımı. Ama;günümüzde “ışık”ın ne olduğu hala tam olarak çözümlenememiştir. Diğer yandan; Einstein da ışığın önemini kavramış ve onu (e=mc2)formülüne katmıştır. Buna göre evrendeki tüm enerji evrendeki tüm maddenin ışık hızının karesi ile çarpımına eşittir. Hiç şüphesiz bu formülün amacı, madde ile enerji arasında bir ilişkinin bulunduğunu belirtmektir. Bu ilişkiyi sağlayan ise ışık(hızı) tır. Formülü çözümlediğimizde; enerji ışık hızının karesine bölününce; madde ortaya çıkmaktadır. Ya da, madde ışık hızına ulaşınca bu hızla çarpılmakta ve enerjiye dönüşmektedir. Bu durumda; Einstein’ın zamandan “tanrı” olarak söz etmesi yanlış olmaktadır. Zaman, yalnızca bir boyuttur. Asıl tanrının “ışık” olduğu anlaşılmaktadır. Işık(hızı)enerjiyi maddeye ve maddeyi enerjiye dönüştürebilmektedir. Buna göre,”Big bang” olgusu enerjinin (ışık hızı)na bölünmesi olgusudur. Bunun sonucunda evrendeki tüm maddeler ortaya çıkmıştır. Buna karşılık; atom bombasının ortaya koyduğu gibi; maddeyi ışık hızının karesiyle çarparsak madde(uranyum) yok olmakta ve enerjiye dönüşmektedir. Bu varsayıma göre; fizik biliminin tüm olanakları ile”ışık” üzerinde yoğunlaşması gerekmektedir. Işık yaratılabilirse ya da ışık hızına egemen olunabilirse;(madde-enerji) dönüşümü laboratuar koşullarında da olabilecektir. Günümüzde; yapıları anlaşılamamakla birlikte; (x) ışınları, gamma ışınları nükleer çalışmalarda kullanılabilmektedir. Bir yandan kanser tedavisinde ve tıpta ışınlar kullanılırken; bir yandan da nükleer çalışmalarda alfa, beta, gamma ışınları gibi ışınlar oluşturulmaktadır. Bu ışınlar, maddeleri yok etmektedir.Kanser hastalığına yol açarak kişi oğullarının mutasyonuna neden olmaktadırlar. Bu nedenle; nükleer ünitelerde çalışanlara “kısırlık” ya da “erken ölüm” tazminatı gibi tazminatlar ödenmektedir. Işınların,önemli rol oynadığı bir başka alan da; güneş ışınları aracılığıyla bitkilerin besin maddeleri üretmesi olayıdır. Burada da; enerjinin ışınlar yoluyla maddeye dönüşmesi olgusu bulunmaktadır. Buna karşılık güneş ışınlarının cilt kanserlerine yol açtığına dair bulgular vardır. Eski uygarlıklar ışığın önemini çok iyi anlamışlardır. Tanrı olarak ışığa(güneşe) tapmışlardır. Hititlerde “güneş kursları” na rastlanmaktadır. Bu nedenle; günümüzde de tanrı kavramının soyut olmaktan çıkarılıp “somut”laştırılması gerekmektedir. Uygarlık, yeniden tanrı olarak “ışık”ı almalı ve ona ulaşmaya çalışmalıdır. Gerçekten de; nazari olarak ışık hızının karesine ulaşılınca, kişioğlu maddesinden ayrılacak ve “enelhak=ben tanrıyım” diyecektir. Demek ki, başlangıçta enerji vardı. Işınlar enerjiyi böldüler ve uzaydaki tüm varlıklar oluştu. Belki; başlangıçta tek bir madde oluşmuştu. Bu kez, bu ilk madde “ışın”dan etkilendi ve başka maddeler oluştu.

Günümüzde kimyacıların ileri sürdüğü “zincirleme reaksiyon” kavramı böyle bir olgu olabilir. Zincirleme reaksiyon “big bang” ile başlamıştır ve hiç durmaksızın sürmektedir. Biz de o zincirleme reaksiyonun bir bölümünde var olmaktayızdır.(Enerji-radyasyon-madde-radyasyon-enerji-radyasyon -madde)biçiminde durmadan süren bir zincirleme reaksiyon olmakta ve yeni maddeler oluşmaktadır. O nedenle; yapay olarak “zincirleme reaksiyon”lar oluşturmaktan kaçınılmamalıdır. Bizler istemesek de “zincirleme reaksiyon” sürmektedir. Belki de çözüm;evrendeki ve uzaydaki bu sürekli “zincirleme reaksiyon”u durdurmaktır. Keza; belki de bu zincirleme reaksiyon “mutlak zaman” boyutudur. Durdurulduğunda, başka bir boyuta geçilecektir. Işık üzerinde daha çok çalışılmalıdır.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..