Radyolu Günler...

Bu sıkıntılı dönemlerde…

Bir şeyi sanki yeniden keşfettik:

Radyo…

Radyo dinlemek…

Teknolojinin devrim yaşamasıyla beraber, radyo yaşamlarımızdaki önemini kaybetmişti.

Bunu yadsıyamayız.

Televizyonun icadıyla beraber çok daha farklı bir dünya yaratılıyor ve daha farklı bir kitle iletişim aracı yaşamlarımızı sarıp sarmalıyordu.

Belki… Şu evlerimize kapandığımız dönemlerde, radyoyu yeniden keşfetmiş olabiliriz.

Kendi açımdan söylemek gerekirse…

Ben, radyoya “mesafeli” olan biriydim. Televizyonların akıllılarının olmadığı dönemlerde de, internetin yaygın olmadığı dönemlerde de; hatta bilgisayarın türlü çeşitlilerinin adının ve sanının bile geçmediği dönemlerde, ben radyoya hiç yüz vermemiştim!

Kısacası… Ben, radyoyu pek sevmiyordum.

Ama, şöyle kabaca söyleyecek olursam…

İki yıldır radyo dinler oldum. Radyonun yaşamım içindeki yeri ve rolü değişti. Özellikle, çay keyfi yapacağım zamanlarda, mutlaka radyo dinlemeye büyük bir özen gösteriyorum.

Neredeyse…

Her gün radyo dinlemeye dikkat ediyorum. Şöyle de söyleyebilirim, radyo dinlemeye “azami düzeyde” ehemmiyet veriyorum. Tabii ki radyonun ve radyo dinlemenin müptelaları, bu cihazın değerini çok iyi biliyorlardır.

Tabii ben, geç de olsa radyo dinlemenin keyfine eriştim. Gerçekten de radyo dinlemek; bence televizyonun veremeyeceği tatları ve hazları da yaşatmakta. Ben radyo dinlerken, kendimi hülyalara dalıp giderken buluyorum.

Radyoyu, daha çok cep telefonumdan ve laptop’umdan dinlemeyi tercih ediyorum.

Şurası bir gerçek, radyo dinlemenin insanı rahatlatan yönü yadsınamaz.