Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '07

 
Kategori
Aile
 

Radyom, divanım, nerdesin anılarım?

Radyom, divanım, nerdesin anılarım?
 

Bir evin bir oğlu olmak bizde ayrıcalık getirmezdi, aksine büyük bir sorumluluk da yüklerdi Mustafa’ya....

Dört tane kız, kolay mı onların peşinde dolanmak, sakin, efendi ve dürüst bir çocuktu Mustafa aynı zamanda da tüm ağabeyler gibi kıskanç ve korumacı.

Evimiz normal bir orta direk ailesinin evi gibiydi o tarihlerde evlerde şimdilerde olduğu gibi ne koltuk takımları vardı, nede çekyatlar nede adını bile telafuzda zorlandığım kanepeler.

Divanlarımız vardı üzerine goblen kumaşlardan pileli örtüler dikilir, üzerine üç adet yastık dikilir içleri pamukla doldurulurdu. Bazılarının üzerinde rengarenk nakışlar ayrı bir renk katardı evin o sıcak havasına.

Evimizin hem görsel hem de çok amaçlı bir eşyası idi bu divanlar.

Oturma odamızda (misafir odamız yoktu, böyle dememe bakmayın, zengin gösteriyor böyle söylemek, diye üstüne basarak söyledim)

Sonra bir radyomuz vardı, duvarda yüksek bir yerde çoluk çocuğun zulmünden korumak için orada ikamete zorlanan,

Sevgili babaannem, sesinden bir hayli rahatsız olurdu çocukluk bizimkisi..

Biz açardık sesini babaannem kızardı...
"kısın şu radyonun sesini başım ağrıyor derdi" biz yine pek aldırmaz, sesini açmaya devam ederdik...

Yine bir gün açma, kapama, sözleri arasında, uykudan uyanan babam panter gibi atlayıp radyoya bir yumruk atmış, hepimizin korku dolu bakışları arasında radyonun yayın hayatına son vermişti.

Çok üzülmüştük, evimizin sesi idi, uykudan önceler, radyo tiyatroları, istekler programı hepsine veda etmiştik birdenbire.

Sonra bir gün baktık, babam elinde bir kutu ile geldi içinden yeşil kocaman bir muhafaza içinde radyoya benzeyen bir şey vardı, merakla baktık evet radyo idi bu ama yan tarafında başka bir marifeti olduğunu gösteren bir mekanizmada vardı... babam gururla bize bakarak;

- Pikaplı bu, plak çalabiliyor...
Sesi de pek hoştu, günün mana ve ehem niyetine binaen birde plak almıştı, sanırım Hakkı Bulut' plağıydı.

Devamı geldi bu sanatçı ile ilgili pek çok plağın ezbere bilirim şimdilerde birinin melodisini duysam, şakırım inanın...

Divanlar derken nerelere gittim. Bir divanımız tahta idi, pencere kenarında olan. Orada Mustafa uyurdu nedense. Her halde pencereden gelecek tehlikelere karşı bizi korumak üzere.

Ben en manzaralı bir yerde idim, sonralarda evimize giren televizyonu en iyi yerden gören divandı akşamları nedense uykum erkenden gelirdi !

Herkesi divandan kaldırır, yorganı başımın üstüne çeker tv yi görebileceğim bir aralığı kendime siper eder, mest olmuş bir halde İstiklal Marşı okunana kadar izlerdim... ee tabi arada bir ııhhh horr... zzzz seslerini fon müziği olarak vererek.

Sonunda Mustafa isyan etti... "Yeter artık” dedi bundan böyle herkes sıra ile benim tahta divana yatacak ve dediği de oldu artık biz her gün döne döne yatmaya başladık...

Zordu yaşam şimdilerden daha mı mutluyduk sanki o zamanlarda.

Özlüyorum çocukluğum o tahta divanını.

E e ne duruyorsun al demeyin, şimdiki yataklarımız harikaaaaa..acaba yatak şirketleri reklam verirler mi acaba?

Dilimde Sezen aksu şarkısı..

Çok geç kalmışız canım, vakit bu vakit değil.
Eski radyolar gibi, çatıya saklanmış aşk.
Öyle sanmışız canım, artık ölümsüz değil.
Leyla ile Mecnun gibi, çoktan masal olmuş aşk.

 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..