Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '06

 
Kategori
Müzik
 

Rahat trafik, pahalı park, konsantre konser

Rahat trafik, pahalı park, konsantre konser
 

Dün akşam Goran Bregoviç konseri için Harbiye Açıkhava'nın yolunu tuttuk. İstanbul'un yazın az da olsa boş olması, gerçekten büyük nimet. Dolayısıyla trafik bizi yormadan vardık konser alanına. Şansımıza, eski Maçka otelinin önünde bir park yeri de bulduk. Tabi çok geçmeden, İstanbul'un bir gerçeği olan değnekçilik müessesesinden bir şahsiyet hemen dikildi karşımıza. "Ne kadar kalacaksınız abi?" sorusuna "konsere geldik" yanıtı verince. "12de dağılır konser, 10lira alayım" dedi arkadaş. Nerdensin sen, vs muhabbetine girince olmayan Maçka otelinin vale parkçısı olduğunu iddia etti!! Değnekçiliği Amerika'da başlatma düşüncesinde olan bir kişi olarak (bkz. 2000 yılından Amerika izlenimleri isimli blogum), çok da karşı çıkmak istemedim ama eşimin hamile olduğunu, bu kadar para verecek olduktan sonra daha yakın bir yere park edeceğimi söyleyip "5lira vereyim" dedim. Eşime dolmuşlarda yer veren pek olmuyor ama buralarda hamilelik işe yarıyor, müstakbel meslektaşımla parada anlaştık. İnsan düşününce hafiften sinir oluyor; bizler para kazanmak için ne terler akıtıyoruz, değnek san.ltd.şti. çalışanları araba başına 10YTL talep edebiliyorlar. Vergisiz, az emekli kazanç, gıpta etmemek mümkün değil...Konumuz müzikti ama müziğe ulaşana kadar yaşanan mücadelelerden bahsetmeden geçemedim, afedersiniz.

Aslında konu biraz da, değnekçi arkadaşın konserle ilgili öngörüsüyle ilgili. "12'de dağılır konser" derken abartmamıştı aslında. Bugüne kadar gittiğim tüm açıkhava konserleri, 9buçuka doğru başlamış, 12ye doğru dağılmıştı. Bis talepleriyle bazen 12yi geçtiği de olmuştu. Ama dün ilginç bir konser yaşandı. Başlama saati 9:00 olan konser, İstanbul için çok da normal olarak 9:15de tribünler arasından sürpriz şekilde çıkan trompetçilerle başlamıştı. Tamamına yakını dolu olan tribünlerdeki seyirciler, ufaktan coşmaya başlamıştı. Hareketli bir girişten sonra, eminim çoğu kişiye "ne zaman bitecek bu şarkı" dedirten korku film müziklerine benzeyen, içinde kilise, ayin müziklerine benzeyen motifler taşıyan bir şarkıyla devam edilmişti. 20 dakika kadar sürmüştü bu şarkı. Zaten Goran usta da, bu şarkının ortalarında almıştı sahnedeki yerini.

Ardından yanlış saymadıysam toplamda 40 dakika süren 3 şarkı daha dinledik. Saatlerimiz 10:25'i gösterirken, şarkı bitimiyle orkestra ayaklandı ve el sallayarak sahneyi terk etti. Doğal olarak herkes, ara verildi sanıyordu. 5 dakika kadar sonra ıslık ve alkış sesleri duyulmaya başlandı. Bir süre devam eden bu kargaşa akabinde sahneye Goran Bey geldi ve kendilerine verilen sürenin bu olduğunu, kendisinin de üzgün olduğunu ama emprovize birşeyler çalabileceklerini belirtti. Alkışlar arasında 40 kişilik orkestra, tekrar sahnede yerlerini aldı. Biten bölümde çaldıkları parçalardan birine benzeyen bir parçayı, biraz doğaçlayarak 15 dakika süreyle tekrar çaldılar. Saatler 10:50 iken, tekrar sahneden ayrıldılar. Tabi ıslıklar, yuhlamalara dönüştü.

Goran Bregoviç, daha önce de İstanbul'da konser verdi. Türk izleyicisinin, nasıl bir talebi olduğunu muhtemelen biliyor. Benim tahminim, kendisinin standart konser süresi için istediği rakamı yüksek bulan Most Yapım yetkilileri, tribünleri dolduracak birisi olarak gördükleri Goran Bey'i getirmek için Türk usulü bir pazarlık yapmış olabilirler. Yani "2 saat için X para istiyorsunuz, o zaman 1 saat 10 dakika kalın sahnede ve X paranın %60ını verelim." gibi. İstanbul'u ve bizleri sevdiğini düşündüğümüz Goran Bey de, bu teklife sıcak bakmış olabilir.

Neticede, zar zor 1buçuk saate ulaşmış konsantre bir konser ve tadı damaklarda kalan bir müzik. Neyse ki trafik dönüşte de rahattı ve kulaklarımızda kalan güzel müzik üzerine gelen yuhlama ve ıslık sesleriyle evimize rahat ulaştık. Aslında bu yazıyı, dün geceki blog baskısına yetiştirerek haber yapacaktım ama olmadı...Ne de olsa dünkü konseri iş değil keyif amaçlı izlemiştim:)

 
Toplam blog
: 66
: 2742
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

MBA değil ama HBA (Herşeyi Bilen Adam) yapmış birisiyim. Hemen her konuda fikrim var ama hiç fikr..