Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Rahatsız edici bir sanat ve sıra dışı bir kadın= Frida Kahlo

Rahatsız edici bir sanat ve sıra dışı bir kadın= Frida Kahlo
 

1900'lü yılların başında , Meksika devrimi yıllarında doğmuş , sürrealist bir ressam

Meksikanın en büyük ressamı

Bana göre otoportre konusunda dünyanın en büyük ressamı

Sosyalist ve feminist bir kadın

Biseksüel ve sıradışı bir kadın

Aşkın ve acının, rahatsız edici bir sanatın ressamı :

Frida Kahlo...

" Tuhaf bir çarpışmaydı bu ; şiddetli değil, ağır ve yavaştı, herkesi sarstı, beni daha çok sarstı. İnsanın çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi geçti. "

Kendi sözcükleri ile anlattığı bu trajik kaza, ilk sevgilisi Alejendro ile birlikte, henüz 18'inde iken yakalar Frida'yı. Ve tüm yaşamının en belirleyici unsuru olur.

Bütün yaşamı korseler , dayanılmaz acılar içinde geçecektir artık. Ama bu trajik kaza belki de , onun rahatsız edici sanatının en belirleyici unsuru olarak, sanatın acıdan doğduğunun kanıtı olacaktır.

İlk resmini, alçılar ve acılar içinde yatağa bağlı olduğu zaman içinde, annesinin kendisini oyalamak için tavana yerleştirdiği büyük aynada, kendini seyrederek gerçekleştirir :

"Bu üzerime gelen aynanın altında, birden şiddetli bir resmetme arzusu uyandı bende. Kolay değildi, insan kendisinin en bariz modeli olsa bile aynı zamanda en zor modelidir. İnsan hem kendisi hem de bir başkasıdır "
Sözcükleri ile ifade eder, otoportre konusundaki ısrarını.

"Bir defa, seçme şansım yoktu. Ve aslında pek de önem vermeksizin resim yapmaya başladım. Böylece bana eziyet edip her an beni sorgulayacak az kalsın kimliğimi elimden alacak olan aynadan görüntüyü çaldım " diye de ekler.

Bu acı ile geçen yılların birinde Meksikanın ve devrimin dev ressamı ile kesişir yolları.

Diego , Meksika toplumu içinde özellikle de entellektüellerin ve sanatçıların dünyasında kendisine sağlam bir yer edinmiş olan bu etkileyici, skandal meraklısı, " Efsanevi ya da efsane yaratma hatası, çirkin, zampara bir adam..."

Evlendiklerinde Frida yirmiiki, Diego ise kırküç yaşındaydı. İkisi arasındaki tezat çarpıcı idi. Diegonın yanındaki Frida, fotoğrafçıların objektifine de tıpkı tablolarını seyredenlere olduğu gibi gözünü kırpmadan , küstahça ve dik dik bakan gözleri ile bir çocuğu andırıyordu. Fridanın yanındaki Diego ise, olduğundan da yaşlı görünüyordu, çizgileri ağır, belirgindi. Frida incecikti. Diego ise dev gibi. Fridanın kızkaredeşi Matilde haklıydı : Beyaz bir güvercinle fili andırıyorlardı...

Kominist Diego ile evliliği, Fridayı büyük bir değişim sürecinin içine çeker. Erkek elbiselerinden, bahçıvan pantolonlarından, oğlan çocuğu havasından vazgeçerek, jüponlar ,dantelli uzun etekler giyen, saçlarına kurdeleler takan , aşırı meksikacılığa yönelen , ancak argo konuşan bir Aztek Prensesi görünümüne bürünür. Ve bu değişim resimlerine de aynen yansır. .

Frida , Diego ile evlilikleri için şöyle söyler: " Bu bir aşk beraberliği idi. Bize uygun, taşkın bir akarsu gibi delişmen, Nikaragua şelalesi ya da Iguazu çavlanları gibi coşkulu, denizlerin dibi gibi derin ve gizemli, Odysseus' un Akdenizi gibi fırtınalı, Patzcuaro gölleri gibi uysal ve Aztek chinampaları (yüzen bahçe) gibi verimli, çöller gibi yorucu ve altın gibi pırıltılı, yırtıcı hayvanlar gibi ürkünç, yaşayan evren gibi rengarenk... "

Diego, 1930 yılında bir dizi duvar resmi yapmak üzere Amerika'ya davet edilir. Davetler, sergiler, neşe ve acılar, düşükler , karşılıklı ihanetler içinde geçecek Amerika yılları başlar böylece.

Çok solgun ve zayıf ve bitkindi. Yaşama, kendisine acı çektiren şeyin resmini yaparak sarılıyordu.

İspanya İç savaşı yıllarında , İspanyaya verilen destek, sürgündeki Troçkileri Meksikaya davet, mavi evlerindeki konukluk günleri, Troçkilere verilen destek, Natalya Troçkiye rağmen, Frida ile Troçki arasında filizlenen aşk...

İki insanın zorlu dünyası, yaşamın içinde bir yerlerde kesişmiştir. Ve bu ilişkiyi, Natalyaya, izlenmelere ve bunca zor koşullara, kıskanç Diegoya rağmen sürdürmek hiç de kolay değildir.

Paris sergisi, Picasso ve çağdaş ressamlarla tanışma, onların beğenilerini kazanma ve bütün bu yaşamların ortasında acı ve aşk...

Acılar içindeki sakat bedeni hamileliklere dayanamaz ve bütün tehlikesine rağmen iki kere hamile kalır ve iki kere de düşük yapar. Yine acılar içinde. Ve yine acılarını , düşüklerini, kanlar içindeki parçalanmış bedenini, doğmamış çocuklarını resmeder...

" Yaşamım boyunca kaç korse kullandım ? kabaca otuz diyebilirim. Onları süsledim ; boyalarla,küçük kumaş parçaları yapıştırarak, renkli tüyler, minik ayna parçaları ile süsledim onları.

Yine de , bu alçı parçaları ya da çirkin demirlerle donanmış yaralı bedenime karşın, Bretonun deyimi ile " çılgınca sevilmiş" olduğumu kabul etmeliyim. Aşk tanrıçası benimleydi herhalde.

Sevildim, sevildim, sevildim...Yine de yeterince değil, zira insan asla yeterince sevemez, bir ömür buna yetmez. Ben de hep sevdim. Aşkla, dostlukla. Erkekleri, kadınları.

Bir erkek, bir seferinde bana lezbiyen gibi seviştiğimi söylemişti. Kahkaha ile güldüm. Bir müttefiğin tanınması , idi benim için. Kendininkinin benzeri bir bedeni daha derinden tanımak...Hem sonra ,kazadan sonra yani , bedenim incindikçe, onu kadınlara teslim etmeye daha çok gereksinim duydum. Sessiz anlaşma, dolaysız yumuşaklık...

Bence insan çoğuldur : Erkekler kadınsılığın izlerini taşır, kadınlardaysa bir erkek öğesi vardır. Ve her ikisi birden içlerinde çocuk öğesini taşırlar.

Resmimde erotizm var mıdır ? bence sınırdadır. Ve bence erotizmin gücünü ortaya çıkaran da bu sınırdır.Erotizmin tümünün keşfiyle hem gerilim düşecek, hem de gerilimle birlikte bir bakışın, bir elin duruşunun, bir giysi kıvrımının, bir bitkinin, bir gölge ya da rengin içerdiği şehvet duygusu azalacaktır.

Resmimde kan var, ölüm var, yaralı bir kadın olarak ben varım. İmzam nerdeyse hep kan kırmısızı...

İnsanın ifade edemediği şeyin gücü paylayıcı, hasar verici, kendi kendini yıkıcı bir güçtür. İfade etmek, kurtulmanın başlangıcıdır. "

Diegonun gözü ile Frida " Sanat tarihinde ilk kez bir kadın, tam bir içtenlikle, yalınlığı ve sakinliği içinde acımasız denebilecek bir içtenlikle, yalnızca kadını ilgilendiren genel ve özel olguları dile getirmiştir "

Son tablosu... İştah açıcı, kesilmiş kırmızı karpuzlar : Yaşasın Yaşam adında bir natürmort.

47 yaşında iken, güncesine yazdığı son sözleri :

" Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım."

Frida'nın bedeni Dolores'teki sivil krematoryumda yakıldı.

Diego cebinden not defteriyle bir kalem çıkardı ve orada başı eğik, ağlayarak, bu son anları, alevler arasında giden Frida'yı kağıda geçirdi.







Film : Frida-2002 Yönetmen: Julie Taymor, Senaryo ; Hayden Harrera'nın 1983 yılında kaleme aldığı bir biyografiden uyarlanmış. Oyuncular: Salma Hayek( Frida), Alfred Molina(Diego)Yapılan tüm eleştirilere karşın; sanatçının alameti farikası olan renkler ,sürrealist bir biçimde tavus kuşları, maymunların avludaki kaktüsler arasında koşturmaları, Meksika müzikleri, egzotik görünümler ile özellikle mekanlar ve müzik olarak büyüleyici. Meksika tüm dokusu ile başrolde.

Kitap : Frida Kahlo - Aşk Ve Acı : Yazar : Rauda Jamıs (Meksika kökenli gazeteci ve yazar)Everest Yayınları-2002 yılı 2. basım . Frida Kahlonun güncesinden alıntılar ve yaşamının tanıklarının sözleri ve tanımlamaları ile belgesel tadında.
Madonna, Frida Kahlo'nun bilinen en büyük kolleksiyoneri.










 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..