Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '08

 
Kategori
İnançlar
 

Rahmetli çok akıllıydı. İyi Bilirdik!

Rahmetli çok akıllıydı. İyi Bilirdik!
 

hocamın fikrini almayıda çok isterdim .


Diyelim ki, son yolculuk vakti geldi. Rezervasyon yaptırılmış, eş dost ve akraba, uğurlamak üzere gelmiş. Hareket başlamadan önce, Hoca Efendi’nin meşhur sorusu soruluyor: Nasıl bilirdiniz?

Verilen cevap, her zaman için çarpı üç şeklindedir. Etrafta hakim olan matem havasının etkisi; ya da, bir gün bize de soracaklar korkusuyla olsa gerek, hemen herkes affetme yarışına girer. O dakika geldiğinde herkesin cevabı genelde aynıdır: “İyi bilirdik”

İsterseniz son yolculuk ritüelini bir miktar geliştirelim. Sadece iyi bilirdik demek yeterli olmasın ve her üç tekrar için “neden?” sorusunu soralım. Başka bir deyişle, cevaplarımızın gerekçeli olması şartını koyalım. Bu durumda belki de, ağzımızdan çıkanı kulağımız da duyar.

İşte bu noktada, benim kafam bir miktar karışıyor. İyi bilinmek için ne yapmak gerektiği sorusuna cevap bulabilmem pek mümkün görünmüyor.

Mesela, son günlerde bazı gazetelerde, üst düzey mevki sahibi bir kısım insanların çocuklarının edindikleri servetler hakkında yayınlanan haberleri, sıkça okur olduk. (Yumurta, güvenlik kameraları ihaleleri, muhallebiciler, gemiler ve son olarak da, pişmiş mısır ticareti, v.s.) Aslında bu haberler bizim için pek yabancı sayılmazlar. Bazı dönemlerde, sık sık benzer haberleri duyarız. Her ne kadar, sonradan “Devletleşmiş” olsa da; ülkemiz, ilk özel TV kanalına da bu yolla kavuşmuştur.

Nüfus sahibi bir kişinin nüfusunu kullanarak edindiği servetini, yine, benzer yollarla katlayan birinin (Allah gecinden versin) son yolculuğunda, gerekçeli cevabınız ne olurdu? Gelin bir cevap üretelim;

Rahmetli çok akıllıydı. Babasının nüfusunu kullanarak rüştünü bile ispatlamadan şirket ve servet sahibi oldu. İyi bilirdik.

Son günlerde, “kural tanımaz” şeklinde tarif edebileceğimiz insanların sayıları gittikçe artmaya başladı. Bunun en güzel örneği de sürücüler. Kural tanımayan, başkalarına saygısı olmayan bu kişileri nasıl bilirdik? Onlar için de şöyle desek nasıl olur?

Rahmetli hiç kurallara uymazdı. Çok uyanıktı. Her işini halletmenin öyle veya böyle bir yolunu bulurdu. Çok hızlı yaşadı. Doğru dürüst vergi bile ödememişti, ama bir çok hayır işi yaptı. İyi bilirdik.

Son olarak, şöyle bir örnek daha türetelim. Halk arasında “gariban” olarak nitelendirdiğimiz insanlar vardır. Onlar için ne derdik acaba?

Rahmetlinin kimsesi yoktu. Okuyamadı. Sürekli ve düzgün bir işi hiç olmadı. Ancak karnını doyurabildi. İyi bilirdik.

Sorulan sorulara ulu orta cevap vermek yerine, verdiğimiz cevabı gerekçesi ile açıklama noktasına geldiğimiz zaman; sanırım biraz daha derli toplu oluyor. Hele bu cevap şahitlik noktasına gelmişse.

Hayal; sınırları geniş olan bir kavram. Siz de, istediğiniz gibi örnekler üretebilirsiniz. Düşüncenin sınırı yoktur derler. Öyle değil mi?

Ünlü bir kişisel gelişimci olan Doğan Cüceloğlu’nu, bir seminerinde dinlemiştim. Şöyle bir soru sormuştu dinleyicilere:

“Ölüm gününüz belli olsa, size tüm hazırlıkları yapmak için bir hafta süre verilse, herşeyi kendiniz hazırlasanız ve sonunda, bir gün önce kazılan mezarın, ertesi gün gireceğinizi bildiğiniz toprağın altında ne düşünürdünüz? ”

Bir soru da benden: “Namazınız kılınırken, hoca sorduğunda, cemaatin size ne demesini isterdiniz?”

Şimdi lütfen bir kağıt kalem alın ve cemaatin sizin hakkınızda söylemesini istediklerinizi gerekçeli olarak yazın. Zira, bu yazdıklarınız, sizin yaşamınızın reçetesi olabilir.

Levent Zihnioğlu

 
Toplam blog
: 118
: 3309
Kayıt tarihi
: 04.09.07
 
 

Bilgi büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamıysa kibirlendirir.. ..