Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '08

 
Kategori
Türk Mutfağı
 

Rakı işte.

Rakı işte.
 

Foto; Murat Duygulu


Altıncı kata taşındık, asansörde çalışmıyor ya, o kadar merdiveni bira şişeleri ile çıkmak vallahi zor geliyor.

Rakıya başlamam mecburiyetten!

Küçücük şişeyi alıyorsun, koltuğunun altına sıkıştırıyorsun, tıngır tıngır çıkıyorsun.

İçerken ağzım burnum kayıyormuş ama öğreneceğim yahu!

Keçi peyniri vardı evde, biraz domates, bardakları Müfit mi getirmişti? Kır saçlı enişte mi bırakmıştı hatırlamıyorum.

İncesi makbulmüş bu bardakların, benimkiler zar gibi canım!

Kırk yıllık içiciymiş gibi Arnavut ciğeri de aldım, kadehi yarısına kadar doldurdum iki de buz attım, arkasından doldurdum soğuk suyu...

Anason kokusu, çocukken önünde balık tuttuğum Tekel Fabrikasını anımsattı bana.

Sahi kim götürürdü beni oraya?

Divan Edebiyatını; Yataklara uzanmış adamların yerlerinden kalkmadan, başlarını kollarına dayayarak yazdıkları şiirler olduğunu zanneden adamın

Öğrencilik yıllarında sırf Tekirdağlı diye göbek rakısı isteyen arkadaşlarına nasıl baktığını gözünüzün önüne getirin bakalım...

***

Askerden izne gelirken çok rakı isteyen olurdu benden...

Tekirdağlıların kaderinde var bu sanırım...(!)

Aliii, iki büyük getirmezsen gelme koçum, firar et!

Emir edersiniz komutanım!

O zamanlar rakıların Tekirdağ rakısı olup olmadığı seri numaralarından mı anlaşılırdı, yoksa ben mi öyle hatırlıyorum...(!)

Hasan bakkala giderdim.( Macur Hasan)

Hasan bakkalda eski pehlivan, kulaklar yapışık, ense dürüm dürüm, eller kürek. Darda bir gömlek giyerdi koca gün gerine gerine gezerdi, sahi bir de çok terlerdi.

— Bitti mi layn askerlik?

- Yok ağabey izine geldim ama yarın dönüyorum..

— Ne çabuk be gardaşım?

— Başçavuş Tekirdağ rakısı istedi, iki büyük!

— Başçavuş’un eşeği var mı layn? ( Var dersem “osuruyor mu” diye soracak..Nasıl bir geyiktir bu hala anlamış değilim!)

— Yok, ağabey tavukları var...( Hadi sor.)

Macur Hasan, ayakkabıları yerde bırakıp masanın üzerine çıkar, ayağa yapışmış çoraplardan kalan izleri saklamaya çalışan masa çatırdar.. Rakı şişelerini ters çevirip kontrol etmeye başlar... Bakar bakar...

- Te bi dane buldum............ Aha bu da ikincisi!

***

— Ali Haydar Başçavuş’a Rakıları sen mi getirdin memleketten?

— Evet Komutanım.

—Bana niye getirmedin?

—Beraber içersiniz diye düşündüm komutanım.

— Bana da getirseydin düşünmek zorunda kalmazdın!

***

İngiliz bir damat var bizim. Hoş geldine gideceğiz, eli boş olmaz dedim bir şişe kulüp rakısı aldım götürdüm...

İngiltere’de Rom içermiş onlar, sert bir içkimiymiş, beğenir diye düşündüm.

Aylardan Ağustos ortalık yanıyor..

Bizim İngiliz ertesi gün evde yalnız kalınca canı sıkılmış, sıkılınca da açmış şişeyi, bitirmiş... Feleğini şaşırmış.

İki gün sonra geçmiş olsuna gittik bu sefer..

Rakıyı ben getirdim ya kaynanası kızmış kötü kötü bakıyor, bizimki yamulmuş, yorgan döşek yatıyor..

Eğildim kulağına it is not stand still outside as it was inside of the bottle*” dedim

“ What” dedi.

Ne diyecek?


Rakı işte!

* ; Şişede durduğu gibi durmaz yada ona yakın bir şey...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..