Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ramazan Bayramı mı, yoksa tatil mi, edep ya hu..

Ramazan Bayramı mı, yoksa tatil mi, edep ya hu..
 

Yüce yaradan Rahman ve Rahim olan Allah(c.c) a hamd olsun. Şükürler olsun ki Recep ve Şaban aylarını geçirdi ve bize Ramazan’a ulaştırdı. Ramazanı da uygun şekilde geçirmeyi ve bayrama ulaşmayı nasip eder inşallah. Allah(c.c) kullarına yardımcı oluyor. Sıkıntı duymadan oruçlarımızı tutup ibadetlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Yaklaşık üçte birlik zamanı geçirdik. Sayılı günler muhakkak ki gelip geçecek. Bayramlara yaklaşırken insanlar da bir telaş. Üç gün mü olacak, beş gün mü olacak, dokuz gün mü olacak. Yıllardır beni rahatsız eden konuşmalar. Son yıllarda daha da rahatsız eder oldu. 

Önce olayı kısaca irdeleyelim. Olay bir dini farz bir görevin ifası sonrası olan bir durum. İslamiyette üç aylar olarak değerlendirilen Recep, Şaban ayından sonra Allah(c.c) tarafından ”Benim için oruç tut” emrinin yerine getirildiği namaz gibi bedenen yapılan çok önemli farz bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim ‘e bakıldığında yapılan ibadetler dosdoğru yapıldığında kulların mükafatlandırılacağı çok net iken Oruç konusunda ise ” Ben bilirim ” ifadesini anlarız. Mükafatının da sadece Rahman ve Rahim olan Allah(c.c) katında olacağını biz kullarına bildirmektedir. “Gizli ve açık her şeyi bilen” Allah(c.c) oruç konusunda bir niyet yapılıp yapılmadığını sadece ben bilirim diye biz aciz kullarına belirterek El Alîm sıfatını da bir kez daha burada göstermektedir. Namaz ve diğer ibadetlerin şahitleri vardır. Bu şahitler kul olarak insan veyahut başka bir dünyada ki canlı olabilir veya bizim göremediğimiz melekler olabilirken oruçta içten yapılan bir niyeti ise sadece ve sadece “Allah(c.c) bilir”. 

Ramazan ayı bedenen yapılan oruç, namaz, Kur’an-ı Kerim hatmi ve benzeri bedensel ibadetlerin ayı olduğu kadar mal ile yapılan ibadet olan “zekat” konusununda olduğu aydır. Malın, mülkün, canın gerçek sahibi olan Allah(c.c) emanet etiği malın emanetçisinden kendisi için harcamasını beklediği aydır. Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda bir çok yerde namaz kıl ve zekat ver ifadesinin peş peşe vahiy edildiğini görürüz. Namazın adeta yanındadır. Sonuç olarak Ramazan bedenen ve mal olarak verilen zekatla birlikte kesintisiz ibadetle dolu olan nefislerin terbiye edilmesi için mücadele verilen önemli bir aydır. Kişiler ibadetlerini yaparlar veya yapmazlar bu kimseyi bağlamaz. Doğal olarak beni de bağlamaz. Herkes amellerinin hesabını Allah(c.c) katında verecek. Allah(c.c) kolay hesap verecek kullarından eylesin. Bu hesap zor bir hesap olacağı muhakkak. Bunun içinde geçici olan bu dünyada görevler başlıyor. Ramazan ayı da önemli sınav aylarından biri olarak görünmektedir. 

Ramazan ibadetlerini belirttikten sonra gelen günler Bayram günleridir. Bayram günleri de İslamiyette önemli günlerdendir. Yapılan ibadetlerinsonrasında huzur ve sevincin olduğu ve bu sevincin kullar arasında bir hoş seda olarak paylaşıldığı, paylaşımın olduğu günlerdir. Gerek Ramazan, gerekse de Kurban Bayramı dini vecibeler ile ilgili Allah(c.c) tarafından bildirilen günlerdir. Bu gerçeği kimse unutmamalıdır. 

Şimdi geldik başlık konusuna.İçimi acıtan bir konu olduğu için artık yazmaya karar verdim. Bayram zamanlarında devlet dairelerinde önemli bir konudur. Üç gün mü, beş gün mü, dokuz gün mü. Bunu anlamak mümkün değildir. İbadetlerini tam yapan bir kulu düşünelim.Allah (c.c) sana Ramazan’da üç, Kurban da dört gün bayramı vermiş. Buna şükür etmesi gerekirken nefis mücadelesinin yapıldığı ay Ramazan ayından çıkarken nefsine yenilmek niye anlamıyorum. Bu bir tarafa asıl içime sindiremediğim konu daha farklı. Herkesin hesabı kendisine ait buna bir şey demiyorum da beni de çok bağlamıyor lakin orucun açık açık yendiği namazın ve secdenin olmadığı bilinen insanlar için dokuz gün çok önemli oluyor. Dini vecibeler sonrası Allah(c.c) bir ikramı olan Bayramı tatil gözüyle bak. “EDEP Ya HU” demede dur. Sorarsanız Allah(c.c) tan korkmayan yok. Korkuyorsun da, Kainatı yaradan, o kainatta bir toz zerreciği kadar bile olmayan bir kul olarak o güç sahibinin kulundan beklediği bir emri yapmadan, nasıl ola da o gücün karşısına mahşer de hangi yüzle çıkacağız. Ne kul olarak, ne insan olarak bu şekilde dokuz gün tartışması yapanlara saygı duyamıyorum. 

Laiklik, laiklik diyoruz. Tabi ki benimde savunduğum bir nokta. Pekiyi, bana göre hak etmediği bir günü nasıl uzatırım demekse laiklik, işte buna katılmam mümkün değil. Laiklik önce insan onuruna uygun davranmaktır. Bu yapılanlar ise insan onuruna yakışmadığı gibi insan onurunu adeta yerlere seriyor. Anlayamadığım başka bir konuda gerçek adaletsizlik. Tatil ya sözüm ona. Tatil yerleri tıklım tıklım dolu. Dokuz günde boş yer bulmak zor. Orada hizmet eden mi. Biliyorum ki bu hizmet edenler içinde ibadetini dört dörtlük yapan fakat maddi imkansızlıklar nedeniyle Bayram günü Bayram yapma yerine çalışmak, insanlara zorunlu hizmet etmek durumunda ki kulları görebiliriz. Lakin tatili düşünürken zekat ibadetini unutan beş yıldızlı otellere para ayırabilen kişiler acaba bu yaptığı ile ayrıca başka bir kul hakkı yemiyor mu. 

Madalyonun başka bir yüzü de bu çarkı destekleyen devlet idarecileri oluyor. Bayram da ekonomiyi canlandırıyorlar. Bayram namazından çıkarken ne kadar da mutlular. Ama unuturlar, namazda arka safta duran körpecik insan veya orta yaşlı bir adam biraz sonra bayram namazı sonrası bayramını bitirecek ve bir yudum ekmek için koşturmaya başlayacak. O kulun bayramı işte namaz ve tekbirler kadardır. Yaşasın ekonomi canlandı. 

İşte Allah(c.c) ım hesabı olmayan ana geldim. Gözüm bir kez daha yaşardı. İçimden bir soruyu haykırmak gelir. ” Hz. Muhammed Mustafa(s.av) efendimiz , Hz. Ömer (r.a) , Hz. Ebubekir(r.a) efendilerimiz acaba ekonomi canlandı mı” İnanıyorum ki Kevser’ in başında birlikte olduğunuz anda cevabınız benden farklı değildir. 

www.selcukefendi.com sayfasında yayınlanmıştır. 

 
Toplam blog
: 81
: 1191
Kayıt tarihi
: 13.02.11
 
 

Ben kimim? Ben 55 yaşında hekimlik sanatını icra eden bir kişiyim. Adım Selçuk Şensöz. Bugün için..