Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Ramazan davulcuları

Ramazan davulcuları
 

Eskiden bir değeri vardı, ramazan davulcularının. 

İletişim araçlarının bu kadar gelişmediği yıllarda, davulcunun yeri başkaydı. 

Ramazan ayı geldiğinde, ortaya çıkardı davulcular. 

Uykunun en derin ve tatlı olduğu bir zamanda, sesleri duyulurdu.. 

Uyandırırlardı insanları. 

Oruca kalkardı insanlar, davul sesiyle. 

Davulcuya güvenirlerdi. 

Davulcular ışığı yanmayan pencerelerin dibinde, daha bir gür çalarlardı davulu. 

Ne zamanki pencerede bir ışık görürler, o zaman uzaklaşırlardı. 

Çocuklar meraklıydılar eskiden. 

Davulcuyu görmek için, uykularından vazgeçerlerdi. 

Davulcularda bir başkaydı canım. 

Maniler okurlardı, ramazan ile ilgili. 

Davulcuyu, herkes tanırdı mahallede. 

Davulculara kapı önünde, ikramda bulunanlar bile olurdu. 

Davulcularda az değildi. 

İstemesini bilirlerdi. 

“Eski cami direk ister. 

Söylemeye yürek ister. 

Arkadaşımı bilmem ama 

Benim canım börek ister.” 

Bu maninin üstüne gel de, davulcuya börek verme. 

Bir anlamı vardı, davul çalmanın. 

Şimdi davul çalmanın anlamı kayıp. 

Davulcu olmak ayıp. 

İşsizliğin kol gezdiği ülkemizde bir davulcu sektörü var büyük kentlerde. 

Davulcular paylaşmışlar mahalleleri. 

30 gün boyunca davul çalıp, evleri haklayacaklar. 

Hem de iki defa. 

İlk 15 gün içinde bir haklama. İkinci 15 gün içinde bir haklama daha. 

Ne verirseniz. 

“Allah razı olsun.” 

“Hayırlı ramazanlar” dilekleriyle çalacaklar davullarını. 

Bahşiş iyi olursa gülecekler. 

Bahşiş az olunca, suratları ekşiyecek. 

Her şeyin merkezinde para. 

Şimdiki devirde insanların sahurda uyanma derdi filan yok. 

Yok da. 

Bir geleneğin uzantısı olarak davullar görevini yapmakta. 

Davulcularda çalmakta. 

Bizim mahallenin davulcusu, yanında bir küçük kız ile dolaşıyor. 

Evleri haklamaya başladığında, bu kız çocuğu kapıları çalıyor. 

Hak istiyor. 

Kapıyı çalan kız, kapıyı çaldıktan sonra dış kapının önünde bekliyor. 

Anlıyoruz ki, insanlar birbirlerinden çekiniyor. 

Avlu içinde başlarına bir şey gelmesinden korkuyorlar. 

Eski mahalle, mahalleler yok artık. 

Eski komşuluklar yok. 

Eski anlayışlar yok. 

Adam gece yarısı uyanıp donla dışarı çıkar mı? 

Çıkar. 

Davulu davulcunun kafasına geçirir mi? 

Geçirir. 

Dikkatli olacaksın. 

Devir bu devir. 

Zoraki bir geleneğin son temsilcileri davulcular. 

Bizim köydeki davulcunun işi hepten bozuk. 

İki yumurtaya, davul mu çalınır? 

Yarım ekmek, iki yumurta, elli kuruş para... 

Bayram günü, bayram namazından sonra bayramlaşma sırasında, Yörük Ali bağırır. 

“Davılcıyıda görüüüüün” 

Herkes davulcuya bakar. Görür yani. 

Davulun üstünde, toplasan elli lira para olmaz. 

Bizim Yörük Ali kızar. 

“Bidaki ramezene kendinize yeni davılcı bulun. Bu pari davılcılık olmaz. “der. Birde yemin patlatır. 

Birde bakarsın. Ramazanın ilk günü davul, Yörük Ali’nin omzunda. 

Böyle bu işler. 

Sevabına çalar bizim Yörük Ali. 

Bizim mahallenin davulcusu evleri haklamaya başladı. 

Yan komşumun sesi geldi kulağıma. 

Davulcuya bağırıyordu. 

“Senin davulunun sesine ihtiyacımız yok. Geçen sene hicazdan ezan okuyan saat getirdik. Kuruyoz sahura. Saatten ezan okumaya başlıyor. Kalkıyoruz. Yemeğimizi yeyip yatıyoruz.” 

Davulcunun tokmağı havada. 

Bu evden bahşiş yok. 

Başka bir komşu. 

“Gel bakim koçum. Şöyle kapının ağzına gel. Vur bakim dokuz sekizlik bir hava. Haah işte. Aferin koçum. Böyle ritim atacaksın. Bozuk bir sesle uyanmak istemem. Beni imanı zayıf derler. Desinler. Ramazanda orucumu tutarım. Davulu da çaldırırım. Gel koçum kap parayı.” 

Mahallenin yedi belası, bir elliliği verince davulcuya. 

Davulcu coştukça coşar. 

Davulun tokmağını kimse göremez. 

Apartmanın ikinci katından göründü komşunun oğlu. 

Elindeki cep telefonunu salladı davulcuya 

“Boşuna gezinme dayı. Bak benim cep telefonuna. Nasıl çalıyor görüyorsun. Ayarlıyorum sahura, istediğim şarkıyla uyanıyorum. Senin ilkel davulundan bana ne.” Dedi giriverdi evin içine. 

Davulcu, gözleri havada baktı kaldı. 

Çalmadan yürüdü, diğer apartmanın kapısına doğru. 

Bizim köyde, Molla Osman adında bir imam vardı. Bundan 40 sene önce. 

Ramazan geldiğinde cebinde masa saati gezdirirdi. Memlekette saat bile bulunmuyordu. 

Anlayın artık. 

Bakın televizyonlara, birçok kişi eski ramazanlardan bahseder. 

“Çok özledim eski ramazanları” diyenler vardır. 

Boştur bu anlatımlar. 

Özlem duyabilir ve hatırlayabilirsin. 

Eski ramazanlara dönemezsin. 

O zaman ne yapacaksın? 

Bu günkü ramazanları yaşayacaksın. 

Geriye dönüp melemenin bir anlamı yok. 

Davulcuların işi zor. 

Komşu komşuya, pişirdiği yemeğin kokusunu bile vermiyor. 

Şimdi moda meydanlarda iftar yemekleri. 

Vur davulcu. 

“Sokak yolu dar mıdır?
Minaresi var mıdır?
İftara kal diyorlar
Acep aslı var mıdır?”
 

Bilmiyorum davulcu bilmiyorum. 

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..