Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '06

 
Kategori
Ramazan
 

Ramazan davulu

Ramazan davulu
 

Geleneklerine bağlı bir millet olduğumuzu zannederiz. Çevrede gördüğümüz ve dolayısıyla bağışıklık kazandığımız bazı uygulamalar, bir müddet sonra bizim doğrularımız ve dindarsak dinî, milliyetçiysek millî, cumhuriyetciysek demokratik değerlerimiz haline gelir.

Düşünmeden hareket etmek, yaptığımız ve yapmadığımız şeylerin sebebi hakkında bilgi sahibi olmadan bir şeyleri savunmak veya karşı çıkmak, artık Türk'e has doğal bir hareket haline gelmiştir.

Kişisel arzularımızı, tercihlerimizi ve zevklerimizi, genelleme yapmadan, kimseye zarar vermeden yerine getirebiliriz. Ama bunu olmazsa olmaz bir doğru kabul etmek ve herkesi de aynı bizim gibi düşünmeye zorlamak, yaptığımız yanlışların başında gelmektedir.

Din, insanın kendi arzusu ile, kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan samimi bir niyetle Tanrı'ya bağlanmasıdır. Hiçbir eylemimizin cezası mahiyetinde dünyada karşımıza çıkacak bir müeyyide yoktur. O yüzden samimiyet ve iyiniyet dinin esasıdır.

İnanç kardeşliğinin gereği olarak, insanların birbirine yardımı, hiçbir karşılık beklemeden yapılan eylemlerden oluşur. Ne yazık ki günümüzde neredeyse her şey, parayla, menfaatle ölçülür hale gelmişir. Dini de bu dünyanın değerlerinden biri olarak paraya çevirme merakına kapılanları, inananlar kendi otokontrolleriyle devre dışı bırakmayı başaramayınca, ortaya bugünkü manzara çıkmıştır.

Küçük bir köyde, kasabada, komşularını manilerle, türkülerle, kafiyeli güzel sözlerle sahura kaldırmaya çalışan, davulunu da kendine yardımcı bir âlet olarak seçen iyiniyetli bir kimsenin bu samimi davranışıyla, din-diyanetle hiç alâkası olmayan, sadece para kazanmak için köyünden kalkıp şehire gelen ve her inançtan insanların yaşadığı kalabalık bir kentte, herkesi rahatsız edecek şekilde davul çalan bir adamı mukayese etmek mümkün müdür?

Bunu bir gelenek kabul etmek, getirisini-götürüsünü düşünmeden davulu ramazanın bir parçası saymak, dini de, geleneği de yanlış anlayıp yorumladığımızın bir göstergesidir.

Yanlışların farkına varılması, düzeltilmesi ve doğruya yönelinmesi için, okumak, öğrenmek, düşünmek, akıl yürütmek ve muhakeme yapmak gereklidir. Kabul etmek gerekir ki, bunları yapabilecek nitelikte olmayan insanlara ulaşmakta zorluk çekiyoruz.

Toplumsal eğitimin bir parçasını oluşturan bu konuda suçlayıcı, dışlayıcı tavır takınmaktan çok, daha sıcak bir anlayışla ve mümkün olduğu kadar hızlı bir tarzda, halkı eğitmenin yollarını arayıp bulmak zorundayız. Kızgınlık ve kırgınlıkla elde edilecek hiçbir sonuç yoktur.

Ulusal yayın yapan gazeteler, radyolar, televizyonlar, hiç değilse ramazan boyunca magazinsel boyuttan vazgeçerek, dayanaksız haberler, faydasız bilgiler sunmak yerine gerçeklere eğilseler, eminim ki şikâyet ettiğimiz konuların azalmasına büyük katkıda bulunacaklardır.

Bunu niye yapmak istemiyoruz, bilmem ki...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..