Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

19 Nisan '21

 
Kategori
Ramazan
 

Ramazan Hazinedir

 
HAZİNEYE BAKIP GEÇMEKTE VAR 
HEPSİNİ ALIP ZENGİNLEŞMEKTE 
 
Kişinin kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. Kötülüğünden komşusu emin olmadıkça kişi cennete giremez. 
Hz. Muhammed (s)
 
Ramazan Allah'ın insanlara lütfettiği bir hazinedir. Ve bu hazinenin kapısı bir ay süreli ardına kadar açık tutulur. Kimisi bu hazineyi görmeden geçer gider, kimisi bir avuç alır, kimileri de bir dağ gibi yığın alır. Siz bu kimilerinin hangilerindensiniz acaba? Günümüz insanının pek çoğu maalesef hazinenin farkındalığında bile değil.Oysa aynı insanlar markete gittiklerinde yiyeceklerin en güzelini alıyorlar. terziye gittiklerinde elbisenin en güzelini diktirmek istiyorlar. Lüks tüketimde yarışı kimselere kaptırmama mücadelesi veriyoruz. kimsede olmayan bende olsun sevdası kaplamış çevremizi. Bu çevre ki maneviyatımızı hasara uğratıyor, bilincine varamıyoruz. Ne yazık ki, günümüz insanının pek çoğunun hali bu ahvalde...Uykudayız uyandıranımız yok.
 
Gün, her geçen günle geçiyor, ömrümüzle bu geçen günlerle kısalıyor. Her doğan güne yeniden uyanıyor olmamızda bize ahirete götüreceğimiz azığımızı edinmemiz için sunulmuş bir fırsat.Ramazan ayını da fırsat bilip ibadetin en güzelini yapmak için yarışmalıyız. Doğru kul, dürüst insan olmak için gayret sarfetmeliyiz. Yüce Allah'a kulluğumuzu kaliteli yapalım ki rızasını alabilelim.Gün öyle ya da böyle geçiyor, ama geçen gün bizlerden çok şeyler alarak, bir daha geri dönmemecesine gidiyor. geriye baktığımızda koca bir boşluk görmekteysek, hayatı da boşu boşuna yaşamışız demektir. Oysa dünyaya gelme nedenimiz bu değil. Ebedi hayata erzak depolamaya geliyoruz bu dünyaya...Bu anlamda bazılarının dediği gibi dünya yalan değil. Bize sunulmuş bir fırsat alanı bu dünya.İyilikler ekip mükafatını ürün olarak alabileceğimiz bir tarla...Bu tarlada yılanlar içinde yaşamayı tercih edişimiz, bize ancak kayıplar verir. 
 
İnsanımızın giderek yozlaşması, ülkemizin geleceğine yönelik kaygılar verir.Yarınlarda yaşayacak olan torunlarımıza karanlıklar verir. Gün bu gün diyerek, zararın neresinden dönersek kar belliyerek, gelin bugünden birbirimizin iyi ve kötü gününe ortak olarak yaşamaya başlayalım. Bir başlayalım bakalım iyi niyete, gerisi nasıl toparlanıp gelecek. Hemde iyilikler çığ gibi büyüyerek üşüşecektir hanemize, yöremize. Biliyorsunuz ki,iyiliğin karşılığı iyilik, kötülüğün karşılığı kötülüktür. Önce en yakınımızdan, ailemizin dışında bize çok yakın oturan komşularımızdan başlayalım hatır sormaya. derdi, tasası var mıdır öğrenmeye. Sonra da derdinin dermanını aramaya yoldaş olalım.Göreceksiniz bu uğraşı komşunuzla birlikte sizi de mutlu edecektir. İç huzuru beraberinde güzellikler yansıtacaktır. 
 
Ben şahsen bu duygu ve düşüncelerle komşularımı ziyaret ettim. Kimi evine buyur etti. Kimi kapısını araladı. Kapı aralığından da olsa onlarla konuştum, hatırlarını sordum. Çoğu Ramazan ayını hatim indirerek geçirdiklerini söylediler. Bir kesimde hoca evlerine sohbet toplantılarına gidemediğinden yakındı. Koronadan korktuğunu dile getirdi. Ramazan günlerini kendi hallerinde değerlendirdiklerini belirtti. 
 
Benim Mahallemde fakir hiç yok denecek kadar az, çoğu memurluktan emekli ve kendilerine ait evlere sahipler.Bazılarının kapılarında arabaları da mevcut. Dolayısıyla dar gelirli sayılmazlar. En azından orta kalite yaşantıya sahipler. Hal böyle olunca, kimseden beklentileri olmadan, kendi yağlarıyla kavrulup gidiyorlar. Yaş ortalamalarıda ellinin üzerinde olduğundan hayata dair, ahım şahım bir beklentiye girmiyorlar. Bundan sonraki hayatlarını sağlıklı ve sıkıntısız geçirmek tek dilekleri...
 
Mahallemde çok az sayıda yoksul var. Ancak fakirliklerini göz önüne sermedikleri için herkesce kimler oldukları bilinmiyor.Onların kim olduklarını muhtarımıza soruyorum.Muhtarımız bir iki isim veriyor ve evlerini gösteriyor.Kimliklerini öğrendiğim bu kişilerin evlerine gidiyorum.Beni içtenlikle içeriye buyur ediyorlar.Bir ailenin oturduğu tek katlı mütevazı evinin salonlarına girdiğim zaman görüyorum ki altlarında serecek halıları bile yok. Mutfakları tamtakır, bir küçük tüp var mutfak tezgahının üzerinde,üstünde kaynayan yemek tenceresi yok. 
 
Aynı mahallede bir arka sokak komşumun ne durumda olduğu hakkında bugüne kadar hiç bir bilgi sahibi olmayışıma üzülüyorum. Sonra Ramazanla arasının nasıl olduğunu soruyorum komşuma, oruç tutmadıklarını söylüyor. Acaba bunun nedeninin pişirecek bir yiyeceklerinin bile olmaması mı, diye düşünmelere dalmışlığımda komşum konuşmaya başlayıp beni kendime getiriyor. "Bizim asıl evimiz köyde, o yüzden bu evimizde pek eşyamız yok. biz ilkbaharla birlikte geliriz yaz boyunca şehirde oturuyoruz. Eşim inşaat işi yapıyor. Köydeki tarlalarımızı da anamgil ekip biçiyorlar. Kısmet olursa şehre ev yaptırdık, az bi işi kaldı. Seneye yaza oraya taşınacağız, eşyalarımızı da o zaman getirteceğiz" diyor. 
 
Anlattıkları doğrumudur, değil midir pek anlam veremedim. Ya gurur yapıp bana böyle anlattıysa, sorusuyla birlikte muhtarımızın yanına gittim tekrar. Muhtarımız kadının söylediklerini doğruladı. Muhtarımız, mahallede en fakirimizin bu şekilde olduğunu belirttikten sonra: "Mahallemizde en dar gelirli bir tek sen varsın, önce başına acı" demeyi ihmal etmedi. Çok şükür bende kimseye muhtaç değilim. Elhamdürüllah emekliyim. Ama muhtar bu sözle mahallemizde herkesin durumunun iyi olduğunu vurgulamış oldu.Şaşırmadım dersem, yalan olur. Herkes emekli ve çoğu çifte maaşlı. Ancak bu benim mahallemde böyle. Acaba diğer mahallelerde fakir fukara yok mudur, onların durumları nasıldır? 
Her bir haneyi gezip dolaşma imkanına sahip olmadığımdan, mahallemde edindiğim gözlemlemeye göre aktarma yaptım. Amacım, "komşum aç mıdır, tok mudur," konusunda bilgi sahibi olmak ve  vicdanımı rahatlatmaktı. 
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..