- Kategori
- Ramazan
Ramazan klasikleri (!)
Ramazan ayı başladı. Hatta neredeyse yarılandı. Oruç tutanlar, tutmayanlar ve tutamayanlar ile çok renkli bir ay yaşıyoruz. Renkli ama bir o kadar da tuhaf cümleler ve tavırlar kol geziyor. Örnek mi?
Çarşı pazarda, yolda sokakta “oruç ağzımla” diye başlayan yeminleri duymadığım günü neredeyse hatırlamıyorum. Belki benim önyargılı bir bakışım, bilmiyorum, ama böyle başlayan her söz doğrudan inandırıcılığını yitirmiş olarak ulaşıyor kulaklarımdan beynime.
“Aziz mübarek gün” deyimi de sık duyulanlardandır. Sanki aziz mübarek gün olunca –diğerleri lanetli gibi- akan sular duruyor. Yalan söylenmiyor, herkesin her işi yolunda gidiyor.
Ziyarete gittiğiniz arkadaşınız elinde çay ya da sigara ile yakalandığında olmadık mazeretler icat etmenin peşine düşüyor. Sizin de oruç olmadığınızı öğrenince gevşeyip rahatlıyor.
Ya da ziyarete gittiğiniz arkadaşınız başlangıçta aziz mübarek gün gibi laflar ederken, sizin durumunuzu kestiremezken, oruç olmadığını çaktırmıyor. Ama sizin de oruç olmadığınız anlaşılınca birden çözülüyor.
Pastırmanın fiyatı akıllara geliyor bu ayda. Oruç tutunca genelin canı pastırma çekiyor anlaşılan. Pastırma her zaman pahalı, alamayacak olan zaten bu ayda da alamıyor. Hem zaten bu ülkede yıl boyunca zorunlu oruç tutanlar pastırmanın varlığından habersiz. Ama ramazan ayında haberlerin vazgeçilmez konusu oluyor.
Her ramazanda gazeteler sayfalarını, televizyonlar reytingi yüksek zamanlarını ayırıp, nabızlara şerbet sunuyor. Kimisi daha derin konulara eğilirken kimisi de iftarı karşı cinsle yapmanın caiz olup olmadığı noktasına kadar sulandırıyor.
Hele ramazanın son günleri geldiğinde “nasıl da çabucak geçti mübarek” diyerek yad edilmesi gerekir diye bir inanış var sanırım. Herkes bunu söyler, bittiğine üzüldüğünü ifade eder. Bu kadar kolay olsaydı veya gerçekten üzülseydi herkes ramazanın bittiğine, sonundaki günlerin adı bayram olur muydu?