Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

23 Mayıs '19

 
Kategori
Ramazan
 

Ramazanda Duyduklarıma Bakın

OLUMSUZLUKLARDAN 
RAHATSIZ OLUYORUM
Nereden almışsa ev telefonumu öğrenen bir hanım okurum bana hararetli ses tonuyla birkaç konu aktarıyor ve ilgilenmemi istiyor. Konuların hepsi de ciddi ve önemli. Öncelikle hanım okurumun duyarlılığına teşekkür ederim. Gözlerine takılan olumsuzlukları hem bir vatandaş, hem de bir gazeteci gibi algılayıp, durumları dikkatlice bana aktarıyor. Belli ki, gördüğü ve karşılaştığı olumsuzluklardan rahatsız olmuş ve duyarlılık gösterip beni aramış. 
Haklı olarak her şeyin yaşantısına orantılı, düzgün olmasını istiyor. Ve biz bu olumsuzlukların düzeltilmesi dileğiyle denilenleri, okurumun bana aktardığı şekliyle önce ilgililerin dikkatine arz ediyor, sonra vatandaşlarımızın bilgisine sunuyoruz…
 
1:
PİDE FİYATLARI TUTARSIZ
Ramazan ayının sofralarına pide yakışıyor. İftar sofralarının baş tacıdır bol susamlı pideler. Dolayısıyla bir ay süresince sofralarımızdan neredeyse ekmeği kaldırdık, pide alıyoruz. Ancak pide fiyatları bu yıl artmasından başka farklı yerlerde farklı fiyattan satılıyor. Üç yıldır 1 lira 50 kuruştan aldığımız pidenin bu yılki fiyatının 2 lira olduğu söylendi. İyi, hoş. Ne var ki bazı fırınlarda pidenin bir tanesi 2,5 lira, bazısında 3.0 lira. Yumurtalı dediklerini bazı fırınlar 3,5 liradan satıyorlar. Söyler misiniz gerçek pide fiyatı nedir, nasıl belirlenmiştir? 
 
Bu vatandaşı herkes istediği gibi kazıklayabilir, buna kimse ses çıkaramaz durumları mı söz konusudur, bilmek istiyorum. 
Hadi pidelerin parası denetlenmiyor, herkes keyfine satış yapıyor da kalitesi niye denetlenmiyor? 
 
Pahalı satılan pide ucuzundan daha özensiz hazırlanmış. Ölü benzi gibi pideler kirli bezler arasında satışa sunuluyor. Kimseler buna bir şey demiyor. Bu işin ilgilileri kimlerse, alıcı olarak dolaşıp bu olumsuzluğu gidersinler lütfen.
 
2: 
EKMEK GRAMAJI EKSİK GELİYOR
Pidenin birbirini tutmayan ve kalite denetiminden yoksunluğunu anlayınca yine vazgeçilmezimiz olan ekmeğe dönelim dedik. Yolumun üzerindeki bir fırından, sabahleyin aldığım ekmekleri evde, mutfak terazisinde tarttığımda gramajı eksik geldi. Bu durumu gidip fırın sahibine söylediğimde “Sabahleyin ekmeği çıraklar yapıyor. Bunun için gramajı eksik çıkabiliyor, siz en iyisi ekmeğinizi öğle sonrası alın.” dedi. Zihniyete ve pişkinliğe bakar mısınız, aslında fırıncının: “Şikâyetinizi inceleyelim. Ekmeğin gramajı eksik çıkıyorsa düzeltelim.” demesi gerekmez mi? 
 
Ekmeğimiz bu şekilde denetimsizse, suyumuz ne şekilde acaba? Ya denetimi yapılmayan kirli suları içiyorsak, ilerde hastalanıp doktorluk olursak ne yapacağız? Musluk sularından mahrum bırakıldık, hazır sularında nerelerde üretilip, nasıl bekletildiğini bilmiyoruz. Sıklıkla denetimi yapılması ve bu konuda sürekli olarak vatandaşın bilgilendirilmesi gerekmez mi? 
Biz bu ülke de hep tesadüfen mi yaşayacağız? Çok şükür Allah'a emanet yaşıyoruz, ama her yediğimiz içtiğimizden böyle tedirgin olarak mı ömür tüketeceğiz? 
Tedbir alınarak sağlıklı yaşasak, önce tedbir, sonra takdir sözüne uysak, insana saygıyı öğrensek daha dürüst, daha sağlıklı insanlar olmaz mıyız? Hiç değilse bu mübarek ayda insanımıza gereken değer verilsin ve denetlemeler daha sık yapılsın diyorum.
 
3:
PAZARDA 1 KİLO EVDE 800 GRAM
Semt pazarındaki satıcıdan aldığım bir kilo kabağı evde mutfak terazisinde tarttığımda 800 gram geldi. Kabakları alıp pazarcının yanına koştum. Durumu aktardım ve yeniden tartmasını istedim. Satıcı önce bozuldu. Sonra azarlarcasına konuştu. “Kabağın birini yolda düşürmüşsündür.” diyerek de beni salak yerine koydu. 
 
Sonra evimdeki terazinin yanlış olabileceğini söyleyerek, ısrarlarım üzerine kabağı yeniden tartı. Terazinin kefesine bir kiloyu koydu, ufacık bir el hareketiyle teraziyi dengeleyip “Tamam bir kilo bu.” deyip torbayı elime geri tutuşturdu. Tezgahının önünü kapatmamı istedi. Terslendiğime değil, haklılığımı ispat edemediğime yandım. Kabakları alıp bir bakkala elektronik terazisinde yeniden tarttırdım. Yine 800 gram geldi. Doğru söyleyen bendim yani; pazarcının yaygarası kilosunun eksikliğinden mi olmuştur, yoksa kendisinin el çabukluğu maharetinden mi, bilemiyorum.  Ben kayıp 200 grama ödediğim paranın derdinde de değilim. Söylemek istediğim, eğer böyle bir satışta hile söz konusu ise satıcı her satışında haksız kazanç sağlamakta, alıcı da (Tüketici) kandırılmaktadır. Pazarda satıcıların terazileriyle kiloları denetlenmez mi? Ben bir vatandaş olarak denetlenmesini, haklarımızın korunmasını istiyorum.
 
4:
RAMAZAN BAZILARINA FIRSAT AYI
Ramazan gireli fiyatlar durmak bilmiyor. Mübarek Ramazan dolayısıyla pazarlarda meyve sebze fiyatları suni olarak devamlı yükseliyor. Bütün yıl satıcı tezgâhlarından eksik olmadığı için turfandalığı olmayan domates, salatalık, marul, patlıcan, biber gibi sebzeler 5 ila 3 lira arasında sürekli değişiyor. Hala 6 lira olan patlıcan, 7-8 liraya satılan fasulye kabak var. İsteyen ürününü istediği fiyata satıyor. Tam yazın başlangıcındayız. Haziran ayı sebzelerin bolluğunun başladığı aydır. Haziran'a ne kaldı? Bundan sonraki günlerde pazarların ucuz olması gerekir. Tamam, alıştık artık. 5 liraya pahalı demiyoruz, ama bir tezgâhta 5 lira olan diğerinde nasıl yüzde yüz farkla 10 liradan satılır, bunu anlamıyoruz. Anladığımız şey her Ramazan ayının bazıları için fırsat ayı olduğudur. Lütfen şehrin ilgilileri vatandaşın şikâyetlerine kulak versinler ve ilgilensinler.
 
5:
VE İKİ AYRI AKTARIM DAHA
Yolumun üzerinde, bir evin bahçe kapısında acayip bir ay yıldız gördüm. O yoldan her geçişimde çirkin çizimi görüp irkiliyorum. Bayrağımızın ay yıldızını böyle gelişi güzel uyduruk şekilde kapıya kondurulmuş görmek beni çok üzüyor. Vatandaş, sözde bayrak sevgisini kapısının demirine obez bir ay yıldız çizdirerek ispatlamaya çalışmış, ama çizen kişi acayipliği abartmış. Aya yıldıza bile saygısızlık yapmış. Sanırım bu durum, benden başka görenleri de üzüyordur. Ancak ne hikmetse kimse bu konuda bir uyarıda bulunmuyor. Ben evin sahibine kişisel uyarımı yaptım ama "Yeniden boya yapcemiz zaman düzeltiriz." denilerek baştan savuldum. Bir kez de size durumu aktarayım istedim. Bayrak sevgilerini dışa vurmak isteyenler, verdikleri görüntülerde biraz daha dikkat göstermelidirler. 
 
Ve yine il yetkililerimizden sizlerin aracılığıyla kişisel ricam. Şehrimizin konumuna yakışır şekilde, binaların boyanmasına bir standart getirilsin. Herkes kafasına göre evini boyatmış, çevreye renk kirliliği yansıtmış. Her göze hitap edecek bir renk sınırlaması yok mudur, getirilebilir mi? Her yeni yapılan ev, oturacakların gönlüne ve zevkine göre boyatılıyor. Pembe, mavi, sarı, gri, eflatun. Tamam, vatandaşın zevkine saygılıyız ve renklerin hiç birisi de çirkin değil. Ancak bazı binalarda yeşille kırmızı iki ayrı renk bir arada kullanılmışsa ve ya turuncuyla lacivert karıştırılmışsa, bu hoş bir görünüm arz etmiyor. İçinde oturanların dışında olan biz vatandaşların göz zevkini kirletmesinin dışında, negatif enerji çağrıştırıyor. Her konu da şehrimize ve insanımıza duyarlı olalım istiyorum.
 
SON BİR KONU DAHA
Hanım okurumuz bir konuda daha hassasiyet içinde uyarıda bulundu. Dikkate alınmasını istediği önemli husus şöyle:
Okullarına servisle giden çocuklarımıza özellikle Ramazan ayında biraz daha özen gösterilmelidir. Öğrenci velileri için çocuklarını okula göndermek içinde bulunduğumuz Ramazan ayı dolayısıyla biraz zahmetli oluyor. Malum sahura kalkılıyor. Sahurdan sonra yeniden uykuya yatmak, çocuğun sabah okuluna yetişmesi telaşıyla çelişki yaşatıyor. Alelacele çocuk servise bindiriliyor.
Bu durumda Ramazan ayının veliden çok servis şoförleri üzerinde olumsuzluk yaratacak etkileri olabilir. Oruçlu bir servis şoförü onca çocuğu okula yetiştirmek için hemen duraktan kalkış yapıyor, bu arada hız yapıyor, dikkatini dağıtabilir. Allah korusun bu durumlar olumsuzluğa yol açabilir. Daha özen gösterilmelidir. 
 
Daha dün içi çocuk dolu bir servis şoförünün kapısı aralık taşımacılık yaptığını gördüğümde arabanın yolunu kesip, şoförü durdurup uyardığım oldu. Şoför bana “Hava sıcak” bahanesini sundu. Belki ki, kendi de oruçlu ve sıcaktan rahatsız olmuş. Klima diye bir şey var, ancak kapının açık olması klimadan etkili oluyor demek ki. Onca çocuğun can güvenliği, şoförün kendi keyfinden önde olmalı, diye düşünüyorum ve trafik polislerini daha dikkatli görev yapmaya davet ediyorum.
 
Evet, hanım okurumun şehrimize ve yaşama dair telefonla bana aktarımları bu kadardı. Tüm şehirlerimizde benzer manzaralar olabilir düşüncesiyle okurumun dediklerini duyurmak istedim. Kendisine duyarlılığından ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum. 
 
Ülkemde umursanmayan tüm eğriliklerin ihtimamla doğrultulmasını temenni ediyorum. 
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..