Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Rastgele...

Rastgele...
 

Bazen öyle insanlar girer ki hayatlarımıza, öylesine esir alırlar, öylesine çekerler ki bizi kendi girdaplarına ve öylesine tanıdıktır ki her şeyi, bizim o yörüngeye girmekten başka bir şey gelmez elimizden. Gözlerinizdeki ışık onun ışığıdır adeta. Sesinizdeki buğu onun yarattığı mucize. Sol tarafınızda taşıdığınız yürek onun yüreği. "Hastanede karışan bebekler misali… Ondan alıp yanlışlıkla size taktıkları… "

Belki oturup konuşamazsınızdır bile bir kez olsun doya doya. Belki paylaşamazsınızdır bir bardak çayın ağzınızda bıraktığı o bordo kızıllığı, sıcaklığı aynı göğün sonsuzluğunda. Çimlerin ıslak buğusunu da katarak içine ve yayılarak yeşilliğince. Belki hiç dokunmamış, saramamış, sarılamamışsınızdır doyasıya gözleri gözlerinize değende içinizde depremler yaratan o tene. Belki hiçbir tılsım üretmez, yangınlar çıkarmaz, buzulların donduruculuğuna emanet ettiği, ipotek altına aldığı ellerinin sıcaklığı size değende. Ama bilirsiniz ki yüreğinizde yanan onun ateşi, onun yangınlarıdır. İyice birikip, iyice ağırlaştığında omuzlarındaki yük, taşıyamadığında artık, kendini koyuverip, çırılçıplak kaldığında hissedersiniz ayaklarınızın ucuna kadar akıp gelen iç çekişlerini, çaresizliğini ve yalnızlığını.

Yolunu kendi bulan dingin sular gibidir adeta. Dökülür gelir de ayağınızın altına o ezgiler siz eğilip toplayamazsınız . Okyanuslarca ağlar, gecelerce susar, yıldızlarca parlar, gökkuşağı gibi açarsınızda yüzünü görende; esemez, yağamaz, çağlayamazsınız doruklarca. Hepsi bir kafesin içine tıkılı kalmaya mahkûm kanadı kırık serçeler gibi susar. Kurutulmuş patlıcanlar gibi sallanır durur boşlukta. Hiç doğmamış bir bebeği sabahlarca sallayıp duran anne gibi ağıt yakar hasretlere.

Bir tek şarkılar avutur sizi. Bir tek türküler. Onlarda olmasa yığılır kalırsınız çaresizliğinin üstüne. Yığılır kalır ayaklarınızın dibine. Oysa perde perde yayılan, duvarlarca kanayan, okyanuslarca taşan o ezgiler bir tek size aittir. Kimse bilmez. Herkes sahiplenir. Ya da siz öyle sanırsınız.

Ve alır o ezgiyi tamamlarsınız şairin dizelerinde. Bir akşam vakti bir radyo mikrofonunda… Yarımları bir edip bütünleştirmek istercesine… Onunda sizinle aynı şarkıya ağladığını bilerek ve titreyerekten sesiniz salıverirsiniz gecenin boşluğuna. Rasgele…

Nefesi nefesinizde, yüreği yüreğinizde…

Yatar gül harmanı gibi
Canımın dermanı gibi
Her yanında çiçek açmış
Binboğa Ormanı gibi

Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine

***

Elin ellerime değse rasgele
Parmağın, parmağıma
İçimden yıldızlar uçuşur
Sana, taaa sana

***

Canım sese mi geldin
Kadem basa mı geldin
Sağ olsam gelmez idin
Öldüm yasa mı geldin

Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine

***

Gözlerin
Gözlerime değse rasgele
Dizlerin, dizlerime
Yağmurlar yağar içime
Taaa içime.

***

Saçın yüzüne perde
Yüreğim düştü derde
Ayak üstü duramam
Seni gördüğüm yerde

Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine

***

Bir soluğun değse,
Bir dudağın değse yüzüme
Bir daha
Bir daha değse
Ve bir daha değse
Rasgele...

Diyerekten bütünleşirsiniz gecede. Yalnızca o ve siz.

 

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..