Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '08

 
Kategori
Antalya
 

Rayların kenarında hayat

Rayların kenarında hayat
 

Seyit Ali ve eşi Emine, Antalya’nın Dokuma mevkiinde oturan 60 yaş civarında bir çiftti.

Seyit Ali çok uzun yıllar önce memleketindeki işsizlik nedeniyle Antalya’ya gelmiş ve önce geçici işlerde çalışarak karnını doyurmuştu.

Sonra bir torpil(!) bulup Fere Krom maden fabrikasında işe başlamıştı.

Yaptığı iş öylesine uzmanlık gerektiren bir iş de değildi.

Olsa bile Seyit Ali’nin her hangi bir uzmanlığı da yoktu.

Seyit Ali fabrikanın fırın kısmında çalışıyordu. Bu kadar sıcak karşısında çalışmak, Seyit Ali’yi pek etkilemiyordu. Ne de olsa gençliğin ve iş bulmanın verdiği bir şevk vardı.

Bir gün öğle yemeği sırasında, aynı fabrikanın yemekhanesinde çalışan Emine Hanım ile tanıştı.

Kısa sürede Emine Hanım ile samimiyeti ilerletip, birbirlerini sevdiklerini anlayınca evlenmeye karar verdiler.

Seyit Ali’nin Antalya’da hiçbir yakını olmadığı için Ustabaşı Ramazan Yeniay’dan yardım istedi.

Çiçekler yaptırılıp, lokumlar alınarak Emine gelin istenildi…

Onunda fazla kimsesi yoktu! Yaşlı bir annesi ve birde kedileri vardı.

Emine Hanım, Seyit Ali’ye tek şart koşmuştu. Annesi Zeynep Hanım da kendileri ile birlikte yaşayacaktı.

Yalnızlıktan iyice sıkılmış olan Seyit Ali, bu teklifi hemen kabul etti.

Seyit Ali ve Emine Hanım çok kısa sürede evlendiler.

Evliliklerinin üzerinden bir yıl kadar geçince kızları Zeynep(Emine Hanım’ın annesinin adı) dünyaya geldi.

Ağır çalışma koşulları, Seyit Ali’yi çok yıpratıyordu. İşinin ağırlığı nedeniyle arada bir rahatsızlanıp, SSK Hastanesine tedaviye gidiyor, üç beş gün rapor alıp evinde dinleniyordu.

Yıllar birer su gibi akmaya devam ederken, Seyit Ali ve Emine Hanım’ın biricik kızları Zeynep’e Almanya’da çalışan bir aile, oğulları Ahmet için talip oldular..

Seyit Ali ve Emine, dünürcülere gelsinler deyince Ahmet ve Ailesi gelip Zeynep’i istediler.

Zeynep ve Ahmet ilk kez karşı karşıya gelerek birbirlerinin sesini duyup, birbirini yakından görme imkânı elde ettiler.

İkisi de birbirinden etkilenmişti!

Seyit Ali ve Emine Hanım bir ara misafirlerinden kısa bir süre için müsaade isteyip, mutfağa geçerek, kısa bir durum değerlendirmesi yaptılar.

Zeynep’i Ahmet’e sırf rahat etmesi için vermeye karar verdiler!

Çok kısa bir sürede, Zeynep ve Ahmet’i evlendirip Almanya’ya yolcu ettiler.

Zeynep ve Ahmet ilk dönemlerinde en az yılda bir sefer izine geliyorlardı. Sonra izine gelmeler seyrekleşti. Son beş yıldan beri ise hiç gelmediler. Arada bir Zeynep anne ve babası ile telefon görüşmesi yapıyordu.

O kadar ki, Zeynep’i büyüten ve evleninceye kadar yanından hiç ayırmayan anane Zeynep hanımın rahatsızlanıp, birkaç ay hastanede yatması bile Zeynep’in gelmesini sağlayamadı.

Çünkü Ahmet’in işleri iyiye gitmiş, Almanya dışına çıkacak zamanı bile bulamadan çalışıyordu.

Bu arada Seyit Ali ve Emine’nin emeklilik zamanları gelmişti. İkisi birlikte emeklilik dilekçelerini verip emekliye ayrıldılar.

Zaten çalışırken, oturdukları evi satın almışlardı. Emekli ikramiyelerini alınca bir de Şahin marka araba alıp, kapının önüne koydular. Arada bir arabalarına binip geziyorlar, daha çokta Hastaneye gidiyorlardı.

Çünkü Seyit Ali’nin rahatsızlıkları devam ediyordu.

Emine Hanım Allah’a dua edip, eşinin bir an önce iyileşmesi talebinde bulunuyordu.

Bu arada Seyit Ali ve Emine Hanım birbirlerine, ani bir rahatsızlık durumunda, Ambulansı nasıl çağıracaklarını öğretiyorlardı.

Emeklilik yaşamları gayet güzel giderken, arada bir de kızları Zeynep’le konuşup mutluluklarını katlamaya çalışıyorlardı.

Derken bir sabah Seyit Ali aniden Kriz geçirmeye başladı.

Emine Hanım ne yapacağını şaşırmıştı. Hemen Ambulans çağıracağı yerde üst komşuları Zekiye hanımdan yardım istedi.

Zekiye Hanım gayet bilinçli bir hanım olduğu için hemen aşağı inip, Seyit Ali’nin kalp krizi geçirdiğini anlayarak, üzerindeki eşofmanın fermuarını açıp, 112 Acil’den ambulans istedi.

Ambulans’ın gelmesi epey uzun sürmüştü.

Ambulansla gelen doktor ve hemşire hemen müdahale edip, Seyit Ali’yi sedyeye koyarak 1. katta bulunan evlerinden aşağıya ambulansa indirdiler.

Ancak Ambulans evin 100 m. Kadar ilerisinde bulunuyordu. Malum, yaklaşan yerel seçimler nedeniyle, seçim yatırım çalışmalarına hız verilmiş, mahalle aralarına içme suyu ana boruları döşeniyordu.

Boruları döşeyen firmada da bir umursamazlık, aldırmazlık devam edip gidiyordu. Günlük 5-10m. Arasına ancak boru döşüyor, onunda üzerini kapatmaları birkaç gün sürüyordu.

Neyse, Seyit Ali’yi Ambulansa getirip, bazı makinelere bağladılar.

Emine Hanım da ambulans’ın bir kenara büzüşüp, korku dolu gözlerle 28 yıllık hayat arkadaşına bakıyordu.

Doktor ve Hemşire de bir taraftan kendi aralarında konuşuyorlar ve hasta hakkında yorum yapıyorlardı.

Ambulans en yakın hastane olarak eski SSK, yeni Atatürk Devlet Hastanesine doğru yol almak için eski dokuma fabrikasının karşısından ana yola çıkmak istedi. Ancak yol(kavşak) kapalıydı. Ara sokaklara dalan ambulans, Çallı Kavşağına çıkmayı başardı.

Oradan da Vatan Bulvarını takiben, Atatürk Devlet Hastanesine gitmek üzere kavşaktan sola dönüp Emniyet Müdürlüğü önüne doğru hareket etti.

Hafta için ve sabah mesai saati civarı olduğundan trafikte gözle görülür bir yoğunluk vardı.

Derken Emniyet Müdürlüğü önüne geldiler ve Trafik tıkandı. Bir taraftan ambulans acı, acı sirenini çalıp, içerideki hastayı Hastaneye yetiştirmek için yol isterken, öndeki araçlarında gidebileceği bir yer olmadığından araç sahipleri çaresizlikten kıvranıyorlardı.

Malum, yaklaşan yerel seçimler için seçim yatırım çalışmaları tüm hızıyla devam ederken, koskoca Vatan Bulvarı ve Şarampol yapılacak olan Raylı Sistem nedeniyle sadece birer aracın gidip gelebileceği bir yol haline getirilmişti.

Trafik Şarampol Caddesi üzerindeki SSK kavşağının oradan beri yaklaşık bir km. lik bir mesafede tıkanmıştı.

Trafik bir türlü ilerlemiyor, ambulansın içindeki hastamız Seyit Ali’nin durumu, ne kadar müdahale edilmiş de olsa gittikçe kötüye gidiyordu.

Seyit Ali’nin bir an önce Hastaneye yetiştirilip, uzman doktor tarafından muayenesinin yapılarak gerekli müdahalenin yapılması gerekiyordu.

Emine Hanım büzüşüp oturduğu yerden kıpırdamadan, içinden dua ediyordu. Bir taraftan da dışarı bakıyordu.

Eski bulvar olarak anılan, şimdilerde bir arabanın ancak gidebildiği yolun tam ortasına kurulan ve raylarının bir kısmı döşenen Raylı Sistemin kenarına çekilen korkuluktaki yazıyı okuyordu. “BÜYÜK ŞEHİR ÇALIŞIYOR ANTALYA KAZANIYOR. YOLUN AÇIK OLSUN ANTALYA”

Emine Hanım acı, acı güldü. Antalya kazanıyor mu? Yoksa Trafiği bu hale getirenler yüzünden, insanların sevdikleri ambulans içinde ölümü mü bekliyor?

Neyse epey bekledikten sonra yol kısmen de olsa yavaş, yavaş açılmaya başladı.

Ambulans hastayı alalı yaklaşık 45 dakika olmuştu ve halen hastaneye gelememişti!

Ancak çok az bir yolları kalmıştı.

Seyit Ali’nin durumu da iyice kötüleşmişti. Derken Ambulans hastanenin Acil servisine giriş yaptı.

Seyit Ali’yi hemen aşağı indirip, gerekli müdahaleyi yapması için uzman doktoru çağırdılar.

Uzman doktor gelip müdahaleyi yapacağında artık çok geç kalındığını anladı. Ve hasta yakını Emine Hanım’a niye zamanında getirmediniz diye çıkıştı.

Emine Hanım ne yapsın, yollara döşenmek istenen Raylı Sistemi o başlatmamıştı ki!


 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..