Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '17

 
Kategori
TV Programları
 

Recep İvedik’ten yaha Yakışıklı ama daha sevimsiz Şevkat Yerimdar!

Recep İvedik’ten yaha Yakışıklı ama daha sevimsiz Şevkat Yerimdar!
 

İzlerken hiç değilse insan ana karaktere inanmak istiyor ama Şevkat Yerimdar üzerine kafa patlatılmamış gibi. Zayıf senaryo, zayıf çekimler, komediden uzak sahneler...


Sinemada beğeni toplayınca diziye devşirilen Şevkat Yerimdar, dün akşam Fox TV ekranlarında seyirciye merhaba dedi.

Özgürcan ÇevikBaşak ParlakMurat Akkoyunlu, Suzan Aksoy ve Salih Kalyon gibi isimlerin başrolü paylaştığı dizi, açıkçası beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Oysa dram entrika dizilerinden sıkılan ben, şöyle bir güzel soluklanırız diyerek ekran karşısına oturdum.

Sonuçta uzun zamandır da Şevkat Yerimdar'ın üzerine uğraşıldığını biliyordum.

Hiç değilse birinci bölümde iyi bir şey izleriz diye düşünüyordum.

Ama olmadı...

Bu kadar iştahlı  bir şekilde ekran başına oturmama rağmen, komedi iddiası olan bir dizide, bir iki cümle hariç gülümsemedim bile.

Dizinin en büyük sorunu karakterler...

Zira Özgürcan Çevik’in canlandırdığı Şevkat karakteri dışındaki tüm karakterler boş, sıkıcı ve olmasa da olur kıvamındaydı.

Komedide izlemeyi çok sevdiğim, yeteneğine hayran kaldığım, neredeyse oynadığı her karakteri alıp dört nala koşturan Murat Akkoyunlu’nun dahi silik kalacağı yan karakter topluluğu söz konusuydu deyim, siz anlayın.

Şevkat Yerimdar'ın birinci bölümünde olaylar ana karakter, mahalle ve mahalleli üzerinden ilerledi.

Yani elde kör topal bir adet Şevkat Yerimdar ve üzerine hiç düşünülmemiş, bize bir şey anlatmayan mahalleliler vardı.

Peştamalı ile mahallede gezen hamamcı, çırak, kahveci, mahallenin bilgiç kişisi, Şevkat’e yanık erkek çocuğundan bozma karşı komşusu da dahil hepsi iticiydi.

Sahneler sadece absürt olsun düşüncesi ile yazılmış ve çekilmişti.

Oysa her absürt olan şey komik değildir.

Komedi çıkması için, hem absürt hem de komik olanı üretip çekmelisiniz.

Ayrıca absürt komedinin sadece mantıksızlık silsilesi olduğunu düşünmek, daha en baştan hata yapmak demektir.

Zira absürt komedinin de içinde kendine ait bir mantık yapısı vardır.

Onu bulur ve doğru kodlarsanız da tadından yenmez.

Sözün özü, peştamalle mahallede bir adam dolaşıyor diye seyirciyi güldüremezsiniz.

Güldüremediniz de...

Gelelim Şevkat'e...

İzlerken hiç değilse insan ana karaktere inanmak istiyor.

Ama nedense senaristler yazmadan, yönetmenler de çekmeden önce yarattıkları karakterin; işini, gücünü, zaaflarını, çocukken çiçek hastalığı geçirip geçirmediği gibi, o karakterin en ufak ayrıntısına kadar araştırmaya ve üzerinde çalışmaya zaman harcamıyorlar.

Senaryoda basit bir mantık vardır...

Yazdığın karakterleri kardeşini tanıdığın kadar tanımıyor ve bilmiyorsan,

Yaptığı işi kendi mesleğinmiş gibi en ince ayrıntısına kadar bilmiyorsan, o karakteri yazma, yazdıysan da çöpe at...

Bu kadar basit...

Bu ayrıntıyı niye verdim?

Çünkü bence senarist Erol Hizarcı ve yönetmen Bülent İşbilenŞevkat Yerimdar karakteri ile pek de haşır neşir olmamış.

Ona emek harcamamışlar, sanki zaman geçirmemişler, üzerine kafa patlatmamışlar gibi.

Niye mi?

Şevkat,  yumurtacı.

Öyle sadece dükkanında yumurta satan biri de değil.

Evinde, dükkanında tavuk ve horoz bakacak kadar, meslekle haşır neşir.

Öyle ki sabah kalkıyor, bahçesindeki kümesten sayıyla yumurtaları alıyor ve eve girip yumurta kırıyor.

O da ne?

Yumurtanı sarısı dağılıyor. :)

Bakınız Şevkat Yerimdar 1. Bölüm 3. dakika 32. saniye...

Bilgi vermek isterim ki, kaba kırılan yumurtanın sarısı dağılıyorsa, bu yumurta bayattır. :)

Dolayısıyla bizim yumurtacı Şevkat;

Ya yumurtadan anlamıyor,

Ya da tavukları her gün bayat yumurtluyor.

Yahu koca şehirde taze bir yumurta bulamadınız mı?

Bu arada, ben horoza işkence edildiğini düşünüyorum.

Öyle bu dizide hiçbir hayvana zarar verilmemiştir yazısı ile olmuyor o işler ki o yazı bile yoktu...

Sabah çalar saat gibi kullandığı horozu, odasının camından uçurmalar, işe götürmeler, poz vermeler derken, emin olun o horoz endişenin dibini yaşadı.

Şu halde poz verebilmeyi uygun gören, sadece kendisinin ekrana, fotoğrafa yansıyan görüntüsü ile ilgilenen ve kendi duygularından başka hiçbir canlıyı önemsemeyen kafayı gerçekten anlamam mümkün değil.

Şu resme bir daha bakın...

Ve o horozun mutlu olduğunu, korkmadığını söyleyin...

Mümkün mü?

Sonra Şevkat, horozunu alıp işe gitti.

Olaylar oldu ve bir ara eve geri döndü.

Horozu dükkanda...

Yani yanına almadı.

Öğreniyoruz ki bahçede bir horoz daha var.

Adı Amokachi...

Bu noktada senarist Erol Hizarcı'ya bir bilgi vermek isterim;

O sayıda tavuğun olduğu bir kümese iki horoz konulmaz. (birini dükkana götürmüştü)

Hani Şevkat tavuk yetiştiriyor ya, yumurtacı ya bunu da bilmesi gerekir.

Ayrıntı isterseniz ki bunu sizin bilmeniz gerekir; 12-13 tavuğa 1 horoz, 13-25 tavuğa 2 horoz, 25-35 tavuğa 3 horoz.  :)

Eğer siz tavuk yetiştiren bir yumurtacı karakter ile yola çıkıyorsanız, bu ayrıntıları ve daha da fazlasını araştırmak, bilmek ve öğrenmek zorundasınız.

Seyirci nasılsa bilmez, her verileni yer kafasıyla çala kalem iş olmuyor.

Bu arada bir ana karakterimiz daha var.

Esin...

İlk seksen dakika tüm hikayesi ayağına giydiği saçma sapan bir topukludan ibaret.

Şevkat ile arasındaki tüm olaylar ondan çıkıyor.

Yolda yürüyemiyor, evden çıkamıyor, araba kullanamıyor.

Saçma sapan, görsel anlamda da bir türlü desteklenemeyen olaylar silsilesi.

Bari yazdınız, karakterin gerçekten yürüyemeyeceği basamaklar bulun.

Neredeyse düz yolda yürüyemiyor, niye, bilen yok...

Ayakkabımın topuğu arabanın pedallarının arasına sıkıştı diyor.

Yönetmen detay görüntü veriyor.

Ama öyle bir durum yok.

Bakınız Şevkat Yerimdar 22. dakika, 45. saniye... :)

Aynı gün Esin mahallede Şevkat'e ikinci kez çarpıyor.

Bu sefer mecburiyetten, Suzan Aksoy’un canlandırdığı Marika'nın dükkanından plastik terlik alıyor.

Nedense topukluları da  "sonra alırım diyerek" dükkanda bırakıyor.

Niye?

Arabası karşı köşede, bagaja niye koymuyor?

Ayakkabı ağır mı geldi?

Esin zengin ya, ayakkabı taşımıyor mu?

Peki...

Bu arada Esin'in Bora isminde bir sevgilisi var. Evlenmeyi düşünüyorlar. Yani uzun zamandır sevgililer...

Restaurant sahnesi...

Bora, Esin'e yüzük verir. Kız yüzüğe bakar.

“Teşekkür ederim Bora ama ben takamam bunu” der.

Bora “biliyorum hayatım, bu zaten sadece düğünümüz için. Sen düğünde tak yeter” diye cevap verir.

Şu iki cümleyi anlayan beri gelsin.

İyi sıhhatler olsun.

Bir sonraki sahne;

Esin "ben annemi pek hatırlamıyorum, öldüğünde çok küçüktüm."

Pardon!

Daha önce hiç mi hayat hikayelerinizi birbirinize anlatmadınız?

Sanki yeni tanışmış gibisiniz de... :)

Bence evlenmek için biraz daha zamanınız var.

Bu arada yukarıda yazdığım gibi diyalog sorunları ve karışıklıkları dizide bolca var.

Mesela Esin'in Şevkat'e ilk çarptığı kazada peştamal ile dolaşan hamamcı yok.

Kaza olduğunu biliyor ama Şevkat ayrıntı vermedi.

Ama nasılsa tüm ayrıntıları biliyor.

Hatta üç kere çarptığını falan da…

 

Şevkat biliyor ya, onun cümlesi ya, senaristin çok hoşuna gitmiş olacak ki, tellağa da söyleteyim demiş.

Sonra Pascal Nouma ve Sinan Engin'in buldukları hazine haritası  sonucu aralarında geçen diyalog…

"Messi Beşiktaş’a gelse oynayamaz çünkü orada Olcay oynuyor."

Bilginiz olsun, Olcay Şahan şuan Trabzonspor’da oynuyor.

Yani Messi'yi alabilirsiniz. :)

Bu arada saz çalan mahalle sakininin yalandan intihar etme durumu var ki akıllara zarar.

Ne alaka, niye o sahneye zaman harcanmış anlamadım.

Dram olsun diye ve tabi ki en çok da Şevkat’in iyi kalbini anlatmak için kullanılan sahneler baydıkça baydı.

Ne gerek vardı dedirtti.

Ayrıca bir ara mahalle hep beraber göbek attı, niye bilmiyoruz.

Sonuç olarak; zayıf senaryo, zayıf çekimler, komediden uzak sahnelerle Şevkat Yerimdar pek tat vermedi.

Ama yaz sezonu için, gider mi gider.

Gelelim Şevkat Yerimdar'ın rating sonuçlarına,

Total'de 4,85 rating ile beşinci sırada yer alırken, AB'de 3,67 rating ile altıncı sırada yer aldı.

Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..