Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '12

 
Kategori
İnançlar
 

Reenkarnasyon (ruh göçü) gerçek mi?

Reenkarnasyon  (ruh göçü) gerçek mi?
 

Ressam Titian'ın (1565) çoklu yaşam üzerine yağlıboya tablosu


 

Zaman zaman “Önceki  hayatımda sanırım şöyleydim, şu meslekteydim” kabilinden sözler duyuyoruz. Kiminde görünüm, kiminde işe yatkınlık böyle düşündürüyor olabilir. Bir yakınımızın doğup, yakın dönemde bir başkasının ölümü de düşündürüyor. “Her insan yerine başka bir insan” tezini ise son 30 yılda 3,5 milyardan 7 milyara çıkan dünya nüfusu çürütüyor.

İlk çağlardan beri başka bir yaşam şansının olup olmaması insanların kafalarını meşgul etmiştir. Bunca farklı koşullarda yaşayıp da sonunda aynı sınavda hesap vermek reva mı diye..

Caddenin kenarında yanında oğlu olduğunu sandığım bir yaratıkla dilenen köylü kadın beni düşündürdü. Elleri, ayakları, kol ve bacakları güdük kalmış, sırtı da kambur, başı gösterilemeyecek tuhaflıkta ki gizlenmiş, toparlak bir varlıktı. Konuşamıyor, çok sınırlı hareket edebiliyormuş. Düşündüm ki, bu da yaşayan bir insan, üstün nitelikli, kapasiteli olanlar da. Suçu neydi bunun? Ve yaşaması bile ızdırap, iyilik ya da kötülük de dahil hiçbir eylem şansı olmayan bu şahıs da günü gelince ötekilerle birlikte hesap verecek. Daha iyi bir şansı olsa iyi olmaz mıydı?

“Zor koşullarda yaşadık, bir gün bitecek, hesap günü gelecek. Kiminin kitaplar dolduracak bir şanlı yaşam öyküsü, kiminin birkaç sayfayı geçmeyecek zorlu anıları. Olay bu mudur?” diye adalet arayışında olan insanoğlu bir adalet arayışına düşmüş. Öldükten sonra bedenden ayrılan ruhun, başka bir bedende hayat bulduğuna dair düşünceler geliştirmiş. Bilimsel araştırmalar yapılıyor ve bunu destekleyen veriler değerlendiriliyor. Bir çok çocuğun daha önceki yaşamına dair doğrulanan bilgiler vermesi şaşırtıyor. Çok sayıda kitaplar yazılıp, filmler çevriliyor. Dünyada reenkarnasyona inanan bir milyarın üzerinde insan olduğu belirtiliyor.

Yahudilik, Hristiyanlık, İslamiyet gibi yaygın dinler reenkarnasyon ya da ruh göçünü reddediyor. Her insanın bir tek ruhla yaşam şansı olduğunu savunuyor. Bunun bir Ateist uydurması olduğu iddia ediliyor. Oysa ateizm, Tanrının yaratıp düzen kurduğu, zaman zaman doğaüstü güçlerle müdahale ettiği dinsel düşünce  “teizmin” aksine, metafizik düşünceyi, doğa üstü güçleri tümden reddediyor. Yani ateistlik ruha inanmıyor ki ruhun adalet adına başka bir bedende vücut bulduğunu kabul etsin. (Burada bazı Yahudilerin Adem’in önce Nuh, sonra İbrahim ruhu taşıdığına ve ilk Hristiyanların ruh göçünü kabul ettikleri bilgilerini eklemeliyim)

 

REENKARNASYONUN KÖKENİ 

Reenkarnasyon özellikle ilk çağ dinsel düşünce içinde var olmuş, bazı yörelerde günümüze kadar aktarılmıştır. Eski Türklerin dini Şamanizm’de ölümden sonra ruhun göçerek bazı inanışa göre 3, bazılarına göre 7 bedende yaşam şansı olduğuna inanılırdı. Asya’da halen de bu inancı sürdüren yöreler var. Yakut Türkleri “3 can”a inanırlar.Hindu dininde ruh göçü kapsamı genişliyor, sade insandan insana geçmekle kalmıyor, yapılan iyilik ve kötülüğe göre bir başka yaşamda hayvanlara da geçebiliyor. Ruhun bir sivrisinekte yer alması işten bile değil. Doğayla daha fazla bütünleşme var ve hayvanlara eziyet etmek bir sonraki yaşamda öyle olabileceği inancıyla önleniyor.

Kızılderili inancında ölümle bedenden ayrılan ruh, “ruhlar alemine” gider. Burası “kurt”un hükmettiği bir yerdir. Yeryüzünde ilişki kurabileceği bir “gölge beden” arar ve onunla yeniden yaşama döner. Tao ve bazı Budist kabilelerin inancında da doğum başlangıç olmadığı gibi ölüm de son değildir ve süreklilik vardır.Sonsuz olan sadece uzaydır.

Felsefenin de kökü olarak bilinen eski Yunan’da Grek kültüründe ruh göçü düşüncesinin kökeni Orfe, Pisagor, Platon ve Sokrat’a dayanır. Pisagor’un önceki yaşamını hatırladığı iddia edilmektedir. Platon, bir eserinde Sokrat’ın şu sözlerine yer verir:“Yeniden yaşamak… Eminim ki gerçekten böyle bir şey var; bu, ölüden çıkan bir yaşam.”

 

İSLAMİYET VE REENKARNASYON 

İslamiyet  inancında ruh göçü söz konusu değildir. İnsan bahşedilen bir ruhla ve kaderle bir kez yaşam şansı bulur, buna karşın işlediği günah ve  sevaplar yazılır, ruh kıyamet gününü bekler ve o gün hesap verilir. Buna göre sonu cennet veya cehennemdir. Bütün canlılar ölümü tadacaktır, hesap verme, ceza ve ödül yalnız insanlara.

Buna karşın Müslüman’ın “ iyi insan” anlamında bilinmesi, İslam’ın hak ve adalet dini olarak tanımlanması, bu konuda arayışlar ortaya koyabiliyor. Aynı koşullarda yarışmayan kullar nasıl aynı imtihandan geçirilir? Çok zengin biri ile yoksul ya da özürlü birinin iyilik ya da kötülük yapma şansı aynı mıdır? Alaska’daki bir Müslüman ile Medine’dekinin Hacca gitme, insanların yaşadığı koşullar, zekat verme şansı aynı değil ki. 

 Bakara Suresinin 28. ayetini ruh göçüne yer olabileceğine yorumlayanlar var. ”Allah’ın varlığını nasıl inkâr ediyorsunuz ki, sizi ölü iken O diriltti, sonra yine sizi O öldürecek, yine sizi O diriltecektir; nihayet ahirette yalnız O’na döneceksiniz.”

Fakat buradaki “yeniden dirilme”yi başka bir bedende yeniden yaşam olarak yorumlamak aşırı zorlama olur.

Vakıa Suresi’nin 40 ve  61. ayetleri daha bir yakın sanki: "Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez." 

Büyük İslam mutasavvıfı Mevlana Celalettin’i Rumi’nin şu sözleri ilginç:

“Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; öyleyse ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüştüğüm, alçaldığım görüldü mü?” (Bilinmeyen Mevlana", YILMAZ, Burhan. Kozmik Kitaplar- "Mevlana", Bilim Araştırma Merkezi Yayınevi- "Reenkarnasyon", ÇOBANLI, Cem. Dharma Yayınları)

Şii Mezhebine yakın Dürzilik ve Nuseyrilikte ruh göçüne inanılmaktadır.

Şu ayetler ise İslamiyet’te reenkarnasyon arayışının boş bir hayal olduğunu kanıtlar nitelikte.

"Nihâyet onlardan birine ölüm gelip çattığında der ki, Rabbim beni geri gönder! Ta ki boşa geçirdiğim dünya hayatımda artık iyi ameller işleyeyim. Hayır! O, söylediği boş bir laftan ibarettir. Onların arkalarında ise, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minûn, 23/99-100)                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 

SONUÇ:

Reenkarnasyonun düşünce kurbanı  İtalya’nın baş filozofu ve şair Giordano Bruno (1548-1600) anmamak bu yazıyı eksik kılar. Ruh göçü inancını yaymak suçundan Engizisyon tarafından kazıkta yakılmaya mahkum edilmişti. Alman edebiyatının seçkin isimlerinden Goethe de reenkarnasyonculardandı. 

Son dönem bilim adamları reenkarnasyonu en azından üzerinde düşünülüp araştırılabilecek makul bir fikir olarak nitelemektedirler.

“Peki, sen inanıyor, kabul ediyor musun?” derseniz, inanmak işime geliyor. Böylesi bir umut insana güç verir, iyi insan olma çabasına da katkıda bulunur diye düşünüyorum. Zaman tünelinden geçer gibi insanın kendi geçmişini tekrarlaması daha da güzel. Heyecanı, sürprizi az olur ama eminim aynı yollardan geçmek aynı hataları yapmamamızı sağlardı. Acemiydik, yaşam ustası olmak deneyim işi. 

Değişik varyasyonlarda yaşam şansı bulmak, iyi ya da kötü olma açısından daha belirleyici ölçüt olurdu. İş ve olaylar koşullarından soyutlanamaz. “Oxford vardı da okumadık mı?” misali, elimizde servet vardı da mı iyilik yapmadık?

 

 
Toplam blog
: 61
: 25799
Kayıt tarihi
: 09.07.08
 
 

Ankara'da yaşayan Afyon doğumlu, Gazetecilik Halkla İlişkiler Radyo-TV bölümü mezunuyum.. Kamuda ..