Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '06

 
Kategori
Aile
 

Refakatcı

Refakatcı
 

Bugünde ailemizden bahsetmek istedim. Babam Kosovadan göçmüş Türkiyeye. Çok çalışkan ,dürüst, misafirleri çok seven bir insandı. 6 Haziran 1998 günü, babamı karaciğer kanseri nedeniyle farklı zaman ve mekana yolcu ettik. Dört erkek kardeş, n büyük ağabeyleri babamdı ... Babaannem 36 yaşında göçmüş bu alemden, üç ay sonra dedem, babam 16 yaşında dört kardeşi ile birlikte öksüz kalmış,kardeşlerine babalık yapmış,ağabey ötesi bir boyuta girmiş.

Ortanca amcamı 27Ocak 2005'de kaybettik, bu kardeş çok sevimli, şakacı, oyunbaz, herkes tarafından çok sevilen bir insandı. En küçük kardeş Rüştü, babam ona "Rüşko" derdi! 23Kasım 2006, perşembe günü yaşamını yitirdi. Ben hepsi ile hastahanede, farklı sürelerde refakatcı olarak kaldım. Bu bir insanın hiç bir öğrenim kurumunun veremeyeceği eğitimi almaktır. Tüm zorluklara, fiziksel ve zihinsel dayanmak. Özellikle askeriyede görülen disiplin. Tıp öğrencilerine uygulanıyordu. Öğrencilerine küfür eden hocalara inanamazsınız! Ne yazıkki, zaman içinde çoğu duygusal, vicdanlı yönlerini öylesine bastırıyorlarki artık paslanıp, işlemez haline geliyor. Bunu yaşayanlar bilir.

Bir hastaya bakmak kendinden vazgeçmektir, hastaya bakıyorsun, kendine bakıyorsun, devam eden hayat ile mücadele veriyorsun; kolay iş değildir refakatcı olmak. Yunus Emre hayranı olarak O'nun öyküsü,yaşama biçimi, sözleri söyledikleri, şiirleri yüreğime dokunur, oradan derinleşir daha bir içeri işler. Şu yalan dünyada, bize çok uzak görünen, belkide kendimize hiç konduramadığımız yaşam biçimlerinin içinde oluveriyoruz... Bir varmış bir yokmuş, işte yaşamın özeti!!! Ölüm Allahın emri, ama geride kalmak, özellikle sevgisiz, kızgınlık ve nefret dolu bu alemde kalıp katlanmak zor iş. Nazım Hikmet'in "Söylemeye dilim varmıyor ama akrep gibisin kardeşim" sözü nasıl güzel açıklar, bu çıkmazı! Çok ama çok özlüyorum babamı,amcamı. Mezarları sümbül-ü reyhan mekanları cennet olsun.

Yüreği derin insanların işi bayağı zor, yoksul, muhtaç insanların sanıyorum yalnız Türkiyede değil, dünyada yerleri yok. Özel hastahanelerde refakatcı kalmaz, sadece hastanızı ziyaret edersiniz, ara öder zorlukların yükünü... Aslında yaşadıklarım refakatcı kalan bir çok kişi tarafından deneyimlenmiştir. O hemşirelerin (çoğunluktan bahsediyorum!) terbiye sınırlarını aşan davranış biçimlerini, bazı doktorların büyümüş egolarını nasılda üzerinize attıkları. Bir tanesinin"Biz vampiriz kan emeriz" demesi hiç aklımdan çıkmıyor.Amcam diabetik bir hastaydı, şeker hastalığı tüm dolaşımı bozduğu gibi sistemi yavaş yavaş çürüten bir hastalık. Amcam "katil hastalık "diyordu, beyaz köpekbalığı gibi... Hergün kan aldılar, tıp öğrencileri hastalığın hikayesini sordular, hepsine cevap veriyorsun, yeterki amcama iyi davranılsın diye... Uykusuzluk, aşırı yorgunluk, hakaret ve aşağılanmaya dayanma! Bunlar çok sıkı bir eğitim, kişiliğe katılan yeni renkler oldu benim için. Allah'a olan inancım olmasaydı, o kadar güçlü olamazdım. İman gücü kalp genişliği verir, vizyonu geniş tutarsın, sabırlı,a zimli olur insan. Dönüş Allah'a Sultan Süleymana kalmamış, bu dünya kimseye kalmaz. Şu üç günlük dünyada bu kadar zulüm, eziyet, küçük çıkarlar için büyük yürekli insanları incitmeye değer mi? Yüreğimiz yangın yeri gibi oldu,ama imanımız güçlü olabildiği sürece sitem etmek yerine hiç vazgeçmeden mücadeleye devam etmeyi, duygu ve düşüncelerimizi paylaşmaya devam etmeyi tercih ediyoruz. Herkese sağlık, sevginin gücünü, huzur diliyorum.

 
Toplam blog
: 258
: 2037
Kayıt tarihi
: 09.11.06
 
 

Ben İngilizce öğretmenliği yapan yurdum insanıyım. Yalnız öğrencilerim yetişkin arkadaşlar. Devlet m..