Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '11

 
Kategori
Öykü
 

Refikam

Refikam
 

Refikasını bekleyen Fikret Bey. Akrilik resim çalışması, Alpaslan Güzeliş


Günün büyük bölümünde yaptığı gibi, televizyon seyretme amacıyla oturduğu koltuğunda şekerleme yaparken gözlerini hafifçe araladı, karşısındaki saate baktı. Zamanın yaklaşmakta olduğunu fark etti. Koltuğun kenarına tutunarak yavaşça ayağa kalktı. Bir an önce giyinmeliydi. Yatak odasındaki dolaba yöneldi. Kızının sabah saatlerinde ütülemiş olduğu beyaz gömleğini buruşturmamak için dikkatlice askıdan aldı, düzgün bir şekilde yatağının üzerine bıraktı. Dolaptan pantolon ve ceketini de çıkararak bunları da gömleğinin yanına koydu. Birbirlerine uygun olduklarına karar verdi. “Hemen hazırlanmalıyım, yine televizyonun karşısında uyuya kalmışım, gecikeceğim” diye düşündü. Fikret Bey, seksen beş yıllık yaşamının verdiği yıpranmışlığı ve vücudunun sağ bölgesindeki felci umursamaz bir çeviklikle giyinerek, on dakika sonra bir delikanlı edasıyla evinin dış kapısının önüne varmıştı. 

Yıllardır yaptığı gibi üç kilidi arka arkaya kapattı. Kravatını takmış, fötr şapkasını da özenle başına yerleştirmişti. Yüzüne bolca sürdüğü, kızının babalar gününde hediye etmiş olduğu traş losyonu ise, sokaklarda bir aydır duyulmaya başlanan melisa kokularını bastıracak kadar çevreye yayılıyordu. Evinin bulunduğu apartmanın önünde öncelikle bastonunu sıkıca kavradı ve bütün yaşamını geçirdiği İzmir Karşıyaka’nın, Girne Caddesi’ne açılan sokağında süzülmeye başladı. Caddeye ulaştığında, fötr şapkasını çıkararak köşedeki bakkala selam verdi. Bakkal Hüsnü, “Fikret ağabey bu gün geç kalmadın mı? Saat beşe çeyrek var” diye sordu. Fikret Bey ise “Merak etme evlat, her günkü gibi ben yine zamanında yetişirim” diyerek adımlarını körfeze doğru sıklaştırdı. Sağ ayağında olan felç yürümesini zorlaştırsa da, geçmiş zamanların portakal bahçeleri yerine yapılmış olan caddede, bastonundan aldığı güçle umulmaz bir çeviklikle yürümeye devam etti. 

Deniz tarafından, gittikçe yükselen siren sesi ile birlikte gelip yanından hızla uzaklaşan bir ambulansın, silmiş olduğu anılarını tekrar canlandırdığını fark etti ve durdu. “Hayır, anımsamak istemiyorum” dedi, körfeze daha da yaklaştığında. 

İmbat’ın göğsüne hızla doldurduğu hava, nefes almasını zorlaştırsa da, aldırmadı. Önceki yıl bu kadar hızla yürüyemediği kaldırımların yenilenmesi, evden daha sık ayrılabilmesine olanak yaratıyordu. Ayrıca haftada bir gün gerçekleştirdiği buluşmasına nerdeyse her gün gider olmuştu. Trafik ışıklarında durduğunda denizle arasında artık sadece sahil bulvarı vardı. Nabzı giderek daha fazla atmaya başladı. Saat beşti ve saatlerdir beklediği o an tekrar gelmişti. Bulvarın sağ ve soluna dikkatle baktıktan sonra karşıya geçti. Ortasında yunus heykellerinin bulunduğu havuzun sağ yanından geçerek deniz kenarına ulaştı. Sahil şeridinde yürüyüş yapan insanların arasından başını kaldırarak sola doğru baktı. Evet, oradaydı. Sözünde durmuş, yine ondan önce gelerek her gün buluştukları bankta yerini almıştı. Göz göze geldiler, el salladı içine dayanılmaz bir coşku dolarken. Gitti, bankın önünde durdu. 

DEVAMI İÇİN LÜTFEN ALTTAKİ BAĞLANTIYI TIKLAYINIZ; 

http://alpaslanguzelis.wordpress.com/2011/03/10/refikam/ 

 
Toplam blog
: 7
: 808
Kayıt tarihi
: 29.01.11
 
 

Telekomünikasyon alanında uzman, İTÜ mezunu Elektrik Mühendisiyim. Başta EGE uygarlıkları olmak üzer..