Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Yolculuk
 

Refüze özgürlükler, güzel ülkem

Refüze özgürlükler, güzel ülkem
 

ortaya karışık


Onlarca uyaran çevremdeyken yazmadan olmaz dedim ve bütün zorluklara rağmen sabaha yazısını yetiştirmek zorunda olan köşe yazarı edasıyla yazmaya başladım. Son cümlemin noktasını koyarken de 'sen bu işe kendini baya kaptırdın' demeden de edemiyorum.

15 Şubat Cuma günü; Soğukluğundan ve karla kaplı düzlüğünden anladığım kadarıyla Konya yakınlarındayım. Daha sonrasında bahsedeceğim ilkelerinden vazgeçemeyen bir otobüs firmasının oldukça eski bir model otobüsünde sarsıntılar eşliğinde yazmaya çalışıyorum.

Kozmopolitik sözcüğünü her duyduğumda ilk aklıma gelen yer: Antakya. Son bir haftadır burdaydım. Muhtemelen yolunu kaybetmiş sıcak bir rüzgarla karşılamıştı beni bu şehir. Daha 24 saat öncesinde Eskişehir'de ayazdan donan vücudum 'Ne oluyor ya?' dese de hoşuna gitmedi değil tabi ki.

Giderken ise beni bu şehir, barındırdığı her çehreden insanına yaşatmayı unuttuğu geçen yıldan kalma bahar havasıyla uğurladı. Güneş bir arkadaşımın deyimiyle 'Güney'in New York'u'na veda etmeden önce otobüste cam kenarında bir yere oturdum. Geçen yaz Amerika'dayken bindiğim şehirlerarası otobüsten çok daha iyi ancak Türkiye'de türlerine nazaran oldukça eski bir otobüstü. Antakya-İzmir arası 40 yolcuyla birlikte Ege'ye uzanıyorduk.

Yola çıkmadan önce Antakya'nın künefesi ağzımı tatlandırmıştı ki İskenderun'da Antakya'da yiyemediğim dürüm döneri 10 dakikada miğdeme indirdim. Dörtyol'u da geçtik derken: Adana. Orada da 'cevizli sucuk' -bir tür lokum benzeri tatlı- ve cezerye zihnimi aşmıştı sanki. Öncesinde ise miğdem Adana Kebap'ı Şansal Büyük'a nın deyimiyle refüze etmişti.

Biraz uyuyayım derken 'Acılı' diye bir ses uyandırdı. Acılı Şalgam! İlkelerinden vazgeçemeyen (!) firmanın şöforü yol kenarındaki satıcıdan 'Acılı şalgam' alıyor. Asabiyetimin zihnimi tetiklemesiyle Adana'dan aldığım Aziz Nesin'i kısa da olsa anlatan dergimi okumak için muavinden 'kitaplık' denilen okuma ışıklarının açılmasını istiyorum. Muavin 'refüze' ediyor: Film yayınlanırken kitaplıklar açılamazmış. Sebep?

-Şirket kuralı!

Fevri davranmak istiyorum ancak çevremde uyuyan çok kişi var. Boşver diyorum kendi kendime. Sonra yaptıklarına karşılık ilk molada tuşluyorum: 212...; Alo Korsan Hattı. Cevap yok. Eee tabi ki, saat 22.00'de ihbar olmaz. Ne yazık ki otobüste 'Dead or Alive' filminin gösterimine ve sesine maruz kalarak yazmaya devam ediyorum.

Afyon'da sucuk döneri 'refüze' edemiyorum. Önceden çeyrek ekmek olurdu, sordum kurtarmıyormuş. Yarım ekmek arası sucuk döner. Afyon sucuğu. Afyon kaymağına gözüm kayıyor...

Karnım doyunca keşke diyorum, Balıkesir ve Bursa'ya da uğrasak. Susurluk ayranı, sonra höşmerim. Ardından Bursa'da kestane şekeri, Eskişehir'de parmak pişmaniye, Konya'da etli ekmek, Antep'te baklava, Maraş'ta dondurma...

Güzel ülkemde genç yaşlardaki gezi hayatımın devamını çok istiyorum. Refüze özgürlüklerin, hatalı sollamaların, kapalı konumdayken çalan telefonların, usulsüz ihalelerin, ahlaksız tekliflerin, traji komik ölümlerin, miğde bulandıran kürsü söylemlerinin kol gezdiğini bilsem de, kaybolan Türkçe'mle, ülkemden gitmek isteyen vatandaşlarıma (!) inat, bu ülkede yaşamak istiyorum.

Doğu'nun Paris'i, Güneydoğu'nun Madrid'i, Güney'in New York'u yerine inatla; Diyarbakır, Gaziantep, Hatay'ı gezerek, Ege'nin incisi İzmir'de Dünya'nın başkenti İstanbul'a hasret duyarak, Karadeniz'in yaylarından Safranbolu'nun tarihi evlerine bir selamla, Abant'tan bir kış fotoğrafıyla masmavi Ölüdeniz'in kumsalında dinlenmek istiyorum her defasında. Her yörenin yemeğini tadarak, hafızamda yüzlerce 'Anadolu İnsanı' portresiyle yaşamak istiyorum.

Sonum geldiğinde ise ülkemin heryerinde aynı olan yağmur sonrası toprak kokusunda uğurlanmak istiyorum. Ama yine de doğduğum yer olsa hiç de fena olmaz...

 
Toplam blog
: 70
: 1093
Kayıt tarihi
: 27.01.08
 
 

Çok da eskilerde olmayan bir tarihte doğdu. Kulağına ismini fısıldadılar: İsmail. İsmini büyüyünc..