Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '06

 
Kategori
Perakende / Toptan
 

Rekabet

Rekabet
 

Alışveriş Merkezlerinin (AVM) %42' si İstanbul' da bulunuyormuş. Ayrıca (3 ay önceki veri) 30 inşaatı devam eden, 36 da projelendirilmiş AVM varmış. 3.600.000 metrekare AVM hedefleniyormuş İstanbul için. Sıkı rakamlar.

Mesela geçen yıl Cevahir açıldı. 400 mağaza kapasite var orada. Ekim ayında açıldığını varsayalım. 400 mağaza birden piyasada. Eylül ayını düşünün 400 mağaza yok, Ekim geliyor, bir günde tam 400 mağaza mesaide. Dünyanın 3. büyüğüymüş, filanca aile yaptırmışmış, şu kadar işçi çalışmışmış, mimarisi şöyleymiş falan onlar bizi ilgilendirmiyor. Biz oradaki sermayenin boyutu ile ilgileneceğiz. Mağaza başına 400.000 YTL den hesab edersek 160.000.000 YTL yapar, tabi sadece mağazaların içi. Ben bunu girdisi ile çıktısı ile, en asgariden 250.000.000 YTL olarak hesap edeceğim. Mecidiyeköy ile Taksim arasında bir evvelki sezon olmayan bir 250.000.000 YTL sermaye. Birileri orayı bugün beğenmiyorsa da, politika gereği orası bir gün muhakkak iş yapacaktır. 250.000.000 YTL sayın okurlar! Şaka değil. Bu sermayeye bir gün para kazandırırlar. Çok çok bir iki nesil tabela değişir hepsi bu.

Şöyle düşünelim. Devlet bugüne kadar o mıntıkadaki hangi esnafı birebir vergilendirmeyi başarmış? Hangisini hizaya sokmuş? Hangi kasayı kontrol edebilmiş? Hangi stopajı doğru görebilmiş? Ama Cevahir'in bu gibi sorunları asla olmaz devletle. Hesap basit. Piyasada ne kadar perakende var? Ciro ne? Aldığımız vergi ne? Fark ne? Peki almamız gereken ne?

Hımm! Batı bu işi nasıl çözmüş? İhtiyaç belirlensin. Operasyon başlasın. Bizi ilgilendiren boyutu budur okurlarım! Budur. Diğer boyutlarını sonra irdeleriz.

Üstelik bir taşla bir sürü kuş vurulmuş. Yabancı sermayenin yerleşmesi sağlanmış. Hem de her sektöre. Bir de çıkmamacasına. Remax ve Century 21 girmeden emlak pazarına bakın. Girdikten sonrasına bakın. Nerde kahraman ve burnu büyük, kendilerini kral zanneden işbitirici emlakçılarımız? Kaçı gitti kaçı kaldı? Kalanların cirosu ne?

Nerde kahraman sigortacılarımız? Commercial Union ve diğerleri girdikten sonra nerelerden nerelere geldiler? Bankalarından bahsetmeyelim hiç. Ya otomobil markaları? Şimdi tekstil, hazır giyim ve gıda.

Ya müşterilere, yani bizlere ne demeli? Aaa! (Mesela) Zara gelmiş deyip alışverişlerimizi oraya kaydırmadık mı? Bu markalar ürünlerini başka milletlere mi satıyorlar? Yapılan her faaliyete rağmen yine de "satmak" fiilinin olmadığını, mal ve hizmetlerin müşteriler tarafından "satın alındığı"nı bilmiyor muyuz? Peki bunu yaparken kendimizi ve yaptığımızı haklı gösterebilecek en az 10 geçerli ve sağlam sebep gösteremez miyiz? Gösteririz. Devlet de en az 50 sebep gösterir eğer isterse. Suçlamak bizim işimiz değil. Onlar da birgün hesabını verecekler yaptıkları her şeyin.

Neyse. Haddimizi aşmayalım. Konuma dönsem iyi olacak. Netice itibariyle, benim açıklamak istediğim rekabetin boyutları, açıklamaya korktuğum kadar var yani. Etkileri ise tahminimce görüntüsünden daha sert. Fil uzaktayken küçük görünür. O kadar korkutmaz. Ama yakına gelince onu durduramayacağını anlar ve dumur olursun. Çünkü önünde hiçbirşey duramaz. Ezer geçer. İşte bu da o hesap.

Rekabetin boyutunu sektör başına tek tek hesap etmeye çalışanlar büyük bir yanılgı içindedirler. Sektörlerimizin tamamı bir olmuş. O sırada biz geyik mişik, saz mışık, yeşil mişik misali güler oynarmışız.

Şimdi ne olacak? Önce birbirimizle rekabet edeceğiz doğal olarak. Çünkü gözümüz birbirimizi kesecek önce. 30 esnaf bir tarafta, 30 esnaf diğer tarafta. Sonra akıllıyız ya! Diyeceğiz ki birleşelim, evlenelim. Bir tarafın sayısı düşecek 10'a. Diğer taraf ta aynen tabi. Bu arada cirolar da tatmin edici bir yere gelecek normal olarak. Mesela 30 esnaf, esnaf başına yaparken 20 YTL, 10'a düşünce otomatikman esnaf başına 60'ı görme şansı var zaten matematik olarak. Süreci de hesaplarsak, eğitimdi, tecrübeydi, yatırımdı, ...vs. Bu ciro daha yüksek olacaktır.

Sonra İstanbul'u baz almaya devam edersek maliyetler arttıkça artacak. Malumunuz, İstanbul bir marka olma yolunda ilerliyor. Kalmanın faturası ağar olacak. Zaten enflasyon bahane edilerek kar hadleri de bilenler bilir asgari seviyelerde. Sistem bize "Para kazanamazsın, istersen denemeye devam et" diyecek. Ama tecrübelerimiz de bize "Yarın artık bugündür, sat, devret, ortak al yada sektör değiştir" diyecek. Zaten eskiye göre daha bir ele dişe gelir çaptayız. Rekabet edip kazandık ya! Mağaza sayımız da geldi bir yerlere, ciromuz da, kadromuz da. Bilin bakalım biz hangisini tercih edeceğiz?

10-15'li mağazalardan 50-75'li mağazalara ulaşınca zararın yada zarar demeyelim de ona riskin ve maliyetlerin yüksekliğinden ötürü, vergilendirme sisteminin de ağırlığından ötürü, kolay paraya uzunca bir süredir fit olmaya alışan bizler, (inanın aramaya da gerek kalmaz, görürsünüz) yavaş yavaş işi terk edeceğiz.

Sonra da buna kendimizi kandıracak bir bahane buluruz nasılsa. Piyasa kötüdür. Hükümet kötüdür. Ekonomi kötüdür. Yabancı sermayeye direnilemiyordur. Ekip kötüdür. Sonraki nesile devretme imkanı yoktur. Bayrağı teslim edemiyoruzdur. Sıkılmışızdır...vs.

Batının rekabeti bence kendi aralarında faydalı bir rekabet olmuştur. Bu, onları yıllardır daha iyiye doğru taşıdı. Daha fazla gelişip, daha fazla güçlendiler.

Ancak batının bizle rekabeti... Yanında bizim bizimle rekabetimizi ve ... Ya, bunları yazmak doğru değil gibi geliyor. Zira hayat görüşümde karamsarlığa ve kötü senaryolara çok fazla yer yok da. Ben inandıklarımı yazsam iyi olacak. Kendimle çelişmemeliyim.

Batının bizimle rekabeti, onlara doğruluğu, pratikliği, şartlar ne olursa olsun uyum sağlamayı ve gelişmeyi, hızı ve yeniliği, dürüstlüğü, adam satmamayı, ahlaki değerlere sadık kalmayı, komşuluk hukukunu gözetmeyi ve en iyiyi ve doğruyu yaparak örnek olmayı gösterecektir.

Eğitilince, bizim neslimiz bunu onlara gösterecektir. Sağlıcakla...

 
Toplam blog
: 29
: 1420
Kayıt tarihi
: 18.10.06
 
 

Evli ve 2 çocuk babasıyım. Üniversite terkim. 17 yıldır tekstil sektöründeyim. Ama konuşmak ve yazma..