Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '10

 
Kategori
Spor
 

Rekabetten şiddete; şiddetten ırkçılığa doğru ters eğim

Rekabetten şiddete; şiddetten ırkçılığa doğru ters eğim
 

UEFA ve FIFA futbolda (ve elbette sporda) ırk ayrımcılığını en büyük suç olarak görüyor. Bu nedenle futbol oynanan stadyumlardaki reklam tabelalarına ırkçılığa geçit verilmeyeceği yönünde sloganlar yazıyor.

Peki, buna neden ihtiyaç duyuyor?

Dünyanın birçok ülkesinde ırk ayrımcılığı şiddeti, göstergesi ve etkisi azalmış olsa da halen en önemli sorunlardan bir tanesi olarak gündemde yerini koruyor. Avrupa’nın en medeni ülkelerinin bazı şehirlerinin futbol takımlarında siyahî oyuncu oynayamıyor. Konuk takımın kadrosundakiler de sahaya muz atılarak veya maymun sesi çıkarılarak taciz ediliyor.

İngiltere bile bu sorunu 1980’lerin sonuna doğru çözebildi; çok önemli bir takım şehirlerinde hala ırkçılık var.

Spor da ırk ayrımcılığını ortadan kaldıran, bunu anlamsızlaştıran faaliyetlerin başında geliyor.

Bunun en anlamlı örneğini Hitler faşizmi yıllarında 1936’da Almanya’da düzenlenen olimpiyatlarda aşağı olarak görülen siyahi ırka ait Amerikalı atlet Jesse Owens aynı gün içinde yarıştığı branşların hepsinde birinci olup dört altın madalya alarak göstermiştir.

Spor rekabet nedeniyle net ayrışmalar ve taraf olmalara neden olabiliyor. Dünyanın birçok ülkesinde kökü aşırı düşmanlıklara dayanan ezeli rekabetler söz konusudur. Ancak zaman içinde bu düşmanlıklar sportif bir olaya indirgenmiştir ya da o sürecin içine doğru evrimleşmektedir.

Türk-Yunan rekabeti de bunların içinde yer almaktadır. Son yıllarda merhum İsmail Cem ve Yorgo Papandreu’nun yeni milenyumun başında başlattıkları zeytin dalı diplomasisi sayesinde eski düşmanlıkların yerini doğru ilişkilere bırakmıştır.

Bütün bunlar oldukça güzel hareketlerdir.

Ancak Yunanistan ve Kıbrıs’ın Rum tarafında halen çok radikal bir Türk düşmanlığı devam etmektedir. Yunanistan millet olarak var oluşunu sanki buna dayandırmaktadır. Ben gidip görmedim ancak çok yakın zamanda Trakya bölgesinde bir şehri ziyarete giden yakın bir tanıdığımın anlattığına göre takvimlerine yılın bazı günlerinde Türk düşmanlığını anmak üzere özel günler yerleştirmişlerdir.

Önceki akşam Kıbrıs’ta oynanan basketbol karşılaşması sonrasında Rum taraftarların Pınar Karşıyakalı oyuncuların üzerine saldırmaları da bu düşmanlığın son gösterilerinden bir tanesiydi. Apoel’li taraftarların maçtan günlerce önce kendi internet siteleri ve forumları aracılığıyla planlı bir eylem gerçekleştirdiğinin bilgisini dün gazetelerimizden okuduk.

Olan bitenler karşısında Rum polisinin yetersiz ve aciz kalması da ayrı bir skandal konusuydu.

Burada tek sevindirici detay; basketbolcularımızın yaralanmamasıydı.

Fenerbahçe’nin PAOK eşleşmesi de birkaç ay önce Yunan taraftarlarının taşkınlıklarını izlememiz bakımından bir örnek teşkil etmişti.

Bütün bu olup bitenlerin geri planında olan şey, insanları harekete geçiren temel güdü; türk düşmanlığıdır. Avrupa daha henüz on beş yıl öncesine kadar balkanlarda yaşanan iç savaşın derin hatıraları ile doludur. Spordaki düşmanlık, holiganizm 1980’li yıllarda bir Heysel Faciası yaşatmıştı.

Tarih bize bütün olumsuzlukları yaşatarak öğretmişken bu türden olayların olması kuşkusuz beraberinde şartlı reflekslerinin de getirmektedir.

Pınar Karşıyaka basketbol takımının yaşadığı olay küçümsenmemelidir. Bir taraftan sportif ve diplomatik alanlarda bu olay protesto edilirken, ihtiyaç duyulan mesajlar en kısa sürede adreslerine gönderilmelidir.

Sportif anlamda adres kuşkusuz FIBA’dır.

Diplomatik ve siyasi platform ise Avrupa Birliği, parlamento ve diğer kurumlarıdır.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..